Amaçsız bireylerin amaçsız bir toplumu oluşturduğu dünyada yaşıyoruz. Peki, nedir toplum dediğimiz bu kavram, bir grup insanın sadece bir araya gelmesi midir? Birçok şekilde tarif edilen toplum kısaca; aynı yaşam alanını paylaşan, ortak bir uygarlığı olan ve yaşamlarını sürdürmek için temel çıkarlarda işbirliği yapan insan gruplarıdır. Bir toplumun devamlılığı için ortak amaçlar ve işbirliği çok önemlidir.

Günümüz dünyasında toplum içerisindeki bireylerin giderek amaç ve hedeflerinin azalması, kısa vadeli çıkar ilişkisine dayalı hedefler dışında insanlık yararına uygun uzun vadeli hedeflerin ve amaçların olmaması, toplumu bilinçsiz bir tüketim toplumu haline getirmiş bulunmaktadır. En tehlikeli silahlardan birisi ise bilinçsiz çıkara dayalı toplumlardır. Provokasyonlar ya da sosyal ağlar vasıtası ile rahatlıkla yön verilebilen bu tür toplumlar istenildiğinde çok rahatlıkla kullanılabilecek, dağıtılabilecek, yok edilebilecek ( asimile, katliam vb.) veya birbirini hedef alabilecek toplumlardır.

            Kendileri için tehlike oluşturduğu gibi en az diğer toplumlar için de tehlike içermektedirler. Dini, kültürel, etik vb. değerlerin zamanla yok olduğu, çıkar ilişkisi dışında insanların birbirine dokunmadığı, yalnızca tüketim için çalışıldığı, kurumlarda konulan hedeflerin dahi birer sayısal veriden ibaret olduğu bu gibi toplumlar kolay bir şekilde dağıtılarak yok ediliyor ya da sömürge haline getiriliyor. Bunun örneklerini günümüz dünyasında rahatlıkla görebiliriz. ( İç savaşa sürüklenmiş toplumlar, sömürge haline getirilmiş toplumlar vb.)

            Türkiye’de de durumun bu yöne doğru gitmekte olduğunu üzülerek belirtmek isterim. Sanayileşmeyle birlikte müthiş bir tüketim çılgınlığı ile karşı karşıyayız. Maddi manevi tüm değerlerimizi kendi çıkarlarımız doğrultusunda kullanıyor ve yorumluyoruz. Dünyaya geliş amacımızı unutmuş, araçları amaç edinerek daha çok kazanmak ve daha çok tüketmek için yaşar hale gelmişiz. Öyle ki; bu, toplumun her kesimine mükemmel bir biçimde yayılmış, amaçlar doğrultusunda yaşayan insanlar sanki bu dünyadan değilmişçesine dışlanmaya başlanmıştır. Sohbetlerimiz, sosyal ağlarda paylaşımlarımız, eğitimimiz, hayallerimiz, geleceğe dair planlarımızın tamamı tüketim ile ilgili olmaktadır. İçini doldurmayan boş muhabbetler, ahlaki değerleri hiçe sayan TV. Programlarının izlenme oranları, çıkarlar uğruna yapılan siyasi çatışmalar vb. durumlardan amaçsız bir tüketim toplumu haline gelindiği açıkça görülmektedir. Bir amacı ve hedefi olmayan bireyler sistemin kendine sunduğunu almakta ve yönetilmeye hazır hale gelmektedir.

            Toplumların var olma mücadelesinde; Türkiye’nin derhal kendini yenilemesi, tüketim çılgınlığından çıkarak,  bireylere varoluş gerekçesini sorgulatması, düşünme, değerler, amaç ve hedefler konusunda geniş çapta bir çalışma yapması gerekmektedir.