İzmitli Mehmet'in anlattığına göre Adapazarı'nda  bir akrabaları ilginç bir şekilde depremden  kurtulmuş. O esnada Adapazarı'nda görevli bulunuyormuş. Otelde kalmaya karar verip yerini ayırttırmışlar. Akrabaları yeni araba aldığı için bir türlü binmeye doyamamışlar ve gece geç vakitlere kadar arkadaşlarıyla gezmişler. (30 sene önce ilk araba aldığımda aynı şeyleri bende yaşamıştım. Hatta gece kalkıp balkondan baktığımı hatırlayınca kendime gülüyorum) Bir ara araba hararet yapmış. Arkadaşlarını indirmiş onlar otele giderlerken o arabasıyla meşgul olmaya devam etmiş. Arabanın hararetini söndürüp, 'Biraz daha dolaşıp bakayım' demiş ve yola koyulmuş. Saat tam 03.02 birdenbire deprem başlamış, otelde oldukları için arkadaşlarının hepsi ölmüş o ise dışarıda olduğu için kurtulmuş.
*
İsmail'in Adapazarı Tophane mahallesinde oturan teyze çocukları var. Depremi öğrenir öğrenmez hemen Adapazarı'na koşan İsmail Güney teyze oğullarının evlerinin yıkıldığını görünce yüreği ''cız!'' etmiş. Aradığı halde hiçbirini bulamamış. Komşularına sorduğunda ise içi rahatlamış. Çünkü depremden önce hep birlikte Karacasu'daki yazlıklarına gitmişler. Böylece 15-20 kişilik aile ölümden kurtulmuş. Kendilerini bulup sorduğunda 'içimizden öyle geldi, bizde kaktık gittik ' demişlerdir.
*
Adapazarlı Saadettin anlatıyor. 'Bizim bir arkadaş vardı. Sapanca'da evine uğramıştık. Bizi yukarı çıkardı. Deprem gecesi hanımı âdetine bütün bütün ters bir vaziyette yanlarındaki odayı kastederek demiş ki, bu akşam burada yatayım. Beyi de 'Peki, yat' demiş. Kendisi de öbür tarafta yatmış yatağına. Arkadaş diyor ki, 'Geceleyin deprem olunca ben hemen koştum hanımın yattığı yere. Baktım ki raf hanımın üzerine düşmüş. Tabii çok korktum. Hanımın sesi diğer taraftan geldi. 
'Ben buradayım' diye. Rahatladık. Meğer iki saat yattıktan sonra hanım uykusu gelmediği için oradan diğer odaya geçmiş. Böylece üzerine düşecek malzemelerden kutuluyor.
*
Öğretim görevlisi Abdulkadir, beyninden ameliyat olan hanımını o gece geç vakitlerde hastaneden çıkarmış, evine getirmiş. Hastasının başında bekliyormuş. 'Keşke yakınlarımızı  ziyaret etseydim. Burada kalmayı canım istemiyor. Biz buradan gitsek' demiş. Saat 03,00 sıralarında hanımının başına bir sinek konmuş. Onu kovmak için elini başına uzattığı esnada deprem sarsmaya başlamış. Şiddetli sarsıntıyla birlikte arkasındaki gardırop üzerlerine yıkılmış. Sırtı kalkanlık yapmış. Kendisi yaralanmış ama yeni ameliyat olan hanımının üzerine düşebilecek gardırobunu  bir sinek vesilesiyle önlemiş olmuş.
*
1939 Erzincan depreminde 48 saat enkaz altında kaldıktan sonra kurtarılan Melahat Hanım bu def da Yalova'da bir enkazın altında 56 saat kaldıktan sonra sağlam olarak çıkarıldı. Melahat Hanım bu süre içerisinde uyumuş, rüyasında iki yıl önce vefat eden eşini görmüş. Bu rüya kendisine yaşama direnci vermiş. Melahat Hanım Erzincan depreminde 13 yaşındaymış. Sonradan İstanbul'a gelip yerleşmişler, Yalova'dan bir de yazlık almışlar. İkinci depreme de burada yakalanmış. Bu depremde de ufak tefek sıyrıklarla kurtulmuş.
*
Kocaeli'nde kalp ve şeker hastası olan 60 yaşlarındaki Rukiye Teyze, ziynet eşyasını aramak için gelen birinin fark etmesi sonucu 117 saat sonra enkaz altından çıkarılıyor.
*
Özetin özeti: 1992 Erzincan depreminden sonra   şehri terk edip, Sakarya'ya yerleşen orada da 17 Ağustos depremini yaşayınca korkudan Bolu'ya  göç eden ve Bolu'da da 12 Kasım depreminde yıkılan binanın altında can veren insanların acı hayat hikâyelerini dinledik, okuduk. Ve gördük ki kaçmak çözüm değil. Çözüm binalarımızı depreme uygun şekilde yapmakta ve gereği gibi kontrollerini takip etmektedir. Yoksa depremlerin merkezi değişir  fakat görülen acı  manzara asla değişmez. Olumsuz manzarayı olumluya çevirmek bizlerin elindedir. O halde buyurun sivil savunma tedbirler zincirinin bir halkası da siz olun veya dün olduğu gibi, bugünde boş ver derseniz olası afetlerin ağır faturasına hep beraber hazır olun.