Hani bazen deriz ya 'Şeytana pabucunu ters giydirir' diye. Aynen öyle. Felaket akıllıyız. Eğer bu aklımızı hayra yorsak dünyada hiçbir güç önümüzde duramaz. İnanmazsanız deneyin. Aklınızı hep hayra kullanın bakalım sonuçta neler kazanılacak…
Değerli okurlarım yine süper akıllı vatandaşlarımızdan birinin Avustralya'ya da yaşadığı bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ümit ederim ki, gülerken düşünürüz. Bizlerin bıraktığı kötü örneklerin faturasının torunlara bir gün kesileceğini hesap ederek iyi örnek olmaya çalışırız. 
Türkiye'den bir vatandaş yıllar önce okumak için Avustralya'ya gider. Evli olduğu için çocuklarıyla beraber ikamet edebileceği kiralık bir ev araştırır. Kiralar aylık 150 dolar civarındadır. Bu arada bir tanıdığı: 'Hemşerim, aylık 150 dolar kira ödeyinceye kadar, git bankadan kredi çek. Ev al ve aylık 200 dolar kira öder gibi öde. Sonrada Türkiye'ye giderken satarsın' deyince, 'Güzel de ben öğrenciyim, bana kredi vermezler' der. Bunun üzerine 'Biz Türk'üz hemşerim, buluruz bir çaresini' deyip kredi araştırması için bankaya giderler. Bir ev satın alacaklarını ama bunun için bankadan 110 bin dolar krediyi çekmek istediklerini söyleyince, görevli 'Kredi verebilmemiz için bir iş yerinde çalışıyor olmanız gerekir' der. Bunun üzerine bizim Türk öğrenci, orada dönercilik yapan bir tanıdığının yanında çalıştığını beyan eder. Avustralya'da beyan yeterli olduğu için, hemen işlemler yapılır ve 110 bin dolar krediyi alarak evi satın alırlar. Artık bizim öğrenci Avustralya'da ev sahibi olmuş ve kira öder gibi taksit ödemeye başlamıştır. 
Kredi çekebilmek için referans gösterdiği dönerci arkadaşını bir akşam evine davet eder. Uzun sohbet arasında evi nasıl satın aldığını anlatırken, 'Bankadan kredi çekmek için senin dükkânda çalıştığımı söyledim. ELİN GÂVURU YALANA ALIŞMAMIŞ HEMEN İNANIP VERDİLER' der. Bunu öğrenen dükkân sahibi arkadaşını sözlü şikâyet eder. Fakat inandıramaz. Daha sonra da yazılı şikâyet edince, kredi çeken öğrenciyi bankaya davet ederler. Hakkında yazılı şikâyet dilekçesi olduğunu ve bunun için çalıştığı dönerci dükkânının telefon numarasını vermesini ve hangi gün müsaitse o gün kendisinin bilgisi dâhilinde iş yerini arayacaklarını söylerler. Bizim Türk öğrenci 'Yarın müsaitim gelebilirim' der ve eve gider. Hanımına durumu anlatıp; 'Yarın eve kimden telefon gelirse gelsin televizyonun sesini de cızırtı yaptırarak BUYURUN TURKISH DÖNER diyeceksin ve beni sorarlarsa muhasebeye bağlar gibi yapıp durumu idare edeceksin' der. İkinci gün verilen randevu saatinde bankaya gider ve görevli verilen telefonu arayınca karşıdaki önceden belirtilen şekilde 'Buyurun Turkısh döner' der. Arama sebebini anlatınca işyeri sahibi rolündeki hanımı: 'Şu anda müşteri çok kalabalık, sesinizi net alamıyorum sizi muhasebecime yönlendireyim' diyerek diğer telefondan sesini değiştirerek sorulan sorulara cevap verir. Yani kredi çekenin, yanında servis personeli olarak çalıştığını söyler.
Banka görevlileri bizim Türk'e teşekkür edip, rahatsız ettikleri için özür dilerler ama bu seferde acaba üniversiteden tekrar araştırırlar mı diye korkar. Ve tekrar soruşturma yapılacak mı? Diye sorunca, banka görevlileri 'Avustralya yasalarına göre ikinci bir araştırma yapmanın aşağılamak anlamına geldiğini belirterek dosyanın kapandığını' söylerler. Bizde tek kişiye sorarsan ne olur? Her halde on katı daha yalan ilave olur…
Akıbet bizim uyanık Türk, bankadan çektiği 110 bin dolar krediyi sağlama bağlar.