Ge­çen yıl "Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Sis­te­mi" re­fe­ran­du­mu ön­ce­si "Baş­kan­lı­ğa Gö­tü­ren Sü­reç!" baş­lık­lı bir ya­zı ka­le­me al­mış "Dü­şün­dük mü hiç! Aca­ba ne­den gün­de­min tam or­ta­sın­da baş­kan­lık sis­te­mi var? Baş­kan­lık sis­te­mi ni­çin ge­rek­li? Ne­den mev­cut sis­tem ih­ti­ya­cı kar­şı­la­mı­yor? Mev­cut sis­tem mev­cut po­tan­si­ye­li et­kin kul­lan­mak yö­nün­de ne­den bek­le­ne­ni ve­re­mi­yor? Bu ya­zı­ya yu­kar­da­ki so­ru­la­rı yö­nel­te­rek baş­la­mak is­te­dim. Çün­kü; gün­dem­de ne­den baş­kan­lık ko­nu­su ol­du­ğu­nun sor­gu­la­ma­sı­nı is­ti­yor ve bu sor­gu­la­ma­nın ge­rek­li ol­du­ğu­na ina­nı­yo­rum.", di­ye baş­la­mış­tık.
Aşa­ğı­da pay­laş­tı­ğım ya­zı­ya ko­nu olan sü­reç 16 Ni­san 2017 re­fe­ran­du­mu ile ta­mam­lan­mış ve top­lu­mun bek­len­ti­le­ri­ne ce­vap ve­ren bir yö­ne­tim yak­la­şı­mı be­nim­se­ne­rek baş­kan­lı­ğa ge­çiş ger­çek­leş­miş­ti. Bu­gün­ler­de ise Ana­ya­sa'da ya­pı­lan dü­zen­le­me­nin ge­tir­di­ği de­ği­şi­min ha­yat bu­la­ca­ğı, yö­ne­tim an­la­yı­şı­nı şe­kil­len­di­re­cek ilk se­çim­ler gün­dem­de ve se­çim 24 Ha­zi­ran'da ger­çek­le­şe­cek. Tür­ki­ye is­tik­ra­rın ge­tir­di­ği re­fa­hın far­kın­da ola­rak 24 ha­zi­ran­da bir ba­kı­ma ye­ni sü­re­cin ge­ti­re­ce­ği de­ği­şi­min iv­me­si­ni be­lir­le­ye­cek olan ge­le­ce­ğe yö­ne­lik çok önem­li ka­rar­lar ve­re­cek… 
İna­nı­yo­rum ki; in­sa­nı­mız Tür­ki­ye'yi ya­vaş­la­tan dur­du­ran hat­ta ge­ri­ye çe­ken, de­ği­şi­me kar­şı di­re­nen sta­tü­ko­cu güç­le­ri 16 Ni­san'da ol­du­ğu gi­bi 24 Ha­zi­ran'da da ve­re­ce­ği ka­rar­la ber­ta­raf ede­cek­tir. Bu şe­kil­de asil Mil­le­ti­miz ka­os da­ya­tan koa­lis­yon dö­nem­le­rin­den uzak­laş­mak üze­re 16 Ni­san 2017 ta­ri­hin­de ver­di­ği ta­ri­hi ka­ra­rı­nı, 24 Ha­zi­ran'da ve­re­ce­ği ka­rar­lar­la taç­lan­dı­ra­cak­tır. İş­te bu çer­çe­ve­de bah­se ko­nu ya­zı­mız­da ön­ce ana­liz, son­ra sen­tez yap­ma­ya ça­lı­şa­rak gün­de­mi açık­la­ma­ya ça­lış­mış­tık. Şim­di "Baş­kan­lı­ğa Gö­tü­ren Sü­reç!" ile "Baş­kan­lı­ğın Gö­tü­re­ce­ği Sü­reç!" ko­nu­su­na dün­den bu­gü­ne ge­le­rek ba­ka­lım. 

