Özel bir yemeğe davetlisiniz veya lokantadasınız, takım elbiseniz üzerinizde, haşlama türü etli yemek yiyorsunuz. Sağ elde bıçak sol elde çatal. Kemikli etin sağından solundan zoraki keserek yemeye çalışıyor ve üzerinizdeki elbisenize sıçrar diye korkuyorsunuz. Siz eti kemikten ayırmaya durun bakın bizim Kemal amcamız afiyetle nasıl yemiş.


Efendim 32 yıl önce Kargı İlçemizin Karaboya köyünde görev yaparken bir Kemal amcamız vardı. Allah rahmet eylesin. Hoş adamdı, misafirperverdi ve sohbeti çekilirdi. Şık giyimli bir beyefendinin bir tabak haşlama türü et yemeğini yemek için uğraşırken, kendisinin onun üzerine iki tabak aynı yemeği bitirdiğini ve bunun üzerine üçüncüyü de o takım elbiseli genç beyefendinin ısmarladığını kendine has üslubuyla anlatınca çok hoşuma gitmişti. Bende 32 yıl sonra sizlerle paylaşmak istedim. 


''Kargı'dan İstanbul'a giderken dinlenme tesisinde otobüs mola verince ben de lokantaya girdim. Bir köşede masaya oturdum. Yan masada da takım elbiseli, kravatlı, şık giyimli genç bir beyefendi yemek yiyordu. Bende onun yediği yemekten yani haşlama istedim. Garson yemeği getirdi. Yemeğin suyunu ekmekle kemiği ise elime alıp sıyırarak hemencik yedim. Doymadım tekrar bir tabak daha istedim. Onu da aynı şekilde bitirdim. Yan masadaki beyefendi daha bir tabak yemeği bitirememişti. Çünkü çatalla, bıçakla kemikten eti ayırmak için uğraşıp duruyordu. Kendi ilk tabakla uğraşırken benim onun üzerine iki tabak aynı yemeği bitirip garsonun masayı temizlemek için geldiğini görünce, ''Garson!  Amcaya bir tabak haşlamada benden getir deyip bana dönerek, ben bir saattir eti kemikten ayırmak için uğraşıp dururken sen benim üzerime iki tabak yemeği afiyetle bitirdin. İçimden geldi. Üçüncü yemekte benden amca, afiyet olsun. Aslında doğru olan senin yaptığın. Çünkü kemik elle sıyrılır. Keşke bende senin gibi iştahla elle yiyebilseydim'' der.


Bazen özel davetlerde veya kalabalık ortamlarda kemikli et yemeklerini yerken, doğrusu uydum kalabalığa deyip doymadan kalkanlar olur. Hem de yemek ve yanındaki salata, tatlı vs. yarım kalır çöpe gider… Ama aradan bir tanesi çıkıp ta, 'kardeşim kemikli et, elle yenir. Ne uğraşıyorsunuz çatalla bıçakla'' deyince, çoğumuz tasdikleriz. Ve hemen başlarız kemikleri elle tutup sıyırmaya. Belki içimizden hay Allah razı olsun,  yoksa yemeğin etini doğru dürüst yiyemeden tabakta bırakacaktık deriz.


Ne dersiniz; fazla hassas olup, kemikli eti doğru dürüst yiyemeden tabakta yarısını bırakanlardan mısınız? Yoksa, kemik elle tutulup sıyrılır deyip kemikli et yemeklerini bir güzel yiyip sonra elleri yıkarız diyenlerden misiniz? ''İnsanları güçlü kılan yedikleri değil, hazmettikleridir '' der bir filozof. Bu nedenle, cevabınız ne olursa olsun. Ortak temennimiz herkesin sağlık sıhhat içerisinde iştahla yemek yiyebilmesi ve yediğini sindiren mideye sahip olmasıdır…
Reklam gibi olmasın ama Osmancık - Seki turpu, yufka ekmek ve bir de yanında mis gibi tahrana çorbası… Hangi yemeklere tercih edilmez ki?


Hepinize afiyet içerisinde afiyetler olsun efendim! 
ÜZÜNTÜM: ''Katıldığımız özel günlerdeki yemeklerde katılımcıların çoğu bitirmeden bıraktığı için bizde ayak uyduralım diye bırakmak zorunda kalıyoruz. Kalan artık yemeklerin ve yanındakilerin ziyan olmasına,  çöpe gitmesine gerçekten üzülüyoruz.


Eminim, evimiz de olsa hiçbirimiz o yemekleri bırakmaz Bir çırpıda yeyiveririz. Hatta hanımlar; 'yavaş bre adam arkandan atlı mı geliyor?'  diye uyarır. Aslında özel günlerdeki yemeklere ara sıra katılan çoğu insan bunu düşünüyor. Fakat birçoğumuz çevreye bakarak uyumsuzluğa uyum sağlamaya çalışıyoruz. Netice olarak uzun söze hacet yok. Tabakta bırakılan bir adet pirinç tanesi Ankara'yı bir öğün besleyebilecek şekilde yekûn teşkil etmektedir.''  
*
AMİRE VEFA:  Kargı - eski ilçe müftüsü(1985) Mehmet ÖDEN (Adana) Hocamızı saygıyla yâd ediyor, yaşıyorsa afiyetler - merhumsa rahmetler diliyorum…