Amerika Birleşik Devletleri, Kızılderili soykırımı ve zenci kölelerin ırgatlığı üzerine kurulmuş kırk yamalı bir bohça gibidir. İngilizlerin öncülüğünde kurulmuş, Avrupa'nın sömürgeci devletlerinin ortaklığıyla inşa edilmiş bir devlettir. Bu ülkede yok yok. Her dinden, her ırktan, her fraksiyondan insan yaşıyor. Dileyen herkesin kilise kurabileceği özgür ülke. Dünyanın her yerinden göçmen kabul eden, sermayenin menşeini araştırmayan, vahşi kapitalizmin cenneti.
Orada zenci olmak, İslam coğrafyasından gelmiş olmak ve de Müslüman olmak görünüşte fark etmiyor ama uygulamada bunların ikinci sınıf vatandaş olduklarını fark ediyorlar.
Amerika, dünyaya demokrasi modeli olduğu iddiasındadır. Seçimlerinin şeffaflığı ve dürüstlüğüyle övünürlerdi. Hatta dünyaya demokrasi ihraç etme gayretine bile düştüler. Mesela Ortadoğu'da pek çok ülkenin demokrasisini eleştirerek işe başladılar. Kargaşa çıkartmak istedikleri ülkelerde sokak hareketlerini tahrik ettiler. Ukrayna'da, Gürcistan'da parlamenter rejimin yerine adına pembe devrim, mor devrim gibi renkli demokrasi buketleri sunarak halkı ayaklandırdılar. Sokaklarda can veren insanları hiç hesaba katmadılar.
Tunus'ta başlayan Arap Baharı ile demokrasi havariliğine soyunacaklardı ama olmadı. Mısır'da darbeci Sisi'yi, Suudi Arabistan'da krallığı, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'de birer kabile reisi olan emirleri desteklediler. Irak'ta Cumhurbaşkanı olan Saddam'ı düşman ilan ettiler. Onu diktatörlükle suçladılar. Irak'a girdiler. Arap, Kürt, Şii olmak üzere ülkeyi üçe böldüler. 11 Eylül ikiz kule saldırısını bahane ederek Afganistan'a girdiler. Kendi kurdukları El-Kaide örgütünün başındaki Usame b. Ladin'i hedef seçtiler. Halbuki onu da ABD seçmiş ve araya yerleştirmişti. Sözde oradaki yasa dışı örgütleri ortadan kaldıracak ve haşhaş üretimine son verecekti. Tam tersine Afganistan'da haşhaş üretimi, şu anda ABD'nin tekeline girmiştir.
ABD, pek çok ülkeye, sizi diktatörlerden kurtaracağız vaadiyle girmiştir. Tam tersine yeni diktatörler icat etmiştir. Demokrasiyi değil, kralları desteklemiştir. Esas amacı o ülkelerin petrol yataklarına, doğal kaynaklarına el koymaktır. O bölgelerde sürekli kaos ortamını canlı tutarak onlara silah satıp kalkınmalarını engellemektir.
ABD, hangi ülkeye yaklaşırsa mutlaka bir çıkarı vardır. O ülkeleri hep yanında görmek isteyecektir. Yeni bir eyaleti gibi değerlendirmektedir. Onun al dediğini alacak, alma dediğinden vazgeçecek devlet adamları istemektedir. Karşısında kimsenin pazarlık yapmasına tahammülü yoktur. Teklif ettiği malı, istediği fiyata almak zorundasın. Almadığın veya başka ülkelerden almaya kalkıştığın zaman ABD ve demokrasi düşmanısın. Senin iktidardan uzaklaştırılman gerekir. Seçim olmazsa sokak hareketleriyle…
Arap baharıyla başlatılan hareketleri bizde 17-25 Aralık, Gezi Parkı, Kobani olayları ve Diyarbakır'daki hendek terörüyle denediler. İşi 15 Temmuz'da silahlı ihtilal denemesine kadar vardırdılar. O günlerde ABD Dışişleri Bakanlığı bildiri yayınlayarak tarafları sükunete ve itidale davet ediyordu.
El altından sokak hareketlerini destekliyordu. Bizim çocuklar başarılı oldular, diyecekleri günleri bekliyorlardı. Ama olmadı. Türk milleti, hainlerin kimliklerini ve yelin nereden geldiğini biliyordu. Sabırla bekledi. Rüzgar ekenin bir gün fırtına biçeceğine inanıyordu. "Alma mazlumun ahını; çıkar aheste aheste" sözünün çıkacağı günleri sabırla bekliyordu.
6 Ocak 2021'de televizyonlar, ortak bir konuya yöneldiler. "ABD Kongre Binası işgal ediliyor." Bağdat'ın bombalanışını canlı yayında seyrettiğimiz gibi Washington'da kongre binasını işgalini izlemeye başladık. 1812 yılında İngilizlerin işgalinden beri bir ilk yaşanıyordu. Şaibeli bir seçimle iktidardan uzaklaştırılacak olan Başkan Donald Trump'ın bir konuşmasıyla kongre binası kuşatıldı. Zamanı gelmişti; Türk Dışişleri de tarafları sükunete ve itidale davet etti.
O zaman anladık ki ABD, koskoca kartondan bir heykelmiş. Makyajla heybetli görünüyormuş. Bir saldırı, onun süsünü de haşmetini de ortadan kaldırdı. Sonra demokrasi askıya alındı. Ayaklanma durduruldu ama karizması çizilmiş oldu.
Elbette Ocak ayı içinde sancılı bir devir teslim yaşanacak. Ama bu olay, ABD'de bir deprem etkisi yaptı. Mozayıklar çatladı. Fikir düzeyinde çözülme, gün geçtikçe derinleşecektir. Bu olay, hemen parçalanmaya yol açar diye beklememek lazım. Büyük ülkelerin çöküşe geçişinden parçalanması ve yıkılması asırlara yayılır. Ama mutlaka o günler de gelecektir. Amerikan baharı başlamıştır. Ağaçlar önce çiçek açacak, sonra meyve verecektir. O zaman aldıkları ahlar ortaya çıkacak, yavaş yavaş amel defterleri önlerine konacaktır. Ama sabretmek gerek.