Be­lir­li bir yaş­tan son­ra park­lar mes­ken­dir. Mer­kez­de Ka­le­içi ci­va­rın­da ge­zer­ken az din­len­mek için par­ka geç­tim ve se­lam ve­rip yaş­lı bir am­ca­nın ya­nı­na otur­dum.  Am­ca 'iyi ki gel­din, ken­di­mi da­ha gü­ven­de his­se­di­yo­rum' de­di. Bel­li ki onun da soh­be­te ih­ti­ya­cı var­dı. Bir cüm­le ile ta­nı­şın­ca 'ben ne­re­den emek­li­yim? bil ba­ka­lım ama üç ta­ne hak­kın var' de­di. Ben de söy­le bi­raz süz­dük­ten son­ra ast­su­bay­lık­tan de­dim. 'Yok yan­lış ikin­ci hak­kı­nı kul­lan' de­di. Öğ­ret­men de­yin­ce 'bil­din afe­rin' de­di. Ben de yıl­la­ra­dır mil­li eği­tim ca­mi­asın­da ça­lı­şı­yo­rum o ka­dar­cık ol­sun ho­cam de­dim.
80 ya­şı­na mer­di­ven da­ya­mış, es­ki köy ens­ti­tü­le­rin­den me­zun ol­muş ve hey­be­si do­lu, baş­ka bir ifa­de ile hey­be­sin­de­ki bil­gi ve tec­rü­be elin­de­ki bas­ton­la ayak­ta du­ran muh­te­rem bir am­ca. Do­la­yı­sıy­la böy­le bir am­ca­dan is­ti­fa­de ge­rek di­ye ge­le­ce­ğin öğ­ret­men ada­yı olan oğ­lu­mu da ya­nı­mı­za ça­ğır­dım. Çün­kü mum di­bi­ni ışıt­maz mi­sa­li in­sa­nın ken­di ev­la­dı­na ver­di­ği öğüt­ler pek er­ken rağ­bet gör­mez. An­cak el­li­sin­den son­ra de­ğer ka­za­nır la­kin o za­man da va­kit çok ge­çer. Faz­la uzat­ma­dan sö­zü emek­tar eği­tim­ci am­ca­ya bı­ra­ka­yım. Oğ­lu­ma hi­ta­ben tüm genç­le­re;
* Tah­si­lin ba­ban­dan da­ha yük­sek ol­sun. Çün­kü imkânlar çok de­ğiş­ti mut­la­ka üni­ver­si­te­yi bi­tir. Hat­ta ikin­ci, üçün­cü üni­ver­si­te ol­sun.
* Sa­kın bir süs­lü kız gö­rün­ce he­men al­dan­ma. Sen ka­ri­ye­ri­ne bak ki, ar­ka­sın­dan da­ha ço­oo­ok süs­lü­sü ge­lir.
* Ön­ce sen be­ğen ama an­nen ba­ban be­ğen­mez­se on­la­rı mut­la­ka din­le. Bel­ki bil­me­di­ğin bir hu­sus var­dır
* Ev­le­ne­ce­ğin kı­zın örf adet­le­ri se­nin ai­le­ne uyan ol­sun. Yok­sa ci­cim ay­la­rı ge­çin­ce sı­kın­tı­lar baş­lar. ( bi­le­rek ka­pa­lı alıp son­ra zo­ra­ki aç­ma­ya-açık alıp zo­ra­ki ka­pat­ma­ya ça­lış­ma)
* Şe­hi­ri­çi oto­bü­se bin­di­ğin­de ya­nı­na ta­nı­ma­dı­ğı bir yaş­lı­yı yak­laş­tır, ona yer ve­ri­yor mu yok­sa te­le­fon­la oy­na­yıp gör­mez­den mi ge­li­yor? bak­sın. Am­ca, tey­ze bu­yur de­yip yer ve­ri­yor­sa in­san ev­la­dı­dır gü­ve­ne­bi­lir­sin. Yok­sa uzak dur.
* Çok uzak mem­le­ket­ler­den ev­len­me yok­sa za­man­la ta­til­ler bay­ram­lar zin­dan olur.
* Ben oku­lu bi­tir­dim gö­rev alın­ca an­ne­me, se­nin oğ­la­na bi­zim kı­zı ve­re­lim di­ye en ya­kın çev­re­den ta­lip­li­ler baş­la­dı me­mur di­ye. Dün­den bu­gü­ne in­san­lar ön­ce­lik­le gö­re­vi­ne, iş ga­ran­ti­si­ne ba­kı­yor. Sen ön­ce iyi bir işe sa­hip ol­ma­ya ça­lış, son­ra ba­ba­nın göm­le­ği­ni çek ba­na fa­la­nı al di­ye.