 

Baş­kan­lı­ğa Gö­tü­ren Sü­reç!
Dü­şün­dük mü hiç! Aca­ba ne­den gün­de­min tam or­ta­sın­da baş­kan­lık sis­te­mi var? Baş­kan­lık sis­te­mi ni­çin ge­rek­li? Ne­den mev­cut sis­tem ih­ti­ya­cı kar­şı­la­mı­yor? Mev­cut sis­tem mev­cut po­tan­si­ye­li et­kin kul­lan­mak yö­nün­de ne­den bek­le­ne­ni ve­re­mi­yor? Bu ya­zı­ya yu­kar­da­ki so­ru­la­rı yö­nel­te­rek baş­la­mak is­te­dim. Çün­kü; gün­dem­de ne­den baş­kan­lık ko­nu­su ol­du­ğu­nun sor­gu­la­ma­sı­nı is­ti­yor ve bu sor­gu­la­ma­nın ge­rek­li ol­du­ğu­na ina­nı­yo­rum.


Cum­hu­ri­yet Re­ji­mi ve Baş­kan­lık Sis­te­mi
Baş­kan­lık sis­te­mi­nin da­ha ön­ce hiç ol­ma­dı­ğı ka­dar, cid­di ola­rak ele alın­dı­ğı gün­ler­de­yiz. Bu cid­di­ye­te rağ­men top­lu­mun bü­yük bö­lü­mü ta­ra­fın­dan de­ğil­se de ba­zı ke­sim­ler ha­la re­jim ve sis­tem kav­ram­la­rı­nı fark­lı şe­kil­de an­lam­laş­tır­ma­ya ve ka­rış­tır­ma­ya de­vam edi­yor. Oy­sa­ki ko­nu net­tir ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti için re­jim tar­tış­ma­sı "ege­men­lik hak­kı­nın mil­le­te ve­ril­di­ği" Cum­hu­ri­yet'in ila­nı ile 29 Ekim 1923'te ta­mam­lan­mış­tır ve Tür­ki­ye se­çi­mi­ni Cum­hu­ri­yet'ten ya­na yap­mış­tır. Do­la­yı­sıy­la bu­gün Cum­hu­ri­yet'in bir yö­ne­tim şek­li(re­jim) ve Baş­kan­lık'ın ise yü­rüt­me­nin iş­le­yi­şi­ni dü­zen­le­yen bir yö­ne­tim an­la­yı­şı ve yak­la­şı­mı ol­du­ğu dik­kat­ten uzak tu­tul­ma­ma­lı ve bir re­jim tar­tış­ma­sı aç­mak ye­ri­ne, yü­rüt­me ve hü­kü­met sis­te­mi ko­nu­şul­ma­lı­dır. An­cak bu ger­çek bi­lin­me­si­ne rağ­men, bir ke­sim ta­ra­fın­dan ıs­rar­la bi­lin­mez­den ge­lin­me­si or­ta­mı ger­mek­te ve yan­lış mec­ra­lar­da te­mel­siz tar­tış­ma­la­rın ya­şan­ma­sı­na yol açıl­mak­ta­dır. O hal­de şu söy­le­ne­bi­lir; sis­te­ma­ti­ği olan ve kav­ram­sal ola­rak ay­nı ze­min­de bu­lu­şan tar­tış­ma­lar an­lam­lı­dır, ken­di süb­jek­tif amaç­la­rı­na gö­re ze­min oluş­tu­rup sis­te­ma­ti­ği bir ke­na­ra iten tar­tış­ma­lar ise an­lam­sız­dır. Fa­kat  an­lam­sız ve ze­mi­ni tar­tış­ma­lı ol­sa da, dün ol­du­ğu gi­bi bu­gün de fark­lı ni­yet ve ge­rek­çe­ler­le  ko­nuş­ma­lar ve tar­tış­ma­lar de­vam edi­yor ve ede­cek gö­rü­nü­yor.

