Vaaz ve irşat dönemi:
Bu olaydan sonra Abdülkadir Geylani’nin ünü Bağdat’ın her yanına yayıldı. Hocası Yusuf el-Hemedani’nin tavsiyesiyle vaaz etmeye karar verdi. Ancak yine de bir tereddüdü vardı. Bağdat’ta fasih Arapça bilen onlarca âlim karşısında konuşmak kolay değildi. Rüyasında Hz. Ali’yi görüp ondan da desek alınca kürsüye çıktı. Derin konuları veciz ifadelerle anlatmaya başladı. Vaazları büyük ilgi gördü. Medresenin mescidi dar gelmeye başlayınca vaaz meclisini Babülhalbe’deki bir camiye nakletti. Açık havada verdiği vaazlarını dinlemek için yetmiş bin kişinin Bağdat’a geldiği rivayet edilir. En arka saflardakilerin bile ön saflardakiler kadar, sesini rahat işitebildikleri anlatılır.
Vaazları çok tesirliydi. Âlimlerden ve evliyadan bazı zevat da vaazlarını vecd ile dinlerlerdi. Dört yüz âlim, onun anlattıklarını not verir, alırlardı. Sorulara gayet açık ve doyurucu cevaplar verir, fetvalarıyla müşküllerini hallederdi. Zira o, Şafi ve Hanbelî fıkhını çok iyi bilirdi. Her iki mezhepten de gelen sorulara muhatabının mezhebince cevap verirdi. Onun meclisinde yaptığı kötülüklere pişman olan yan kesicilerin, katillerin, fasıkların ve inancı bozuk sapıkların yanı sıra Yahudi ve Hıristiyanlar da bulunurdu. Sonunda hepsi de tövbe edip iman ve islamda buluşurlardı.
Karşılaştığı kişileri hemen tesiri altına aldığı için “Bazullah (Allah’ın şahini)” ve “el-Bazü’l-Eşheb (Avını kaçırmayan şahin)” unvanıyla anılmıştır. Meşhur lakaplarından biri de ilimde iyice derinleşmiş olduğu için “imam”dır. Diğeri Müslümanların önderi anlamına gelen “Şeyhülislam”dır, Gavsülazam’dır, Sultanü’l-evliya’dır, Gavsü’s- Sekaleyn’dir.
Abdülkadir Geylani, sultanların peşinden ayrılmayan, onlara yalakalık yapmak suretiyle zulümlerine ortak olan âlimlere karşıydı. Onlara şöyle seslenirdi: “Ey ilim ve amel hainleri! Siz neredesiniz, gerçek alimler nerede?! Ey haramiler! Siz, apaçık zulüm ve nifak içindesiniz. Bu münafıklık, ne zamana kadar sürecek? Sultanlardan ve emirlerden dünyalık mal, mülk almaya devam mı edeceksiniz? Ey Allah’ım, ya münafıkların dünyalık şehvetini kır, onları ıslah eyle veya yeryüzünü onlardan temizle.”
Tasavvuf anlayışı:
Abdülkadir Geylani’nin tasavvuf anlayışı, şeriata ve dinin zahiri hükümlerine titizlikle bağlı kalma esasına dayanır. O, her konuda Kur’an hükümlerine ve hadislere uygun hareket etmeyi şart koşar. Ona göre hiçbir dervişin derûni hali, dini ölçülerin dışına çıkmamalıdır. Dinin zahiri hükümlerine uymayan görüş ve davranışları şiddetle reddeder. Onun içindir ki Gazzali’nin geliştirdiği Sünni tasavvuf, başka bir ifadeyle ehl-i sünnet yolu, onun tarafından devam ettirilmiştir denebilir.
Onun takip ettiği yola Kadirilik denilmiştir. Kadirilik, cehri zikre dayalı bir ehl-i sünnet tarikatıdır.
Bilindiği üzere zikir, hafi ve cehri olmak üzere iki çeşittir.
Cehri zikir, açıktan ve sesli olarak yapılan zikir uygulamasıdır. Buna zikr-i aleni de denir. Hafif sesle yapıldığı gibi, halaka halinde toplu olarak yine sesli tarzda icra edilir. Hafi zikir ise sessiz yapılan zikirdir. Buna kalbi zikir de denilmektedir.
Hafi zikir Hz. Ebubekir’den, cehri zikir ise Hz. Ali’den devam eden bir usuldür. Hafi zikrin başlangıcı, Hz. Peygamber (sav) ile Hz. Ebubekir’in hicret esnasında Sevr mağarasında sessiz olarak Allah’ı zikretmelerine kadar vardırılır. Cehri zikrin başlangıcı da yine hicret başlangıcında Hz. Peygamber (sav) ile Hz. Ali arasında geçtiği rivayet olunan şu olaya dayanmaktadır: Hz. Peygamber (sav), Hz. Ali’yi huzurunda oturtup “Gözlerini yum ve sükut eyle. Üç kürü ben zikredeyim.” buyurup “Sağına meyil eyle, cehr ile (açıktan) Lailahe illallah de ve soluna meyil eyle, yine cehr ile Laliahe illallah de.”diyerek zikri telkin etmişti.
Kadiriyye tarikatının esasları konusunda ilk kaynak, Abdülkadir Geylani hazretlerinin kendi oğlu Taceddin Abdürrezzak’a yaptığı vasiyetinde bulmak mümkündür. Ona der ki: “Oğlum, sana vasiyet ederim ki Cenab-ı Hakk’a teslim ol ve O’na sımsıkı bağlan. Emirlerine uy, yasaklarından kaçın. Şeriatın hükümlerine riayet et. Bizim yolumuz, Kuran-ı Kerim’e ve sünnet-i seniyyeye dayanır. Gönül huzuru bizde esastır. Cömert ol, eziyetlere tahammül et, ihvanın sıkıntılarına yardımcı ol.”
Abdülkadir Geylani’ye göre tasavvufun sekiz özelliği vardır:
1.Hz. İbrahim (as)ın cömertliği,
2.Hz. İshak (as)ın rızası,
3.Hz. Eyüp (as)ın sabrı,
4.Hz. Zekeriya (as)ın işareti,
5.Hz. Yusuf (as)ın gurbeti,
6.Hz. Yahya (as)ın sufi (yünlü) elbisesi,
7.Hz. İsa (as)ın seyahati,
8.Hz. Muhammed (sav)in fakrı.