Arap­ça Oku­ma ve Es­ki Me­tin­ler ki­ta­bı­nı Mil­li Eği­tim Ba­kan­lı­ğı Ta­lim ve Ter­bi­ye Da­ire­si'ne sun­duk, yar­dım­cı ders ki­ta­bı ola­rak ka­bul edil­me­si­ni ta­lep et­tik. Ders ki­ta­bı­nı an­cak Mil­li Eği­tim yaz­dı­rı­yor­du, onun da böy­le bir ni­ye­ti yok­tu, ders ki­ta­bı bu­lun­ma­dı­ğın­da şa­hıs­la­rın yaz­dı­ğı ki­tap­lar, Ta­lim Ter­bi­ye'ce “yar­dım­cı ders ki­ta­bı” ola­rak ka­bul edi­lir­se okul­lar­da oku­tu­la­bi­li­yor­du.
Uzun­ca bir za­man bek­le­dik, so­nun­da ce­vap olum­suz gel­di. Uz­man ra­po­ru­na da­ya­lı ol­ma­sı ge­re­ken ge­rek­çe ya­zı­lı de­ğil­di, o gün­ler­de bi­ze bu­run in­dir­me­yen adam­lar­dan bir şey öğ­ren­mek de müm­kün de­ğil­di. Ça­re­si­ni bu­la­rak ra­po­ru el­de et­tik, ge­rek­çe az çok bek­le­di­ği­miz gi­biy­di; “dil öğ­re­ti­min­den baş­ka bir ama­ca yö­nel­miş ol­duk­la­rın­dan…” di­yor­du. Bu “baş­ka amaç” da seç­ti­ği­miz oku­ma par­ça­la­rı ve edebî ör­nek­ler ara­sın­da, İmam Ha­tip ta­le­be­si­ne ver­mek is­te­di­ği­miz di­ni bil­gi, şu­ur ve İmam Ha­tip­li ru­hu­nu içe­ren par­ça­la­rın bu­lun­ma­sı idi..
Al­lah mu­rad eder, ina­ye­ti­ni esir­ge­mez­se bir ka­pı ka­pa­nır, bir­ka­çı açı­lır.
Kon­ya İmam Ha­tip Oku­lu'nda ede­bi­yat ho­ca­mız olan Ke­mal Or’un (Al­lah rah­met ey­le­sin!) Ta­lim Ter­bi­ye’de bir şu­be­ye atan­dı­ğı­nı öğ­ren­dik. Ken­di­si­ne mü­ra­ca­at ede­rek du­ru­mu an­lat­tık. “Bir­kaç gös­ter­me­lik de­ği­şik­lik ya­pın, ye­ni­den mü­ra­ca­at edi­yor­muş gi­bi su­nun ve ba­na bil­gi ve­rin” de­di. Böy­le yap­tık, kı­sa za­man­da Sarf Na­hiv ve Oku­ma ki­tap­la­rı­mız “yar­dım­cı ders ki­ta­bı ola­rak” ka­bul edil­di. Yir­mi yıl­dan faz­la İmam Ha­tip oku­lun­da oku­tu­lan bu ki­tap­la­ra koy­du­ğu­muz oku­ma par­ça­la­rı, o ta­rih­ler­de öğ­ren­ci olan­la­rın ha­la ha­fı­za­la­rın­da, şu­ur­la­rın­da ve ki­şi­lik­le­rin­de ya­şı­yor.
Şim­di bu oku­ma par­ça­la­rı­nın “özel bir amaç için ser­piş­ti­ril­miş olan” kıs­mı­nı, ama­cı­nı da açık­la­ya­rak özet ha­lin­de su­na­ca­ğım:
İlk par­ça­dan ön­ce bir âyet ve bir de ha­di­sin me­tin­le­ri:
“Yav­ru­cu­ğum, na­ma­zı­nı özen­le kıl, iyi ola­nı em­ret, kö­tü ola­na kar­şı koy, ba­şı­na ge­le­ne sab­ret. İş­te bun­lar, ka­rar­lı­lık ge­rek­ti­ren iş­ler­den­dir.”/“Gu­ru­ra ka­pı­la­rak in­san­la­ra bu­run kı­vır­ma, or­ta­lık­ta ça­lım sa­ta­rak yü­rü­me; unut­ma ki Al­lah gu­ru­ra ka­pı­lıp ken­di­ni be­ğe­nen hiç­bir kim­se­yi sev­mez” (Luk­man: 17-18).