 

1923'ten 1982 Ana­ya­sa­sı'na
29 Ekim 1923 ta­ri­hin­de Tür­ki­ye; "Cum­hu­ri­yet" re­ji­mi­ni be­nim­se­di­ği­ni tüm dün­ya­ya ilan et­miş­tir. Ha­len yü­rür­lük­te olan 12 Ey­lül dar­be­si ini­si­ya­ti­fiy­le çı­ka­rı­lan 1982 Ana­ya­sa­sı'nın ilk mad­de­sin­de de ko­nu net ola­rak yer al­mak­ta­dır. Bu­na gö­re 1982 Ana­ya­sa­sı Dev­le­tin şek­li'nin ya­ni re­ji­min Cum­hu­ri­yet ol­du­ğu­nu "Tür­ki­ye Dev­le­ti bir Cum­hu­ri­yet­tir." şek­lin­de ifa­de et­mek­te­dir. Ta­bii re­jim ve sis­tem üze­ri­ne ko­nuş­ma ve tar­tış­ma­la­rın de­vam et­me­si, en iyim­ser ba­kış­la; "hiç ol­ma­sa dü­şün­ce­le­rin ol­gun­laş­ma­sı ve ber­rak­laş­ma­sı için bir iş­lev de ye­ri­ne ge­ti­ri­li­yor", şek­lin­de de de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir.
Ta­kip edi­yo­ruz, son iki haf­ta­dır baş­kan­lık sis­te­miy­le il­gi­li ya­sa tek­lif­le­riy­le Mec­lis ha­re­ket­len­di ve mec­lis bir­le­şim­le­rin­de ve il­gi­li grup otu­rum­la­rın­da, si­vil top­lum kon­fe­rans­la­rın­da ve te­le­viz­yon prog­ram­la­rın­da ko­nu çok­ça tar­tı­şıl­dı ve tar­tı­şıl­ma­ya de­vam edi­yor. 
Geç­miş­te­ki tu­tum­lar bir ya­na, bu­gün dü­ne gö­re, baş­kan­lık sis­te­mi­nin ge­rek­li­li­ği ko­nu­sun­da hem ka­mu­oyun­da hem de Mec­lis'te ol­ma­dı­ğı ka­dar çok güç­lü bir uz­la­şı bu­lu­nu­yor ve bu du­rum Mec­lis'te ya­pı­lan oy­la­ma­la­ra da yan­sı­yor. Sü­reç ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ni sağ­la­ya­cak ço­ğun­lu­ğa sa­hip iki par­ti'nin ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği tek­li­fi­ni "Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Sis­te­mi" isim­len­dir­me­siy­le T.B.M.M.'ne sun­ma­sı ile baş­la­mış­tı ve son ola­rak ya­pı­lan oy­la­ma­lar­la ge­çen mad­de­ler­le Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­nin Mec­lis sü­re­ci ta­mam­lan­mış olu­yor. Bu­nu ta­kip ede­cek sü­reç ise Mec­lis'te onay­la­nan mad­de­le­rin halk ira­de­si­ne su­nu­la­ca­ğı re­fe­ran­du­ma git­mek ola­cak…

 

