“Biz Almanya’da yaşayan, çalışan Müslüman Türklerin sorunları” başlığı altında dört soru sorulmuş, bunların her birinin cevabını, altında yazacağım.
1. Ev, araba ve ev eşyası alırken faiz karşılığında Alman bankasından kredi kullanmamızın hükmü nedir? Caiz midir? Helal midir?

CEVAP
Önce “Niçin Almanya’da yaşıyorsunuz?” sorusuna cevap bulmanız gerekir.
Türkiye’de yaşamaları mümkün ve sıkıntısız olan kimselerin halkı Müslüman olmayan ülkelerde yaşamalarının birçok sakıncası vardır; kendilerini koruyabilseler bile oğullarını, torunlarını ve sonrakileri iman, ibadet, ahlâk, zihniyet ve hayat tarzı içinde korumaları imkânsız denecek derecede güçtür. Evet, bunları korumak Türkiye vb. ülkelerde de zordur, ama bu zorluk diğerleriyle kıyas kabul etmez.

“Öte yandan, İslâmî faaliyeti eksik olmayan devleti, cemaati ve (kendiniz dâhil) ferdi nerede bulacaksınız?” sorusu da var.

Bulunduğunuz yerin, İslâm’ı daha iyi yaşamak için uygun olması konusunda titizlik göstermek ve bu amaçla göç etmek -imkân bulunduğunda- elbette meşrudur ve bazen gereklidir. Ancak bulunduğunuz yerde Müslümanlığınız zarar görmüyor, orayı ıslah için de bir şeyler yapma imkânına sahip bulunuyorsanız bundan kaçmak da sorumluluk getirebilir. Hizmet tek başına yapılamaz. Küçük-büyük cemaat faaliyetine ihtiyaç vardır. Siz cemaatlerle ilişkinizi, İslâm’ı (ahkâm ve ahlâk ile) önde tutarak kurun, hiçbir menfaati; İslâm’ın sabit, kesin, değişmez kurallarını çiğneyerek elde etmeyin, İslâm’ı cemaate göre değil, cemaati İslâm’a göre değerlendirin, çizgiden sapanları ıslaha çalışın, bu mümkün olmuyorsa onu bırakın başkalarıyla çalışın.
Faydası zararından fazla olduğu veya zaruret bulunduğu için Almanya vb. ülkelerde yaşıyorsanız ve ihtiyaç kredisi almak istiyorsanız:
Almanya’da veya başka bir yerde yaşayan Müslümanlar zarurete düşerlerse zarureti giderecek kadar faizli kredi alabilirler. Almanya’da veya başka yerlerde yaşayan Müslümanların çoğu için katılım bankaları, faizsiz finans kurumları ve faizsiz tekâfül sigortacılıkları vardır. İşlerini buralarda halletmeleri mümkün olunca zaruret de ortadan kalkar.
2. Dâru’l-harp, dâru’l-İslâm nedir? Almanya ve Türkiye açısından?

3. Alman bankasında bulunan paramıza gelen faiz helâl olur mu?
Hükmü nedir?

CEVAP
Önce Alman bankasındaki paranıza tahakkuk eden faizin hükmünü açıklayayım. Türkiye’nin dâru’l-harb olup olmaması konusunu da gelecek yazıya bırakalım.
Ebû Hanîfe (r.h.), “Dâru’l-harbde (Müslümanlarla savaş durumunda olan bir ülkede) bulunan bir İslâm ülkesi vatandaşı Müslümanın, bu ülke kanunlarına göre caiz ve meşru olan ama İslâm’a göre caiz olmayan bir yoldan (bir akit, bir işlem ve eylem ile) harbînin (o ülke vatandaşının) malını alması, mülkiyetine geçirmesi caizdir” diyor. Bu içtihada göre mesela kumar oynamak ve faiz almak İslâm’da haramdır, ama dâru’l-harbde yasak değilse ve Müslüman, bir harbî ile kumar oynadığında kazanacağını biliyorsa kumar oynar, harbîye faizle kredi verir ve bu yollardan elde ettiği gelir helâl olur. Bu niçin böyledir? Çünkü savaş halinde düşman ülkenin mal ve can dokunulmazlığı ortadan kalkar, düşmanın malını zorla almak caiz olur. İki ülke arasındaki ilişki savaş olmakla beraber bir Müslüman izin alarak (bir mânâda anlaşma yaparak) düşman ülkesine girdiğinde, onların mal ve canlarına dokunmama sözü verdiğinden (anlaşmada bu hüküm de bulunduğundan) harbînin malını zorla -veya orada da yasak olan bir başka yoldan- alamaz. Ama onlara göre caiz olan kumar gibi bir yoldan mal alırsa, zaten helâl olan bir malı almıştır, kumar ve faizli akit meşru ve helâl olan bir mal elde etmek için yalnızca formalite kabilinden bir araçtır...

