İslam dünyası olarak pek çok yönden dışımızda kalan diğer din müntesiplerinden kesinlikle geri durumda değiliz.
Evet, kusurlarımız, hatalarımız yenilir, yutulur cinsten değil.
En başta vahdeti sağlayamadık aramızda, sonra halk ile idareciler pek çok ülkede ayrı telden çalıyor, özgüven eksikliğimiz var, dost ve düşmanımız aynı değil, çok zengin olduk çok.
Gökdelenlerimiz dünyaya kafa tutuyor.
Birleşik Arap Emirliklerinden Dubai'deki Burj Halife 828 metre yüksekliği ve 163 katıyla açıldığı 2010 yılından bu yana dünyanın en yüksek yapısı rekoruna sahip. Üstelik bu rekoru bir süre daha kaptırmayacak.
Çin'den üçüncü yapı Şangay'da. Şangay Kulesi 632 metre yüksekliğiyle ülkenin değişen yüzünün simgesi olmasının yanı sıra 128 katıyla da bu açıdan sınırları zorlayan bir konumda.
Mekke'de bulunan Abraj Al-Bait saat Kulesi'nin yüksekliği 601 metre. 
S.Arabistan, Cidde de 1 kilometrelik dünyanın en uzun gökdelenini yapmak üzere; 2020 de bitecek, 2.2 milyar dolara mal olacakmış..
**
Fen ve teknolojide geri değiliz; üreten olmasak da anında ileten ve tüketen ülkeleriz.
Nükleer silahlı, hava, kara, deniz savunma sistemlerine ülkelerimiz sahip.
Hatta dünyaya kafa tutan DAEŞ, TALİBAN, EL-KAİDE, BOKO HARAM gibi İslam adına ALLAHÜ EKBER diyerek Müslümanları öldüren örgütler var.
Camilerimiz Cuma ve bayramlarda kesinlikle tıklım tıklım.
Hacc ve umreye gitmek nâdirattan değil artık, âdiyattan (normal, adetlerden) oldu.
Eskiden hacc yapanlara, Kâbe'ye gitti geldi denilirdi ve parmakla gösterilirdi. Çünkü bunlar, sınırlı sayıda idi.
Bizim eşkıyamız, sarhoşumuz, arsızımız din, iman, Kur'an söz konusu olduğunda saygıda kusur etmez, cömerttir, mukaddes değerlere saldırıya/hakarete en büyük tepkiyi göstermekten çekinmez.  
İşte şimdi sorun küresel, çözüm yöresel/ulusal bir durumla karşı karşıyayız.
Virüsle yatıp kalkıyoruz, tek gündem maddemiz..
İstesek de istemesek de böyle.
Komşuluk, eş dost, akraba, büyük küçük, iş güç, alış-veriş, çalışma hayatı, seyahat, park bahçe gibi sosyal hayat sınırlandı/durdu…
Cami, Cuma yasaklandı.
Kandiller, garip geçiyor.
24 Nisan 2020 Ramazan ayı, bakalım ne olacak..
Kâbe mahzun, kapatıldı.
Bu arada Batıda/gayr-ı Müslim ülkelerde şu veya bu sebeple açıktan ezanlar okunmaya, kiliselerde tekbirler getirilmeye başlandı.
Her şeye rağmen koronavirüs, dünyayı sarsan en büyük tehdit. Artık kimse terörizmden bahsetmiyor.
İslam dünyası için de böyle, derin sessizlik hakim.
Ölümün yakınlığı biliniyordu ama bu kadarda mı?
Sağlık önemli, hastaneler, sağlık personeli, doktorlar vel-i nimet..
Böyle zamanda anlaşılıyor demek ki..
Cami görevlisi hocalarımızı bu vesileyle(bir doktorla kıyaslayarak) tahkir eden densizler çıktı malum.
Oysa şu anda ezanlarımız okunuyor, minarelerden her yatsı namazı sonrası canlı dualar yapılıyor.
İstemeyenler kulaklarını tıkasınlar.
Ne yazık ki her şeye rağmen;
Gücün işe yaramadığı, kulun/insanın acziyetinin ortaya çıktığı görülüyor.
**
Her şey çok güzel giderken dünya bu Covit-19 kâbusuyla tanıştı ya da tanıştırıldı.
İslam diye bir derdi olan/olmayanlardan bir eli yağda bir eli balda yaşayanlar vardı.
Dünyanın orasında burasında siyasi, ekonomik, etnik nedenlerle sıkıntı çeken Müslümanlara duyarlı olan/olmayanlar vardı..
İşler karıştı, düzenler bozuldu, ayarlar değişti.
Nazar değdi, nazar(!)..
Haydi hatırlama bayrak şairi merhum Arif Nihat Asya'yı:
"Bize bir nazar oldu, Cumamız Pazar oldu,
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu…"
Vesselam.