Karbonmonoksit (CO): Renksiz, kokusuz, son derece zehirli bir gazdır. Gözle görülmez, kokmaz ve tadı yoktur. Fazla alınması öldürücüdür. Sigara dumanı içinde %3-6 oranında bulunur. (Otomobil egzozlarından çıkan gazlarda da bulunur. Boşta çalışan benzin motorlarından çıkan karbonmonoksit miktarı bu civardadır.)
Karbonmonoksit akciğerlerden kana karışır. Burada oksijen ulaşımından sorumlu alyuvarlardaki (kırmızı kan hücreleri) hemoglobinler ile hızla birleşir. Oksijen ile kıyaslandığında karbonmonoksit çok daha kolay başka maddelerle birleşebildiğinden kandaki oksijen ulaşımını engeller. Karbonmonoksit daha hızlı hareket ettiği için kandaki alyuvarların bir kısmına egemen olur. Dolayısıyla oksijenin yararlanabileceği alyuvarların sayısı azalır. (Ağır bir sigara içicisinde hemoglobinin 1/5'i, oksijen yerine CO ile birleşir.) Bunun sonucunda çeşitli organlara ve vücudun dokularına giden oksijen miktarı azalır ve metabolizma daha çok çalışmaya zorlanır.
Nikotin, kalpte yarattığı tahribatlar sonucu oksijene olan ihtiyacını arttırırken, karbonmonoksit de kalbe gelen ve onun yaşaması için gerekli olan oksijeni azaltır. Özellikle beynin yeterli oksijen alamaması sonucu, düşünme, karar verme, net görme ve işitme gibi bazı fonksiyonlarında zayıflama olur.
Karbonmonoksit ayrıca damarlarda yağlanmaya (kolesterol depolanmasına) yol açar ve bunların kireçlenmesini hızlandırır.
SİGARADAKİ KATKI MADDELERİ:
Sigara üreticisi büyük firmaların, sigaranın içine bağımlılık yapan ve bağımlılığı arttıran 600 kadar madde karıştırdıkları bilinmektedir.
Sigara üreticilerinin tütünü harmanlarken sigaranın içine karıştırdığı maddelerin bazıları şunlardır;
Badem yağı, Askorbik asit, Kalsiyum karbonat, Karamel, Havuç tohumu yağı, Sedir ağacı yağı, Sitrik asit, Kakao, Kahve, Kişniş, Kimyon, Etanol, Okaliptus yağı, Formik asit, Zencefil, Hidroklorik asit, Likit parafin, Mentol, Nane yağı, Zeytin yağı, Portakal özü, Safran, Tuz, Şeker, Çay, Vanilya, Şarap
İNSAN YAŞAMI:
* İnsan vücudunu oluşturan sistemlerin, sistemleri oluşturan organların, organları oluşturan dokuların, dokuları oluşturan hücrelerin yaşayabilmesi için OKSİJENE ( havanın içinde %20,9 oranında bulunur), Çeşitli besinlere ve hormonlara ihtiyacı vardır. İnsan bu ihtiyaçlarını kan dolaşımı sayesinde karşılar.
* Kan dolaşımı; kalp, atardamarlar, toplardamarlar, kılcal damarlar vasıtası ile vücuttaki tüm sistemlerin doku hücreleri arasında yaşam boyu devam eder.
* Soluk alma ile ağız ve burundan süzülerek alınan, nemlendirilen ve vücut ısısına getirilen oksijenli hava, boğaz, yutak, soluk borusu ve bronşlardan geçerek akciğerlere gelir. Buradan, akciğerin yapısının büyük bir kısmını oluşturan alveol denen hava keseciklerinin ince duvarlarına bitişik damarlar içine girer. Oksijen buradan kana karışır. Kandaki alyuvarlarda bulunan hemoglobin ile vücuda pompalanmak üzere kalbe gelir.
* Ağız yolu ile alınan besinler ve hormonlar yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak ve kalın bağırsaktan geçerken emilerek kana karışır.
* Vücudun ihtiyacı olan oksijen, besinler ve hormonlar kana karıştıktan sonra, dolaşım sistemi sayesinde en uç noktalardaki hücrelere kadar gider.
* Hücrelerde oksijenin ve besin maddelerinin yanması sonrasında oluşan karbondioksit vücut dışına atılmak üzere akciğerlere, artık maddeler ve salgılar boşaltım sistemine taşınır.
* Solunumun ve kan dolaşımının çeşitli nedenlerle yetersiz kalması ya da tamamen durması halinde dokular oksijensiz ve enerjisiz kalır. Metabolizma artıkları biyokimyasal dengeyi bozar. Sonuç olarak metabolizma durur, canlılık ve hayat sona erer.
Bu noktada emek veren emekli eğitimci Erdoğan Akdemir hocama katkıları için kalbi teşekkür ediyorum. Bu yazı dizisiyle bir kişinin sigarayı bırakmasına vesile olabilirsek ne mutlu bizlere…