De­ği­şi­me Di­ren­cin Ge­rek­çe­si!
Baş­kan­lık ko­nu­su, son bir­kaç on yıl­dan be­ri za­man za­man gün­de­me gel­di ve ko­nu­şul­du, üze­rin­de olum­lu ve olum­suz yük­sek ses­li tar­tış­ma­lar ya­pıl­dı, gö­rüş­ler ifa­de edil­di, ya­zıl­dı, ka­mu­oyu ile pay­la­şıl­dı!  İlk sa­tır­lar­da sı­ra­la­nan so­ru­la­ra ek ola­rak: "De­ği­şi­me kar­şı di­ren­cin ve­ya baş­kan­lık sis­te­mi­ne kar­şı dur­ma­nın al­tın­da aca­ba han­gi ge­rek­çe­ler ya­tı­yor ola­bi­lir?" so­ru­su­nu da ek­le­mek ge­re­ki­yor. Bir ce­vap ola­rak; "olu­şan sta­tü­ko­ya sı­kı sı­kı­ya bağ­lı ol­ma­nın ge­tir­di­ği du­yar­sız­lık ve ile­ti­şi­me ka­pa­lı­lık, öğ­re­nil­miş ça­re­siz­lik ve­ya baş­kan­lık sis­te­mi için­de ken­di­ne yer bu­la­ma­ma ve ken­di­ni ifa­de et­me be­ce­ri­si gös­te­re­me­me kay­gı­sı" ola­bi­lir. Bu­nun ya­nın­da yi­ne ras­yo­nel bir ge­rek­çe bu­lu­na­ma­yan di­ğer ba­zı süb­jek­tif tu­tum­lar da gö­rü­le­bi­lir. Ör­ne­ğin; koa­lis­yon­lar mev­cut ko­nu­mu­mu(zu) güç­len­di­rir, o hal­de mev­cut sis­tem de­vam et­me­li, şek­lin­de. Yi­ne ken­di­ni ile­ri­ci, de­ği­şim­ci, ye­ni­lik­çi ola­rak ta­nım­la­yan an­cak ye­ni­len­me­yi ve de­ği­şi­mi "öcü" ola­rak gö­re­rek de­ği­şi­min kar­şı­sın­da tu­tum ta­kı­nıp, ka­pı­la­rı tüm tar­tış­ma­la­ra ka­pa­tan­lar da ola­bi­lir.  
As­lın­da çok par­ti­li ha­ya­ta geç­ti­ği­miz yak­la­şık yet­miş yıl­dan faz­la bir sü­re­dir olu­şan sta­tü­ko; bir ba­kı­ma ku­rum­sal ya­pı­nın iş­le­vi­ni dar ka­lıp­lar ara­sı­na sı­kış­tır­mak yö­nün­de bü­rok­ra­si men­ge­ne gö­re­vi­ni üst­len­miş, sta­tü­ko­nun ko­run­ma­sı için tek tip­çi­lik araç ha­li­ne ge­ti­ri­le­rek be­şe­ri ser­ma­ye­nin ana­liz ve sen­tez yap­ma ka­bi­li­ye­ti­ni sı­nır­la­mış­tır. Bu du­rum bir ba­kı­ma; ken­di­ne ve­ri­len yet­ki­yi da­ha iyi­yi ya­ka­la­mak yö­nün­de kul­la­na­ma­yan, işi ida­re-i mas­la­hat ola­rak ka­bul eden, ken­di ha­ya­tı­nı yö­ne­ten ve di­zayn eden ya­pı­yı eleş­ti­re­me­yen ve ye­ni ufuk­lar ara­ya­ma­yan bir dü­şün­ce ya­pı­sı­nın oluş­ma­sı­na or­tam ha­zır­la­mış­tır da de­ni­le­bi­lir. 


Yi­ne bu­ra­da açık­lık­la tar­tı­şıl­ma­dı­ğı ke­sin olan baş­ka bir so­ru da­ha sor­mak ge­re­ki­yor. "Pe­ka­la geç­miş­te­ki ba­şa­rı­sız hat­ta çok ba­şa­rı­sız koa­lis­yon­la­rın ak­tör­le­ri­nin, bu­gün baş­kan­lık sis­te­mi­ne geç­me­yi za­ru­ri kıl­ma­sın­da et­ki­si yok mu­dur?. Dün koa­lis­yon­lar­la ül­ke­nin za­man, kay­nak ve ener­ji kay­bet­me­si­ne yol açar­ken, sis­te­mi aç­mak ve ça­lış­tır­mak için ka­rar ala­ma­yan ve uy­gu­la­ya­ma­yan ak­tör­ler, bu­gün koa­lis­yon­la­ra tes­lim olan ve tı­ka­nan sis­te­min açıl­ma­sı için bir çö­züm yo­lu ola­rak or­ta­ya ko­nu­lan baş­kan­lık sis­te­mi­ne aca­ba ne­den yüz çe­vi­ri­yor­lar ve mu­ha­lif du­ru­mun­da ka­lı­yor­lar. Yi­ne baş­kan­lık sis­te­mi­ni sa­mi­mi­yet­le tar­tış­ma­dan mu­ha­lif tu­tum ta­kı­nan­la­rın ya­zık ki geç­miş­te ya­şa­nan ba­şa­rı­sız koa­lis­yon­la­rın yı­kı­cı et­ki­sin­den ha­ber­dar ol­ma­la­rıy­sa baş­ka bir aç­ma­zı ifa­de edi­yor. 
 