Ebû Hanîfe’nin bu içtihadına başta Ebû Yûsuf gibi talebeleri olmak üzere diğer müçtehitler katılmıyor, itiraz ediyor ve şöyle diyorlar: “Müslümanın tabi olduğu kanun ve kurallar ülkeye göre değişmez. İslâm ülkesinde haram olan akit ve davranışlar, izinle girilmiş harb ülkesinde de haramdır, Müslüman orada da faiz alarak kumar oynayarak harbînin malını alamaz...”
Bu eski içtihatlara günümüz şartlarında baktığımızda şunları söylemek mümkündür:


a) Bugün ülkeler arasındaki ilişki durumları/şekilleri değişmiştir. Bir ülkenin diğerine savaş ilan edebilmesi için “üzerinde ittifak edilmiş” sebepler vardır ki bunu da “dışarıdan saldırı karşısında savunma” şeklinde özetlemek mümkündür. “Tehlikeyi engellemek için önceden tedbir saldırısı” tezi kabul görmemiştir ve kötüye kullanmaya müsaittir. Bugün iki ülke arasında meşru bir savaş haline ve savaş sebebinin meşruluğuna BM karar vermektedir. Barışı ve adaleti sağlamak için kurulmuş olan böyle bir kuruluşa üye olmak sakıncalı değildir; bu yüzden hemen bütün İslâm ülkeleri bu kuruluşun üyesidir ve savaşla ilgili karara imza atmışlardır. BM teşkilatı, İslâm’a göre meşru olan ve olmayan savaş konusunda yanlış karar vermedikçe onun kararlarına uyulacaktır.

b) Bugün mevcut uluslararası ilişki durumuna göre -fiilen meşru bir savaş içinde olan iki ülke dışında- savaş halinde iki ülkeden söz edilemez ve bu sebeple de “İslâm ülkesi sayılmayan, ama aynı antlaşma çerçevesine dâhil bulunan ülkelerde yaşayan insanların malları ve canları Müslümanlara helâldir” denilemez.

c) Faiz ve kumar yoluyla, aslında helâl olan bir mal elde etmenin helâl olacağını ileri süren içtihatta açık (cevap bulunmayan) soru, “Müslümanların, gayr-i Müslimlerle de olsa kumar oynamalarının, faizli akit yapmalarının caiz olup olmadığıdır”. Buna caiz diyen içtihadın muteber delili yoktur.
İşte bu gerekçelerle ben, İslâm ülkeleri dışında da Müslümanların kumar oynayarak, faizli kredi vererek, domuz satarak... para kazanmalarının, zaruret hâli dışında caiz olmadığı içtihadını tercih ediyorum. Ayrıca bu içtihat, faiz vermeyi değil, almayı, kazanmayı caiz görüyor.

4. Yine Almanya’da Alman bankalarından, faiz karşılığında kredi borçlarım varken, tekrar bir daha faiz karşılığında kredi çekip umreye ve/veya hacca gidebilir miyim? Bu helâl, caiz olur mu?

CEVAP
Peygamberimiz (s.a.) haram kazanç ile hacca ve umreye gelip Allah’a dua edenleri uyarmış ve kınamıştır.