* Ben müs­tak­bel eşi­mi ilk gör­dü­ğüm­de ufak te­fek gel­di. Tek­rar gör­düm bir an­da boy­lu bos­lu fi­dan gi­bi gel­di. Unut­ma özel­lik­le genç­lik­te be­yin ne­yi dü­şü­nür­se ona yö­ne­lir.
* Ev­le­ne­ce­ğin kız­la ay­nı sof­ra­da ye­mek ye. Hat­ta onun sev­di­ği ye­mek bi­raz az ol­sun. Ser­vis ya­par­ken ço­ğu­nu ken­di­ne ko­yu­yor­sa uzak dur. Mi­sa­fir do­yur­maz yüz gül­dür­mez.
* Ai­le­si çok önem­li çün­kü ev­lat an­ne ba­ba­nın göl­ge­si gi­bi­dir. Tes­ti­de ne var­sa o sı­zar.
* Genç­lik­te ev­li­lik si­nek gi­bi­dir. Bir an ön­ce sa­han­da­ki pek­me­ze dal­mak is­ter ama dal­dı­ğın­da da ço­ğu za­man çı­ka­maz ve bo­ğu­lur gi­der. Dal­ma­dan ön­ce da­lan si­nek­ler­den ib­ret al ki, sen bo­ğul­ma­ya­sın.
* An­ne ba­ba­nı sa­kın üz­me, en bü­yük da­ya­na­ğın­dır. He­le yaş­lı­lık­la­rın­da ih­mal et­me. Çün­kü yaş­lı­lar re­şit ol­ma­mış ço­cuk gi­bi olur­lar. Ko­run­ma­ya ih­ya­cı­la­rı var­dır.
* Ni­şan­lıy­ken na­sıl baş­lar­san ömür bo­yu öy­le de­vam eder. Ön­ce se­vil­mek için çok ta­viz ve­rir­sen son­ra önü­nü ala­maz­sın. Er­ke­ğin ve ka­dı­nın has­sa­si­yet­le­ri ol­ma­lı. Kır­mı­zı­çiz­gi­le­ri­ni ön­ce eşin ve ai­le­si bil­sin ki son­ra ba­şın ağ­rı­ma­sın.
* Har­ca­ma­la­rı­na dik­kat et, sa­kın pa­ra be­nim de­me. İs­ra­fa ma­aş yet­mez. Ka­rı ko­ca ça­lış­tı­ğı hal­de ni­ce er­kek­le­rin iki ya­ka­sı bir ara­ya gel­mez. Har­ca­ma­la­rı­nız­da + - de­ğil el ele olun. Bu­nu alış­kan­lık ha­li­ne ge­ti­rin. Unut­ma­yın gel­mek­ten çok tut­mak önem­li­dir.
* Ma­dem öğ­ret­men ola­cak­mış­sın işi­ni en iyi yap. Ve­li­ler ço­cu­ğu­nu sa­na ve­re­bil­mek için ade­ta ya­rış yap­sın. Bu­nu ba­şa­rır­san se­ni sev­me­yen mü­dür bi­le sen­den (ve­li tep­ki­sin­den) çe­ki­nir.
* Tak­dir edil­mez­sen he­men üzül­me. Gün ge­lir hak ye­ri­ni bu­lur. Sa­na yan­sı­ma­sa da ço­cuk­la­rı­na, to­run­la­rı­na mut­la­ka yan­sır. Şev­kin kı­rıl­ma­sın.
* Ben ba­şa­rı­lı bir öğ­ret­men ol­du­ğum için Türk ço­cuk­la­rı­nı okut­mak üze­re ara­yıp Al­man­ya ya gön­der­di­ler.  Ora­da öy­le ça­lış­tım ki, özel gün­ler­de; tah­ta bul­dum ka­le kur­dum gös­te­ri yap­tım. Bı­rak be­nim oku­lu­mu, çev­re okul­lar, ve­li­ler de is­te­di. Gös­te­re gös­te­re yo­rul­dum.  Öğ­ret­men­li­ğim sü­re­sin­ce ke­sin­lik­le yat­ma­dım. Hep üret­tim ken­dim­den tü­ket­tim ama mut­lu ol­dum. Bu­gün geç­mi­şe ba­kın­ca iyi ki çok ça­lış­mı­şım di­yo­rum. Sen de yat­ma ça­lış.