Na­sıl Ol­sa Koa­lis­yon Var!
Hep koa­lis­yon­la­rın ha­kim ol­du­ğu dö­nem­ler­de ya­şa­mış olan­lar, ne ka­dar ara­yış için­de olur­sa ol­sun­lar: "Na­sıl ol­sa koa­lis­yon dı­şın­da baş­ka bir al­ter­na­tif yok!" di­ye­rek ye­ni ara­yış­lar içi­ne gir­mek­ten, öğ­re­nil­miş bir ça­re­siz­lik tu­tu­muy­la ka­ça­bi­lir­ler. An­cak son 15 yıl­dan be­ri koa­lis­yon­suz bir dö­nem var ve bu dö­ne­min ge­ti­ri­le­rin­den her­kes ya­rar­lan­dı ve ya­rar­la­nı­yor. Do­la­yı­sıy­la koa­lis­yon­la­rın ge­tir­di­ği ve cum­hur­baş­ka­nı ve baş­ba­kan uyum­suz­lu­ğun­dan kay­nak­la­nan kriz­ler ve ka­os­tan kur­tul­mak için ar­tık önem­li bir al­ter­na­ti­fin var­lı­ğın­dan top­lu­mun bü­yük ke­si­mi ha­ber­dar. Da­ha önem­li­si söz ko­nu­su ka­osu da­vet eden sis­te­mi kal­dı­rıp, ye­ni bir an­la­yı­şı ku­ra­bi­le­cek dü­zey­de top­lum­sal bir ço­ğun­luk ve uz­la­şı da bu­lu­nu­yor. Bu du­rum­da top­lum üze­rin­de oluş­tur­du­ğu ka­ram­sar­lık, ça­re­siz­lik ve tes­li­mi­yet duy­gu­su­nu pe­kiş­ti­ren an­la­yı­şı bes­le­yen mev­cut sis­tem ye­ri­ne, top­lu­ma umut ve re­fah va­de­den bir an­la­yı­şın su­nul­ma­sın­dan da­ha do­ğal bir şey ola­maz. 

 

Ka­os Da­ya­tan Koa­lis­yon­lar 
Tür­ki­ye ne­re­dey­se her on yıl­da bir açık ve­ya ör­tü­lü mü­da­ha­le­le­re, dar­be­le­re ma­ruz kal­sa ve de­mok­ra­si­si sek­te­ye uğ­ra­sa da par­la­men­ter de­mok­ra­si­siy­le bu­lun­du­ğu coğ­raf­ya­nın en önem­li ül­ke­si­dir. De­mok­ra­si­nin en önem­li ara­cı ise kuş­ku­suz se­çim­ler­dir. Se­çim so­nuç­la­rı hal­kın ta­lep­le­ri­ni, du­yar­lı­lık­la­rı­nı or­ta­ya koy­ma­sı ve hal­kın ken­di­si­ni yö­ne­te­cek an­la­yı­şı ik­ti­da­ra ta­şı­ma­sı ba­kı­mın­dan bü­yük önem ta­şı­mak­ta­dır.
İki yıl ka­dar ön­ce "Çok Par­ti­li Dö­ne­min Me­sa­jı!" baş­lık­lı bir ya­zı ka­le­me al­mış ve ya­zı­da "tek ba­şı­na ik­ti­da­rın is­tik­ra­rı des­tek­le­di­ği, is­tik­ra­rın ise halk ta­ra­fın­dan ter­cih ve ta­lep edil­di­ği­ne" yö­ne­lik çı­ka­rım­lar­da bu­lun­muş­tuk. 7 Ha­zi­ran 2015 ge­nel se­çim­le­ri son­ra­sı 1 Ka­sım se­çim­le­rin­de el­de edi­len so­nuç­lar ise;  13 yıl­dan be­ri tek par­ti ik­ti­da­rı­nın sağ­la­dı­ğı is­tik­ra­rın ge­tir­di­ği po­zi­tif et­ki­ler­den hal­kın mem­nun ol­du­ğu­nu ve is­tik­ra­rın de­vam et­me­si yö­nün­de so­mut des­tek ver­di­ği­ni gös­ter­miş­tir. 