İbn Mes’ûd di­yor ki:
Re­su­lul­lah’a (s.a.) sor­dum: Han­gi amel Al­lah ka­tın­da da­ha se­vim­li­dir?
Şöy­le bu­yur­du­lar: Vak­tin­de kı­lı­nan na­maz. Son­ra ana ba­ba­ya iyi dav­ran­mak, son­ra da Al­lah yo­lun­da ci­had.
Muâvi­ye ve İbn ez-Zu­beyr:
Dev­le­tin baş­ka­nı olan Muâvi­ye’nin, oğ­lu Yezîd ile İbn ez-Zu­beyr’in, ih­ti­la­fı şid­de­te baş­vu­ra­rak çöz­me te­şeb­büs­le­ri­ne kar­şı mül­kün­den fedâkârlık ede­rek prob­le­mi si­ya­set­le çö­züm­le­me­si­ni an­la­tı­yor.
El-Hâlı­ku’l-azîm:
Ah­lak öğ­ret­me­ni, bir bar­dak su­da erit­ti­ği şe­ker ör­ne­ğin­den ha­re­ket­le her an ha­zır ve mev­cut ol­du­ğu hal­de be­şer gö­züy­le gö­rü­le­me­yen Al­lah’ın var­lık ve yü­ce sı­fat­la­rı­nı an­la­tı­yor.
Me’mûn ve bir ka­dın:
Ha­li­fe Me’mûn’un oğ­lu bir ka­dı­nın ma­lı­nı gas­pe­di­yor, ka­dın ha­li­fe­ye şi­ka­yet­te bu­lu­nu­yor, ha­li­fe oğ­lu­nu ka­dın­la ay­nı sı­ra­ya otur­tu­yor, ka­dın yük­sek ses­le da­va­sı­nı di­le ge­ti­rir­ken me­mur, “Ha­li­fe’nin hu­zu­run­da se­si­ni yük­selt­me” di­yor, Me­mun mü­da­ha­le ede­rek “Bı­rak, hak­lı­lık onu böy­le ko­nuş­tu­ru­yor, oğ­lu­mu ise hak­sız­lık dil­siz ya­pı­yor” di­yor ve ada­let­le hük­me­di­yor.
İki âyet:
“Al­lah’ın el­çi­si ve mü­min­ler, Rab­bin­den ona in­di­ri­le­ne iman et­ti­ler. Her bi­ri Al­lah’a, me­lek­le­ri­ne, ki­tap­la­rı­na, pey­gam­ber­le­ri­ne inan­dı­lar. “O’nun el­çi­le­ri ara­sın­da ayı­rım yap­ma­yız” ve “İşit­tik, ita­at et­tik, ba­ğış­la­ma­nı di­le­riz rab­bi­miz, gi­diş sa­na­dır” de­di­ler” (Ba­ka­ra: 285).
“Ey iman eden­ler! Al­lah’a, pey­gam­be­ri­ne, pey­gam­be­ri­ne in­dir­di­ği ki­ta­ba ve da­ha ön­ce in­dir­di­ği ki­ta­ba iman edin. Al­lah’ı, me­lek­le­ri­ni, ki­tap­la­rı­nı, pey­gam­ber­le­ri­ni ve âhi­ret gü­nü­nü inkâr eden kim­se iyi­ce sa­pıt­mış­tır” (Nisâ:136).
Cibrîl Ha­di­si:
İs­lam iman, iba­det ve ah­lak esas­la­rı­nı açık­la­yan meş­hur ha­dis.
Bu âyet­le­ri, ha­dis­le­ri ve eri­yen şe­ker ör­nek­li der­si, ima­na, akıl ve na­kıl de­li­le­ri­ne da­ya­na­rak ulaş­ma­yı (tak­lit de­ğil, tah­kik ima­nı­nı) sağ­la­mak için ve­ri­yo­ruz.
Ömer el-Âdil:
Meş­hur “Hz. Ömer ile ko­ca ka­rı” ola­yı­nı an­la­ta­rak İs­lam’da dev­let baş­ka­nı­nın na­sıl ol­ma­sı ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da bil­gi ve şu­ur ka­zan­dır­ma­yı amaç­lı­yo­ruz.
“Kenâr-ı Dic­le’de bir kurt aşır­sa bir ko­yu­nu
Ge­lir de adl-i ilâhî so­rar Ömer’den onu”
di­yen âdil Halîfe…
(Ko­nu­ya de­vam ede­ce­ğim).