1970 yılı 68'liler kuşağının ülkeyi sarstığı bir yıldı. Fakültelerde boykotlar vardı. Fakat pek çok üniversite ve yurtlar, işgal altındaydı. Demirel, "Yollar yürümekle aşınmaz" diyor, eylemlere karşı tepkisip duruyordu. Önce boykotları destekleyen anamuhalefet lideri İnönü, işgallere de hoşgörülü bakıyordu. "Boykot da bir, işgal de bir" diyordu. Askerden tepki gelince "Ben, boykot da işgal de aynı dertten kaynaklanıyor, demek istedim" diyecekti.

O dönemde Milli Nizam Partisi, Türkiye çapında çok hızlı teşkilatlanıyordu. "Bir üst düzey askeri yetkili" adıyla generallerden tehditler geliyor ve bu gelişmenin durdurulması isteniyordu.
İşte bu ortamda 1971 yılına girildi. Artık öğrenci kavgaları, üniversitelerden liselere kadar inmişti. Sokaklar, hiç de güvenli değildi. Öğrenciler, öğretmenler, memurlar, hatta polisler bile iki blok halinde teşkilatlanmıştı. Nerede ve ne zaman taşlı, sopalı, silahlı, bıçaklı kavga çıkacağı belli değildi. Derken 12 Mart 1971 tarihinde ordu, iktidara muhtıra verdi. Dökülen kanların önlenmesi, irticanın yükselişinin durdurulması istendi.

Demirel, muhtıra karşısında fötr şapkasını alıp gitti. Yerine Milli Koalisyon kuruldu. AP ve CHP'nin de katıldığı koalisyona CHP'den istifa ederek bağımsız olduğu söylenen Nihat Erim başbakan oldu. Hedef belliydi. Anarşiye sebep olan Dev-Genç ve irticanın kaynağı olarak görülen Milli Nizam Partisi'ydi. Bu dönemde AP'den ayrılan Ferruh Bozbeyli Demokrat Parti'yi kurdu. CHP'den ayrılan Turhan Feyzioğlu da Güven Partisi adıyla yeni bir parti kurdu.

İşte bu ortamda Konya'da üç haftalık rapor alıp Bursa'ya gittim. Biraz da Akademi'ye devam edecektim. Orada kalacak yer düşünürken bir arkadaşım, Altıparmak'da özel yurt olduğunu ve orada kalabileceğimi söyledi. Ben de valizimi oraya koydum, bir ranzaya yatış yaptım. Sakin zamanlarda orada çalışıyordum. Gürültülü dönemlerde İl Halk Kütüphanesi'ne gidiyordum. 12 Mart'ta ilan edilen sıkı yönetim, gece sokağa çıkma yasağı gibi uygulamalarıyla kendini hissettiriyordu.

Sert ve baskıcı uygulamalar nedeniyle üniversiteler sakindi. Dev-Genç'in liderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan tutuklanmıştı. İdamla yargılanıyorlardı. Mecliste Nihat Erim'in başbakanlığında ordunun baskısıyla Milli Mutabakat Koalisyonu vardı. Anayasanın asayişle ilgili pek çok hükmü değiştiriliyordu. Öte yandan irticanın önlenmesi amacıyla Milli Nizam Partisi'ne kapatma davası açıldı. Onun da kısa sürede sonuçlandırılması bekleniyordu. Bu ortamda ben de Bursa'da özel yurtta kalıyor, lokantada yiyor, derse devam edip notları toparlıyordum.

Nisan sonunda tekrar Konya'ya döndüm. Artık sınavlara hazırlanmak gerekiyordu. Aklımın bir ucu Bursa'da, bir ucu da Konya'daydı. Ama ben, yaz döneminde Konya'daki sınavlara girmeyi planlıyordum. Bursa'nın sınavlarını ise bütünlemeye yani Eylül'e bırakacaktım. Bu planlamaya göre öncelikle Yüksek İslam Enstitüsü'nün sınavlarını halletmem gerekiyordu.
Ama bir yandan da kulağımız, Ankara'dan gelecek haberdeydi. Anayasa Mahkemesi'nde görülen MN Partisi kapatma davasından pek umut verici haberler gelmiyordu. Nihayet 20 Mayıs 1971 tarihinde MNP'nin kapatılmasına, mal varlığının hazineye devrine karar verildi. Bir kere daha demokrasi hayallerimize, umutlarımıza darbe vurulmuş oldu.