 

Çok Par­ti­li Dö­ne­min Me­sa­jı!
Ge­nel ola­rak her se­çim so­nu­cu hal­kın ta­lep­le­ri­ni,  du­yar­lı­lık­la­rı­nı or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Cum­hu­ri­ye­tin ku­ru­lu­şun­dan be­ri 36, çok par­ti­li ha­ya­ta geç­ti­ği 1946 yı­lın­dan iti­ba­ren ise 30 hü­kü­met ku­rul­muş­tur. 5 yıl­dan da­ha faz­la ik­ti­dar­da ka­lı­nan sa­de­ce 4 dö­nem bu­lun­mak­ta­dır. Bu 4 dört dö­nem; ka­lan 26 ik­ti­dar dö­ne­mi­nin top­lam sü­re­si­ne eşit­tir.  Çok par­ti­li ha­ya­ta ge­çil­dik­ten son­ra­ki 26 hü­kü­me­tin ik­ti­dar ol­ma sü­re­si or­ta­la­ma 1,3 yıl­dır. Ka­lan 4 dö­ne­min or­ta­ma ik­ti­dar­lık sü­re­si ise 8,5 yıl olup, bun­lar 10 yıl ik­ti­dar­da ka­lan Ad­nan Men­de­res, 6 yıl ile Sü­ley­man De­mi­rel ve yi­ne 6 yıl ile Tur­gut Özal gel­mek­te­dir. En uzun sü­re­li ik­ti­dar dö­ne­mi ise Re­cep Tay­yip Er­do­ğan dö­ne­mi­dir. Bu du­rum 5 yıl için ik­ti­da­ra ge­len hü­kü­met­le­rin ne­re­dey­se  dört­te bi­ri ka­dar bir sü­re­de ik­ti­da­rı bı­rak­mış ya­da bı­rak­mak du­ru­mun­da kal­mış­tır. Bü­yük öl­çü­de hü­kü­met­le­rin(%87) ya­şam sü­re­si kı­sa ol­muş­tur (Gra­fik 1). Bu­ra­dan ha­re­ket­le, ya­pı­lan ge­nel se­çim­le­re ait uzun yıl ve­ri­le­ri de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de top­lu­mun ter­cih­le­ri san­dı­ğa yan­sı­mak­ta ve bir ba­kı­ma in­sa­nı­mı­zın na­sıl bir Tür­ki­ye is­te­di­ği­ne yö­ne­lik önem­li ve­ri­ler el­de edi­le­bil­mek­te­dir.
Çok par­ti­li ha­ya­ta ge­çiş­ten bu­gü­ne ka­dar ge­çen 68 yıl­lık sü­re­cin ilk çey­re­ğin­de (1946-1962) 6 hü­kü­met, ikin­ci çey­rek­te(1963-1980) 13 hü­kü­met, üçün­cü çey­rek­te(1981-1997) 8 ve son çey­rek­te ise (1998-2015) 3 hü­kü­met iş­ba­şı­na gel­miş­tir. 1980 yı­lı­na ka­dar ge­çen sü­re­de­ki hü­kü­met kal­ma sü­re­si 1,9 yıl iken, 1981 ve son­ra­sı dö­nem or­ta­la­ma­sı 80 ön­ce­si­ne gö­re yüz­de el­li da­ha faz­la­dır (2,9 yıl). Gö­rül­dü­ğü gi­bi çok par­ti­li dö­ne­mi kap­sa­yan si­ya­si ta­ri­hi­miz­de ik­ti­dar­da kal­ma sü­re­si ilk dö­nem­ler­de ol­duk­ça dü­şük­tür. Özel­lik­le ilk 3 çey­rek dö­nem bir­lik­te ele alın­dı­ğın­da; ik­ti­dar­da kal­ma sü­re­si 1,6 yıl gi­bi bir de­ğer­de ger­çek­leş­miş­tir. Son