Gülümseyen yüz ile somurtan yüzü hiç düşündünüz mü? Gülümseyen yüz ne güzeldir değil mi…  Peygamber efendimiz (sav)  çokça sadaka verilmesini telkin ettiğinde: verecek bir şeyimiz yok diyenlere: "İnsanlara tebessüm etmeniz de bir sadakadır" buyurmuşlardır.  Gül fidanı Mart ayında başka, Temmuz ayında başkadır. Mart ayında gübrelenmiş topraktan yükselen çıplak bir fidandan başka bir şey yoktur. Temmuz ayında ise şahane bir şekilde açan güllerin kokusu çevreye yayılır. Gübreden gül çıkaran fidanı düşündünüz mü? Bu: yaratıcının doğadaki bir eseridir insanlığa lütfudur.  Kirli koyu topraktan en güzel renklerin, en baygın kokuların çıkması bizim için büyük bir değil mi? Yamaçta biten menekşelere bakınız! Bu tatlı koku, bu güzel renk nereden geliyor? Yine kara topraktan. Aşık Veysel: Benim sadık yârim kara topraktır" diye boşa söylememiş. Her bitki toprakta çiçek yapan bir işletme merkezi gibidir. Bu ilahi gücün, doğaya verdiği düzen ve intizamdır. 
Biz insanlar çoğu zaman çiçeklere ve doğanın ilahi güç ile bezenmiş ustalıklarına bizi utandırma fırsatını veririz. Gül kokusunda gübre kokusu asla hissedilmez. İnsan yüzü de bir gül, toprak da hayattır. Bu topraktan güzel kokulu bir gül çıkarmak vazifesi de bizlere düşer.  Tatsızlıkları, çirkinlikleri, acılıkları hayatımıza yüzümüze aksettirmeden sabırla hareket ederek güzelleştirebiliriz.  
Günlük hayatın getirdiği kötülükler, öfkeler hiçbir süzgeçten geçmeden yüzlere aksediyor. Bu durumda çiçek ve güzel koku nerden gelebilir? Böyle insanlarda toprak kokusundan ve toprağın kara renginden başka bir şey olmaz. Hayatta hoşa gitmeyen şeyler iyi bir malzeme olabilir, çiçek ve kokuyu veren asıl kudret sabır ile kazanılır. Bu yalnız onları işletme ustalığına bağlıdır. Öfkelendiği zaman kendisini kaybetmeyen bir insan toprağı güle çevirmiş demektir. "Sevmediğiniz bir şey sizin için iyi ve sevdiğiniz bir şey de sizin için kötü olabilir", (Bakara 216: ayet)  "Kim bir kötülük işlerse, onun karşılığını görür" (Nisa, 4/123) Bu hakikati çoğumuz hayatta yaşamışızdır. Nankörlerle karşılaşırsanız üzülmeyiniz.  Yeter ki bizler kötülük yapan değil, iyilik yapan ve sabredenlerden olalım. 
Hz. Yusuf'u, kölelikten Mısır'ın sultanlığına yükselten onun sabrıdır. Sabır, düşmana karşı bir silah olduğu gibi, kötülüklere musibetlere karşı direnmede güçlü bir silahtır. Yazımızı Bakara suresinde yer alan şu ayetle bitirelim: "Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir."