Anadolu'nun şirin bir ilçesinde, elli yıl önce hakimdim. İlçe'de herkes birbirini tanıyor, biz yöneticilerde bir avuç insandık. Akşam olduğunda şehir kulübüne gidiyor, çay kahve içip, bazende oyun oynuyorduk. Bunun dışındada sosyal hayatımız yoktu.

Mahkemede aldığım bir kararla ilgili, birisi benimle görüşmek istediğini bildirdi. Kararın beklediği gibi çıkmadığını, daha değişik çıkmasını beklediğini bildirdi. Bende bu beklentiye nasıl girdin? Diye kendisine sordum. Bana cevaben "davası ile başhekimin ilgilendiğini" söyledi. Bunun için başhekime para verdin mi diye sorduğumda “evet” dedi. Vatandaşı odamdan gönderdim.

Talimat verip, başhekimi tutuklattım. Başhekim tutuklanınca, kaymakam dahil ilçedeki tüm yöneticiler, kapıma döküldü. Beni iknaya çalışarak, başhekimin serbest bırakılmasını istediler. Başhekim hapishanede bir gece yattı ve ertesi günü tahliye ettirdim. 

Birkaç gün sonra lokantada yemek yerken, kaymakamın şoförü yanıma gelerek "Kaymakam beyin arabada beni beklediğini" bildirdi. Bende kaymakamın lokantaya gelmesini, kendisine yemek ısmarlayacağımı bildirdim. Şoför, hayır sizi arabada bekliyor deyince, kalkıp arabaya gittim. Benim arabaya binmemi istediler. Arabaya bindiğimde arabada başhekim, kaymakam, malmüdürününde bulunduğunu gördüm. 

Araba ile giderken, kaymakam bana “başhekimi niye tutuklattın?” diye sordu. Bende olanları anlattım ama, kimsenin dinlediği yoktu. Arabada bulunan herkes beni eleştiriyorlardı. Bende "Beni korkutmaya çalışıyorsanız nafile. Ben usulsüzlüğü affetmem" dedim. Kazanın fazla dışına çıkmadan, bir binaya girip oturduk. Halen beni eleştiriyorlardı. Elimde el feneri vardı. El fenerini ara sıra yakıp söndürmeye başladım. Jandarma karakolu bulunduğumuz yere yakındı. El fenerinin yanıp sönmesi, Jandarma Karakolundakilerin dikkatlerini çekmiş. Binada ne oluyor diye meraklanan Jandarma komutanı, bizim bulunduğumuz binaya gelerek kapıya vurdu. Kapı açılıp, içerde bizi gören Jandarma Komutanı şaşırdı. Burada ne oluyor diye sordu. Bende olayı anlatınca "Hepinizde benim amirim konumundasınız. Kime ne deyim" diye sordu. 

Başhekimle beni barıştırdılar. Oradan çıkıp, lokantaya gittik. Kaymakam bize viski ısmarladı. Daha sonraki günlerde, başhekimle adliyede karşılaştık. Ben onu görmezlikten gelerek konuşmadım. Başhekimi ve olanları affedemedim. Oda bana karşı husumetini sürdürdü. Ama vatandaşların davaları için, bir yerleri araya sokma çabasıda sona erdi. Haklıya hakkını vermeye, adil olmaya çalıştım. Aradan yıllar geçti ama, bu hatıramı hiç unutamıyorum. 

Hakimlik yüce bir meslek. Doğru karar vermek için kılı kırk yarmak, kul hakkına riayet etmek gerekiyor. Daha sonra hakimlikten ayrılarak, avukat olarak meslek hayatıma devam ettim. Sohbet ettiğim hâkim arkadaşlarada başımdan geçen bu hatırayı anlattım.