çey­rek­te ise bu de­ğer 5,3 yıl olup, ne­re­dey­se ilk üç çey­re­ğin or­ta­la­ma­sın­dan 4 kat ka­dar faz­la­dır. Bu ve­ri­ler ışı­ğın­da top­lum nez­din­de kı­sa sü­re­li ik­ti­dar dö­nem­le­ri ve koa­lis­yon hü­kü­met­le­ri­nin pres­tij kay­bet­miş ol­du­ğu ve bu ne­den­le top­lu­mun hü­kü­met­le­re ikin­ci çey­rek­ten iti­ba­ren da­ha uzun su­re­li ik­ti­dar ol­ma  şan­sı ver­di­ği gö­rül­müş­tür. Bu du­rum top­lum­da; "uzun sü­re­li ik­ti­dar­la­rın ül­ke­ye is­tik­rar ge­tir­di­ği yö­nün­de bir ka­nı­nın ha­kim ol­ma­ya baş­la­dı­ğı­nı gör­mek" ba­kı­mın­dan da önem­li­dir.  Do­la­yı­sıy­la ve özel­lik­le tek par­ti ik­ti­da­rı­nın top­lum nez­din­de olum­lu iz­le­nim bı­rak­ma­sı­nın te­me­lin­de, "uzun su­re gö­rev­de ka­lan ik­ti­dar­la­rın bir şe­kil­de ül­ke­ye ge­tir­di­ği is­tik­rar ve ge­liş­mey­le" an­lam­lı ha­le dö­nüş­mek­te­dir.
Bu ve­ri­ler ışı­ğın­da; is­tik­ra­rın "ül­ke ve halk nez­din­de ki an­la­mı" üze­rin­de çı­ka­rım­lar­da bu­lu­nu­la­bi­lir. Bu­na gö­re is­tik­rar; ül­ke­nin iler­le­me­si yö­nün­de sağ­la­nan ka­zanç­la­rı ve ya­rar­la­rı gös­ter­mek­te­dir.
So­nuç­ta çok par­ti­li dö­nem­de­ki de­ne­yim­ler; in­sa­nı­mı­zın ken­di için­de kı­sır çe­kiş­me­ler ve ka­os için­de ya­şa­yan İS­TİK­RAR­SIZ ve KI­SA SÜ­RE­Lİ HÜ­KÜ­MET­LER GÖR­MEK İS­TE­ME­Dİ­Ğİ­Nİ ve kay­be­di­len za­ma­nın de­ğe­ri­nin far­kın­da ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor.  Bu kap­sam­da in­sa­nı­mız; Tür­ki­ye'nin  gün­de­mi­nin top­lum­sal re­fah, eko­no­mik kal­kın­ma, top­lum­sal ba­rış ve de­mok­ra­si ol­ma­sı­nı, ül­ke­si­nin böl­ge­sin­de ve dün­ya­da id­di­alı ve güç­lü  bir ül­ke ol­ma­sı­nı, eko­no­mik ve si­ya­si ola­rak güç­lü bir dev­le­te sa­hip ol­ma­sı­nı öz­lü­yor,  ta­lep edi­yor." 
Bu kap­sam­da uzun yıl­lar bo­yun­ca de­ne­yim­le­nen kö­tü koa­lis­yon uy­gu­la­ma­la­rı­nın so­nu­cu ola­rak halk; yoz bir koa­lis­yon kül­tü­rü­nün ürü­nü ola­bi­le­cek hü­kü­met olu­şum­la­rı­na ka­pı­yı ka­pa­tı­yor ve top­lum hu­zu­ru­nu ve sos­yo-eko­no­mik ya­şa­mı­nı teh­dit ede­cek ya­ni is­tik­ra­rı or­ta­dan kal­dı­ra­cak çok baş­lı ve ay­rış­tı­rı­cı koa­lis­yon­la­rın oluş­ma­sı­na so­ğuk ba­kı­yor. 

