Ahilik ve Lonca Teşkilatları ve Esnaf üzerindeki etkileri:
Ahiler, meslek grupları halinde teşkilatlanmışlardır. Anadolu Selçuklu Devleti, hatta Osmanlı Devleti döneminde bu birlikler, mesleklere ait problemleri halletmekte ve devletle ilgili münasebetleri düzenlemekteydiler. Hammadde tedariki, esnaf arasında dağıtımı, mal ve kalite kontrolü ve fiyat tespiti, bu birliklerin asli görevleriydi.
Teşkilata çırak olarak girilirdi ama resmi üye sayılmazdı. Ahiliğe resmen kabul, sonraki aşamalarda gerçekleşebilirdi. Kalfalık ve ustalığa geçişin de bir takım şartları vardı.
Ahilik teşkilatına bazı meslek erbabı ile kötü huy ve alışkanlık sahipleri alınmaz, onlara ustalık belgesi verilmezdi. Bu bağlamda kafirler, münafıklar, kahinler, müneccimler, falcılar, sarhoşlar, içki içenler, tellaklar, dellallar, kasaplar, muhtekirler (vurguncular, istifçiler), sayyatlar (insafsız avcılar), matrabazlar Ahilik teşkilatına yaklaştırılmaz ve onlara şed (kuşak) bağlanmazdı.
Ahilik geleneğine bağlı olarak kurulan esnaf birliklerinin başında bir ‘şeyh’ bulunurdu bunlara Ahi Baba denirdi. Bütün esnafın en üst makamında da Şeyhu’l-Meşayıh bulunurdu. Tarikat adabına uygun olarak icazetname almadıkça bir kimsenin şeyh olması mümkün değildi.
Ahi icazetnamelerinin başında Fütüvvet Ağacı resmedilmiştir. Ağaç resmi, dikdörtgen bir kaide üzerine oturtulmuş olup dallarında Ebubekir, Ömer, Osman, Ali yazısı bulunmaktadır. Yukarısında Hasan ve Hüseyin isimleri yazılıdır. En tepede de Muhammed ismi yer almıştır. Bu ağaç resminin altında icazetnamenin metni, tarikat erbabının uyması gereken esaslar, uhuvvet silsilesi, tanzim tarihiyle şahitlerin isim ve mühürleri yer almaktadır. (Bak: Çorumlu Dergisi, yıl 1943, sayı 38)
Ahi teşkilatının geleneklerine ve ilkelerine bağlı bu esnaf birliklerinin, Osmanlı Devleti’nin özellikle son iki asrında kısmen şekil değiştirdiği görülmektedir. Bu dönemde esnafın ve tüccarın toplanıp sorunlarını görüştükleri yerlere Lonca denilmeye başlanmıştır. Yine bu teşkilatın başında ‘şeyh’ tabir edilen bir reis bulunurdu. Kurulun daimi üyeleri, ileri gelen esnaf ihtiyarlarıyla birlikte toplanıp esnaf ilişkilerini düzenlerlerdi. Yiğitbaşı kurula başkanlık eder, işçi başı da kurul kararlarını tebliğ ve infaz ederdi.
Loncaların yetki ve görevleri pek çoktu: Çıraklara iyi muamele yapılmasını sağlamak, sebepsiz ve haksız yere ustasını terk eden çırakların başkaları tarafından çıraklığa kabulünü engellemek, ustaların teklifiyle çırakların kalfalığa yükselmesini sağlamak, kalfalara peştamal (şed) kuşatarak ustalığa terfi ettirmek ve ayrı dükkan açmalarına yetki vermek loncaların görevleri arasındaydı. Şed, eğitilip yetiştirilen çırakların kalfalığı geçip ustalık icazeti aldıkları törende bellerine bağlanan pamuktan veya yünden yapılmış peştamala verilen addır.
Loncalar, ayrıca zanaat ve ticaret erbabının hammadde ve mallarına fiyat tespit etmek, sıkıntılı dönemlerde hammadde ve ticaret mallarını ihtiyaca göre bölüştürüp dağıtmakla yükümlüydü. Üretimde kalite kontrolü ve standardı takip etmek, kalitesiz malzeme kullanarak kalitesiz ve bozuk mal üreten ve yüksek fiyatla mal satıp müşteriyi zarara uğratan esnafa gerekli cezaları tatbik etmek gibi yetkileri de vardı. Başka yerlerden gelen tüccarlar, veresiye verdiği esnaftan vadesi geldiğinde parasını alamaması durumunda yiğitbaşına müracaat ederler. O da o tüccarın parasını derhal tahsil ederdi. Her sanat erbabı, kendi mekanlarında kandil ve bayram günlerinde toplanıp hayır duada bulunurlardı.
Her esnaf kendi işiyle uğraşır, başkasının işine karışmazdı. Esnafın bir ortak sandığı bulunurdu. Bu sandıkta biriken paralarla hastalık veya kaza sebebiyle çalışamaz hale gelen meslektaşlarına nakdi yardım yaparlardı. Yeni kalfa ve ustalardan fakir olanlara araç ve hammadde temin etmek üzere kredi verirlerdi. Esnaftan fakir olarak ölenlerin cenaze masraflarını karşılarlar, eşi ve çocuklarına yardım yaparlardı. Haksızlığa uğrayan meslektaşlarının hakkını aramak için resmi kurumlarda girişimlerde bulunurlardı. Esnaf dayanışması gereği olarak esnaftan birinin düğünü olunca toplu olarak düğüne katılırlardı. Hasta olan meslektaşlarını ziyaret ederlerdi. Ölenlerin cenaze törenlerine topluca iştirak ederlerdi.
Ahilikte suç ve cezalar da belli kurallara bağlanmıştır. Ahilik teşkilatı mensupları; zina, livata, koğuculuk ve münafıklık ettiklerinde, kibir ve azamet gösterdiklerinde, saf kalpli olmaktan uzaklaşıp yavuz gönüllü olduklarında, kin ve haset duygularıyla hareket ettiklerinde, kasten yalan söyledikleri, emanete hıyanetlik yaptıkları, sözünde durmadıkları sabit olduğunda, namahreme kötü gözle baktıklarına dair ısrarlı şikayet vaki olduğunda şedleri çözülür, tarikattan ve teşkilattan uzaklaştırılırdı.
Bu işlem birden bire uygulanmazdı. Esnaf geleneklerine, lonca kararlarına, tarikat usul ve adabına aykırı harekette bulunanların önce üç gün dükkanları kapatılırdı. Suçunda ısrar ederse yakası kesilir, bürüğü alınır, rütbesi indirilirdi. Kabul etmeyecek olursa esnaflıktan çıkarılırdı. Bir başka ifadeyle lonca kararlarına göre suçun ağırlığıyla orantılı olarak para cezası, sopa cezası, geçici olarak işten men, esnaflıktan temelli çıkartma, beddua ve boykot cezaları uygulanabilirdi.
Kendilerine ceza verilen esnaf, Ahi Evran Tekkesine gidip karara itiraz edebilirdi. Ancak buranın kararı kesindi. Bu kararı tanımayan, suçlarından tövbe edip bunu şeyhin huzurunda itiraf etmeyen kimselere genel kurulda beddua edilir, esnaflıktan çıkarılıp kendisine boykot uygulanırdı. Artık ondan hiçbir kimse alışveriş etmezdi. O da bu şartlar altında barınamayıp memleketi terk etmek zorunda kalırdı.