De­ğer­li oku­yu­cu­la­rım, di­nin be­lir­le­di­ği pa­ra­sal zekâtın ya­nın­da her mes­le­ğin bir zekâtı var­dır. (Ümit Çi­men-Ma­lat­ya il müf­tü­sü) Dok­tor­lu­ğun zekâtı has­ta­sı­na şef­kat­le yak­laş­mak, öğ­ret­men­li­ğin zekâtı ge­rek­ti­ğin­de ders ha­ri­ci öğ­ren­ci­si­nin bir so­ru­su­nu çöz­mek ve­ya özel uğ­ra­şı ve­re­rek bir sı­na­va yön­len­dir­mek vb. İli­min bi­li­min zekâtı da öğ­ren­di­ği­ni ba­sın­la, sos­yal med­ya ara­cı­lı­ğıy­la top­lum­la pay­laş­mak bil­gi­len­dir­mek il­gi­len­dir­mek ve bu­na mu­ka­bil ta­nı­ma­dı­ğın in­san­lar­dan gı­ya­bi dua ala­bil­mek­tir. Ken­di adı­ma dün­den bu­gü­ne bu­na önem ve­ren bi­ri­si­yim. Ba­na dü­şen bil­di­ği­mi arz et­mek, çün­kü her­ke­sin her­kes­ten öğ­re­ne­ce­ği bir şey­ler mut­la­ka var­dır. Ka­bul ve­ya ret et­mek mu­ha­tap­la­rın ken­di bi­le­ce­ği iş­tir. 

De­ğer­li dost­lar,  ''Es­ki­den bu ka­dar has­ta­lık­lar yok­tu. Çün­kü ye­di­ği­miz iç­ti­ği­miz sı­nır­lıy­dı. Men­şei bel­liy­di. Ama şim­di, ne ye­di­ği­miz ne iç­ti­ği­miz bel­li de­ğil. Kul­lan­dık­la­rı­mız ha­ya­tı­mı­zı ko­lay­laş­tı­rı­yor, ye­dik­le­ri­miz ağ­zı­mı­zı tat­lan­dı­rı­yor ama bu­na mu­ka­bil vü­cu­du­mu­zu sin­si sin­si ke­mi­ri­yor. Son­ra da ha­ya­tı­mı­zın ba­ha­rın­da de­vi­ri­yor.'' Tü­rü söy­lem­le­ri duy­ma­ya­nı­mız yok­tur.  Adı­nı bi­le te­laf­fuz et­mek­ten im­ti­na et­ti­ği­miz has­ta­lık­lar gün­den gü­ne çığ gi­bi bü­yü­yor.  Ai­le­le­ri de­rin­den ya­ra­lı­yor. La­kin gel gör ki, eği­tim­li­sin­den eği­tim­si­zi­ne, bü­yü­ğün­den kü­çü­ğü­ne ka­dar bu has­ta­lık­la­ra da­ve­ti­ye gön­de­ren hu­sus­lar­dan uzak kal­ma­ya ne ira­de­miz ye­ti­yor ne de imkânı­mız var.  
Bu­na mu­ka­bil gen­ce­cik ne­sil­le­rin göz gö­re gö­re eri­yip git­me­si­ne in­sa­nın gön­lü da­yan­mı­yor be azi­zim! İşe ya­ra­yıp ya­ra­ma­ya­ca­ğı­nı bil­me­den, ka­rın­ca mi­sa­li İb­ra­him'in ate­şi­ne su ta­şı­mak is­ti­yor.

