İmam Hatip Okulları gibi Yüksek İslam Enstitüleri de sakin kurumlardı. Eğitim-öğretimden başka bir şey bilinmezdi. Kavga gürültü bizden uzaktı. Türkiye'nin her yerinde yürüyüşler, mitingler olurdu. Üniversitelerde boykotlar, işgaller vardı. Ama bizde böyle şeyler olmazdı.
Birinci sınıfın ilk döneminde üniversiteleri kasıp kavuran boykotlardan bizde de söz edilmeye başlandı. Önce Yüksek İslam Enstitüsü mezunlarının akademik kariyer yapmalarına imkan sağlayabilmek için "Akademi", "Akademik kariyer", "Akademik araştırma" gibi kavramların havada uçuştuğu bir furya başlatıldı. Yüksek İslam Enstitüleri Talebe Dernekleri Federasyonu Başkanı Zekeriya Beyaz ve ekibinin öncülüğünde bu taleplerle boykot yapılacakmış. Bir sabah uyandığımızda boykot kararı almışlar, yatakhaneler boşaltılıyordu. Adına da "Örnek boykot" denildi. Bazı hocalar da bunu destekliyordu. Biz de zorunlu olarak Çorum'a döndük.
Bazı hocalar, böyle bir değişiklik olursa bütün hocaların profesör unvanına kavuşacaklarını umuyorlardı. Biz, anarjistin yöntemiyle hak kazanılacağına inanmıyorduk ama itiraz edecek güçte de değildik. Bunlar, hiç siyasi ortamı da hesap etmiyorlardı. Böyle bir değişiklik, hükümetin tasarısı ve meclisin tasvibi ile mümkün olabilirdi. Bu boy kota karar verenler ve ön ayak olanlar da bunları hiç düşünmemiş olsalar gerekti.
Üç hafta sonra boykottan vazgeçildiği haberini aldık. Çorum'dan döndük, tekrar derslere başladık. Mahcup mahcup dolaşmaktan da kurtulduk. Sonuç, elde var sıfır…
1969 yılında genel seçimler yapılacaktı. Ekim ayı sonlarında yapılacak seçimlerin favorisi yine Demirel'di. Ancak hiç umulmadık bir şekilde Necmettin Erbakan ortaya çıktı. O da aday olmak istedi. Parti, adaylığını kabul etmedi. O da Konya'dan bağımsız aday oldu.
O günlerde Türkiye'nin her yerinde Erbakan'ın konferansları devam ediyordu. "Ortak Pazar ve Türkiye" başlıklı konferansa halkın ilgisi büyüktü. Erbakan, orada şöyle diyordu:
"Ortak Pazar, batı kültürüdür. Hıristiyan birliğidir. Onlar ortak olacaklar, biz ise onların pazarı olacağız. Hedefleri bellidir: Avrupa Birleşik Devletleri'ni kurmaktır. Avrupa parlamentosu karar alacak, bütün üyeler uygulayacaktır. Bizim eyalet merkezi kadar ancak hükmümüz olacaktır. Ortak meclisleri, ortak ordusu, ortak para birimi olacak. Biz, onların kölesi olmayalım. İslam Ortak Pazarı'nı kuralım. İslam dinarıyla alışveriş yapalım. Dünyanın doğal kaynaklarının büyük bir kısmı bizde. Güçlerimizi birleştirelim. Onların sömürgesi olmayalım…"
Bu sözleri, ilk defa bir siyasetçiden duyuyorduk. Ayrıca ilk defa İslam alimlerinin icat ve keşiflerin öncüsü olduğunu, hem de delilleriyle ondan işittik. Bu, bizim kendimize gelmemize vesile oldu. Üst sınıflardaki ağabeylerimiz, köy köy dolaşıyor Necmettin Erbakan için propaganda yapıyorlardı. Biz de bütün mitinglerde onu destekliyorduk.
Demirel, bu durumdan çok rahatsızdı. Doksan dokuzlu tespihi kapan Konya'ya geliyor diye Erbakan'a çatıyordu. Buradan bir çivi bile sökemezler diyordu. Erbakan, bağımsız adaydı. Tek başına üç milletvekillik oy alarak parlamentoya girdi. Bu, Türkiye tarihinde bir ilkti.
Siyaseti yakından izlediğimiz bu dönem, bizim için de bir ilkti. O günler siyasetle ilk tanıştığımız günlerdi.