Depremler, sel felaketleri, savaşlar ve nihayet küresel ölçekli salgın hastalıklar gibi musibetlerle karşılaşan insanlık bir şekilde kıyamet hakkında alametlerini aramaya, kıyametin nasıl ve ne zaman kopacağı gibi konularda fikir yürütmeye yahut beyan etmeye başladı.

Kıyamet haktır ve kopacaktır. O zaman bu dünya hayatı da sona erecektir. Sonrasında yeniden diriliş, hesap, hak edenler için cennet, müstehak olanlar için cehennem de haktır. Âmennâ ve saddaknâ. Ancak kıyametin kopuş zamanına ve keyfiyetine dair fikir yürütürken asıl önemli bir noktayı ihmal ediyor gibiyiz. O da "kıyameti nasıl bekleyelim?" sorusuna verdiğimiz cevabımız. Bu soruya cevap verme konusunda üç grup insan var. Tabi bu sınıflamada Müslümanlar olarak bizlerin dahil olduğu bir tasnif yapmaya çalışacağım. Hak din İslam dışındaki diğer dinlere mensup olanlara bu tasnifte yer vermeyeceğiz.

1. İlk grup bir an önce kıyametin kopmasını bekleyenlerden oluşuyor. Bunlar çoğunlukla dünyanın hakikatini kavrayamamış, neticeden de ümitsiz olanlardan oluşur. Tıpkı bir sınava giren sorulardan bazılarını cevaplamış, çoğundan sıkılmış ve süre dolmadan sınav salonundan çıkmak isteyen öğrenci gibidir. Ancak bu kısımda bazen soruları başarı ile çözebilen, salondaki curcunadan bıktığı için hemen çıkmak isteyenler de yer alabilmektedir.

2. İkinci grup ise kıyametin kopacak olmasından ödü kopanlar, kopmasını hiç istemeyenlerden oluşuyor diyebiliriz. Bunlar da dünyaya aşırı bağlı, ötelere hazırlıksız, zevk u safa içinde yaşayıp gidenlerdir. Bunlar sınava hiç hazırlanmamış, kazanmak, başarmak gibi bir dertleri bulunmayan, bir şekilde arkadaş grubuyla aynı sınav salonuna denk gelmiş sınav umurlarında olmayan, sınav esnasında muhabbete dalıp, o meclisin hiç dağılmamasını isteyenler gibidir.

3. Üçüncü ve son grup ise işin farkında olanlardır. Kıyametin ne zaman kopacağı ile ilgilenmez. Hazır mıdır kopuşa ve sonrasına ona bakar. Bazen korkar, yüreği ağzına gelir, bazen asıl yurdunda kavuşacaklarıyla sevinir. Bunlar sorulara odaklanan, sınavı kazanamamaktan korkan ama kazanma ümidini de hiç yitirmeyen ve süreyi de dikkatli şekilde kullanmaya çalışanlardır. Bu gruptakiler elbette saate bakar, ama soruları çözmeye de devam eder.

Tabi bir de soru kağıdına soruları belki de doğru cevaplayıp cevap kağıdına yanlış kodlayanlar ya da kaydırma yapanlar gibi bir gruptan bahsedilebilir. Ancak ilk üç grup genel olarak kıyameti bekleme şeklimizi büyük oranda ortaya koyuyor.

Konuyla ilgili yaptığımız tasnifte ideal olan üçüncü gruptur. Bu tespiti yaparken delilimiz ayet ve hadislerdir. Kıyamet saatinin bilinemeyeceği şu ayet ile sabittir:
"İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: 'Onun ilmi ancak Allah katındadır.' Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir." (el-Ahzab, 33/63)

Kıyametin nasıl beklememizi bize asıl öğreten  ise şu rivayettir: "Bir cuma günüydü. Peygamberimiz (s.a.s) minberde iken bir adam mescide girdi ve onun konuşmasını keserek, "Ey Allah'ın Resûlü, kıyamet ne zaman kopacak?" diye sordu. Sahâbe, soruyu soran kişiye susmasını işaret ettiyse de o, aynı soruyu üç kez tekrarladı. Efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra, "Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi nerede?" dedi. O adam, "Benim, Yâ Resûlallah." diyerek cevap verdi. Peygamberimiz, "Kıyamet için ne hazırladın?" buyurdu. O adam, "Benim çok fazla amelim yok. Ancak ben Allah ve Resûlü'nü gerçekten seviyorum." dedi. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz, "Kişi sevdiğiyle beraberdir, sen de sevdiğinle beraber olacaksın." buyurdu.  (Tirmizî, Zühd, 50)
Görüldüğü gibi sahabe arasında da kıyametin ne zaman kopacağını bilmek isteyenler bulunuyordu. Ancak Efendimiz (s.a.s) "uslub-ı hakîm" şeklinde isimlendirilen yöntemle soruyu sorana kıyamet ve sonrası için ne hazırladığından sual etmiştir. Yani, sınavın ne zaman biteceği ile ilgilenme sorulan sorulara cevap ver demiştir o kişiye ve bizlere.
Hepimiz zaman zaman grup değiştiriyoruz elbette. İstikrarlı şekilde üçüncü grupta olmak ve kalmak niyazıyla ..