Ne, na­sıl ya­pı­lır bil­mem am­ma bu nok­ta­da top­lum­sal se­fer­ber­lik mut­la­ka ilan edil­me­li. Bi­linç­len­dir­me nok­ta­sın­da dev­le­ti­miz elin­den ge­le­ni ya­pı­yor ama biz top­lum ola­rak ma­ale­sef bi­le bi­le yap­ma­sı­nı se­ven bir ya­pı­ya sa­hi­biz.  En ba­si­ti araç kul­la­nır­ken em­ni­yet ke­me­ri­nin ha­yat kur­tar­dı­ğı­nı, cep te­le­fo­nu kul­lan­ma­nın ka­za­ya se­bep ol­du­ğu­nu he­pi­miz bi­li­yo­ruz ama ter­si­ni yap­ma­ya da de­vam edi­yo­ruz. Bu­nun için en te­sir­li yön­tem su­yun baş­tan ke­sil­me­si he­sa­bı, ha­ya­tı­mı­zı ko­lay­laş­tı­ran ama bu­na mu­ka­bil kan­se­ro­jen üre­te­rek has­ta­lı­la­ra ve aka­bin­de ölüm­le­re se­bep olan A'dan Z'ye ne var­sa çok sı­kı bir de­ne­tim­le sı­nır ko­nul­ma­sı ve­ya si­ga­ra da ol­du­ğu gi­bi üze­ri­ne her­ke­sin ra­hat­ça oku­ya­bi­le­ce­ği şe­kil­de ''BU ÜRÜN KAN­SE­RO­JEN İÇER­MEK­TE­DİR'' tü­rü uya­rı ya­zıl­ma­sı çok önem arz et­mek­te­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum. (Bu hu­sus­ta ki öne­ri­mi Bİ­MER'E de yaz­dım)

AN­Tİ­BAK­TE­Rİ­YEL TE­MİZ­LE­Yİ­Cİ­LER:
Sa­bun, los­yon, jel ve ıs­lak men­dil­ler bu grup­tan­dır. Bun­lar ye­ni ne­sil za­rar­lı kim­ya­sal­lar­dan­dır. Vü­cu­du­muz­da, el­le­ri­miz­de bak­te­ri­ler var ama hep­si­ni de yok et­me­me­li­yiz. Çün­kü için­de ya­rar­lı olan­lar da mev­cut­tur. Bu kim­ya­sal­la­rı kul­lan­dı­ğı­mız­da el­le­ri­miz ter­te­miz olu­yor ama di­ğer ta­raf­tan bun­la­rın ana mad­de­si olan ''Trik­lo­san'' kul­la­nı­yo­ruz. Do­lay­sıy­la bir ta­raf­tan bak­te­ri­le­ri öl­dü­rür­ken di­ğer ta­raf­tan de­ri yo­luy­la vü­cu­du­mu­za trik­lo­san ge­çi­yor. Bu da çok za­rar­lı bir kim­ya­sal­dır. 

Bu ne­den­le, baş­ta ABD ol­mak üze­re,  di­ğer ge­liş­miş ül­ke­ler an­ti­bak­te­ri­yel te­miz­le­yi­ci­le­rin mar­ket­ler­de sa­tıl­ma­sı­na çok cid­di sı­nır­la­ma­lar ge­tir­miş­ler­dir. (Ata­türk Üni­ver­si­te­si-Doç Dr Ön­der Me­tin / İş sağ­lı­ğı ve Gü­ven­li­ği Öğ­ret­me­nim) 

Biz­de ise ma­ale­sef pey­nir ek­mek gi­bi sa­tıl­mak­ta ve 7/24 kul­la­nıl­mak­ta, ta­bi­ri ca­iz­se la­va­bo kar­şı­mız­da du­rur­ken bi­le ıs­lak men­dil­ler­le eli­mi­zi ağ­zı­mı­zı si­li­yo­ruz. ( He­le he­le ıs­lak men­dil­ler ağ­za hiç sü­rül­me­me­li­dir di­ye uya­ran uz­man­lar var)

So­nuç iti­ba­riy­le; Gün­lük ha­ya­tı­mı­zı ko­lay­laş­tı­ran ama kan­se­ro­jen ya­pan kim­ya­sal­lar­la ya­şa­mak ma­yın­lı tar­la­da pik­nik yap­mak gi­bi­dir. Zi­ra siz gü­le oy­na­ya ço­luk ço­cuk eğ­le­nir­ken ma­yı­nın ne­re­de, ne za­man pat­la­ya­ca­ğı bel­li ol­maz. Ve pat­lar­sa bir an da ha­ya­tı­nı­zı ka­rar­ta­bi­lir. Kan­se­ro­jen üre­ten kim­ya­sal­lar­da ay­nen bu­na ben­zer. Ha­ya­tın ba­ha­rın­da ya­zın­da Al­lah ko­ru­sun si­zi / sev­dik­le­ri­ni­zi aman­sız bir has­ta­lı­ğa du­çar bı­ra­kır ve ahir ömür has­ta­ne kö­şe­le­rin­de ge­çer.