 

De­mok­ra­si ve Uz­la­şı Her­şey­dir!
So­nuç ola­rak; ar­tık koa­lis­yon­la­rın ge­tir­di­ği du­rak­la­tı­cı ve ge­ri­le­ti­ci et­ki­le­ri­ni ber­ta­raf et­mek ve as­ga­ri dü­ze­ye çek­mek üze­re top­lum has­sas­tır. Geç­miş­te kı­sa sü­re­li koa­lis­yon hü­kü­met dö­nem­le­ri­nin ge­tir­di­ği bü­yük so­run­lar ve cum­hur­baş­ka­nı ile baş­ba­kan ara­sın­da­ki uyum­suz­luk­tan kay­nak­la­nan ça­tış­ma­lar ne­de­niy­le or­ta­ya çı­kan (ve ay­rış­tı­rı­cı­lı­ğı kö­rük­le­yen) olay­lar ve ma­li kriz­ler; bu­gün bü­yük öl­çü­de top­lum­da ye­ni ve güç­lü bir top­lum­sal bi­lin­cin oluş­ma­sı­na yol aç­mış­tır. Özel­lik­le tam an­la­mıy­la mil­le­tin ve dev­le­tin is­tik­ba­li­ni teh­dit eden 15 Tem­muz dar­be gi­ri­şi­mi ve yı­kım ha­re­ke­ti; top­lu­mun "yer­li ve mil­li ol­mak" yö­nün­de­ki has­sa­si­ye­ti­ni ar­tır­mış, bir ba­kı­ma ge­le­ce­ği ile il­gi­li söz söy­le­me hak­kı­nın ken­di­sin­de ol­du­ğu­nu gös­ter­di­ği ör­nek di­re­niş ile ka­nıt­la­mış, de­mok­ra­si­si­ne sa­hip çık­mış ve ini­si­ya­ti­fi ele al­ma be­ce­ri­si­ni gös­te­re­rek öz­gü­ve­ni­ni ta­ze­le­miş­tir. 
Tüm bu ya­şa­nan­lar­dan el­de edi­len de­ne­yim­ler, uy­gu­la­ma ve yö­net­sel ba­kım­dan ne­de­ni her ne olur­sa ol­sun so­run­lu olan mev­cut sis­te­min 21. Yüz­yıl­da Tür­ki­ye'yi yu­ka­rı­ya ta­şı­mak­ta bü­yük so­run­lar çı­ka­ra­ca­ğı­nı ve bu ne­den­le ta­rih­sel bi­ri­kim ve top­lum­sal di­na­mik­le­re uy­gun olan baş­kan­lık sis­te­mi­ne ge­çi­şin doğ­ru ola­ca­ğı­nı gös­ter­miş­tir ve bu­gün hem Mec­lis'te hem de top­lu­mun bü­yük bö­lü­mün­de baş­kan­lık sis­te­mi­ne ge­çiş yö­nün­de yük­sek bir uz­la­şı ve ka­rar­lı­lık or­ta­ya çık­mış­tır.