Dünya tarihi boyunca baskın yapının hırs ve istekleri doğrultusunda milyonlarca insan asimilasyona uğramıştır. Peki, nedir bu asimilasyon?

            Asimilasyon: çoğunluk veya erk sahibinin baskısıyla farklılık gösteren grupların; kültür birikimleri ve kimliklerinin baskın yapı içerisinde eriyerek yok olmasıdır. Yüzyıllarca kültürel, dinsel, ırksal olmak üzere çeşitli boyutlarda uygulanan asimilasyonunun bugün en büyüğü ve topluca olanı kültürel asimilasyondur. Tüm dünya üzerinde aynı anda yapılan bu uygulamayı insanlar bilmeden ama isteyerek kabul etmektedirler. Amaç çalışan, tüketen ve baskın yapının koyduğu kurallara uyan tek tip insan yetiştirmektir.

            Çağdaş kölelik…

            Her gün izlenen TV. Programları, reklamlar, sosyal ağlar, tüketim maddeleri yavaş yavaş toplumların kültürlerini ve değerlerini dejenere ederek bu hedefe doğru ilerlemektedir. Çalış! Yat! Tüket! Mesajları verilerek insanlar üretmekten, düşünmekten, sorgulamaktan alıkonulmakta, dizilerde işlenen birçok  konu kültürel- dinsel değerlerden uzaklaştırmakta; hiçe sayma, umursamama, öldürme, taciz, tecavüz vb. olayları kabullendirerek hayatın bunlardan ibaret ve yapılabilir doğal şeyler olduğunu vurgulamaktadır. Böylelikle yıkıma uğramış, değerlerini kaybetmiş, sorgulamayan istenildiği şekilde kullanılabilecek kitleler oluşturulması amaçlanmaktadır. Aynı zamanda bireylerin düşünme ve katılımını yanlış gibi göstererek; ayrımcılık ve gruplaşmalar sağlanmakta ve bu gruplar homojen yapılar olarak gösterilmektedir. Ön yargılar bir gruba aidiyetin temel şartı olarak görülmekte ve grup dışında kalanlar yok olur mantığı ile insanların bir oluşum içerisinde olmaları istenmektedir. 

            Böylece yukarıda bahsettiğimiz çağdaş köleliğin sağlam temelleri atılarak, istenildiği zaman iç savaş, isyan vb. durumlar çıkartılarak aynı toplumda yaşayan insanlar birbirine kırdırılmakta ve o toplum sömürge haline getirilmektedir. Savaşmayan direnen toplumlar ise tüketim toplumu haline getirilerek sömürgeleştirilmektedir. Bu durumun en vahim tarafı da muhakkak şudur ki; tüketim toplumu haline gelmiş olan toplumlar kendilerini hala özgür bir toplum olarak görmekte ve sömürüldüğünün farkına varamamaktadır. Ve bu baskın yapı içerisinde çağdaş köleler olarak çalışmaya devam etmektedirler.