* Ben fa­kir bir köy­lü ço­cu­ğu idim. Çok zor şart­lar­da oku­duk. Ba­bam ge­tir­di­ği odu­nun ya­rı­sı­nı sa­tar ya­rı­sı­nı da biz ya­kar­dık. Şim­di­ki ne­sil te­le­fo­nun mar­ka­sı is­te­di­ğim gi­bi de­ğil di­ye si­nir kriz­le­ri ge­çi­ri­yor. Eh, şim­di ben­de zen­gin­ler ara­sı­na gir­dim (gü­le­rek) bel­ki.
* Dört ço­ğum da üni­ver­si­te me­zu­nu ve biz­den da­ha iyi şart­lar­da ya­şı­yor­lar.
* Es­ki­den bi­ze reh­ber yok­tu. Şim­di çok şans­lı­sı­nız. Kıy­me­ti­ni bil din­le mut­la­ka uy­gu­la.
Ho­cam ben ma­ka­le, şi­ir ya­zı­yo­rum. Ba­na bir ma­ka­le ko­nu­su çık­tı de­yin­ce çok se­vin­di. 'Yaz oğ­lum yaz, şim­di ki uşak­lar ek­se­ri­ya ne ya­zı­yor­lar ne de oku­yor­lar, ne de na­si­hat din­li­yor­lar. Göz­le­rin­de göz­lük, el­le­rin­de te­le­fon ge­zi­yor­lar.'
Çev­re­miz­de ni­ce ha­zi­ne­ler var­dır. La­kin ki­lit vu­rul­muş­tur ka­pı­sı­na is­ti­fa­de edil­mez. Za­man­la top­ra­ğa ka­rı­şır gi­der. Keş­ke ka­rış­ma­dan ve­ri­le­bil­se de­ğer.
Emek­tar öğ­ret­men am­ca­nın öğüt­le­ri oğ­lu­mun da çok ho­şu­na git­ti. Ge­le­ce­ğin öğ­ret­men ada­yı ola­rak mut­la­ka te­sir ede­cek ve öğ­ren­ci­le­ri­ne an­la­tı­la­cak­tır. Ma­te­ma­tik öğ­ret­me­ni de­yin­ce, am­ca öğ­ren­ci­lik yıl­la­rı­nı ha­tır­la­ya­rak, 'siz­den ne çek­tik hiç not ala­ma­dık. Ma­te­ma­tik­çi­ler çok cim­ri olu­yor'di­ye es­pri yap­tı. 
Tey­ze ya­şı­yor mu? De­yin­ce,   'çok şü­kür de­yip gü­lüm­se­ye­rek, es­ki­den ha­yat ar­ka­da­şım­dı şim­di ise en ya­kın dok­to­rum ve en bü­yük pat­ron bir par­ma­ğı ile he­pi­mi­zi (ço­cuk­lar dâhil) sı­ra­ya di­zer'
''Se­ni unut­ma­ya­ca­ğım Ço­rum­lu, yo­lun dü­şer­se ben yi­ne bu­ra­lar­da ömür ser­ma­ye­si­ni tü­ket­me­ye de­vam edi­yo­rum. İn­şa­at mü­hen­di­si olan oğ­lu­mun ya­zı­ha­ne­si şu­ra­da'' de­di. 
Hey­be­si do­lu, emek­tar eği­tim­ci olun­ca can­la baş­la din­le­dik. İl­la si­ze bir şey­ler ik­ram ede­yim de­di. Eli­ni öp­tük mü­sa­ade is­te­dik. Biz­ler de  se­ni sev­dik unut­ma­ya­ca­ğız, is­mi­ni sor­ma­yı unut­tu­ğu­muz as­len Is­par­ta­lı olan emek­tar eği­tim­ci am­ca. Al­lah ha­yır­lı ömür­ler ver­sin.
Ba­zen es­ki ko­va­lar ye­ni ko­va­lar­dan da­ha çok işe ya­rar. Yol ke­nar­la­rın­da­ki ku­ru­muş ot­la­rı o es­ki ko­va­lar­dan akan dam­la­lar ye­şer­tir. Onun için ey genç ne­sil, es­ki ko­va­la­rı he­men üç ku­ru­şa hur­da­cı­ya sat­ma­yın. Gün ge­lir la­zım olur da bu­lun­maz bel­ki.