İslam'ın temel kurumlarından olan Cami ve Mescitler, Kur'an-i düşüncenin gelişmesinde, dinin yayılmasında ve gelişmesinde son derece önemli bir rol üstlenmişlerdir. Cami ve Mescitler İslam'ın en büyük sembollerindendir. Bir beldenin Müslüman cemiyeti olduğu, hemen orada ki camilerinden ve minarelerden yükselen ve kurtuluşa çağıran ezan seslerinden anlaşılır. Camiler İslamiyet'in mihenk taşları ve açık mührüdür.

Cami tarihtir. Peygamber Efendimizin hicretten sonra Medine'de inşa ettiği cami, hem sosyal hayatın hem de dini hayatın merkezi olmuştur. Müslümanlar nereye gitmişlerse hayatlarını inşa için önce bir cami yaptırmışlardır.

Cami denildiğinde öncelikle ibadet akla gelir. Müslüman, ancak Rabbinin huzuruna durduğunda iç dünyasında derinlik kazanarak huzuru kavuşur. Müslüman Camiye yönelerek adım attığı andan itibaren ibadettedir. Çünkü cami, diğer tüm çağrışım ve işlevlerinin dışında her şeyden önce bir ibadet mekânıdır. Kur'an-ı Kerim'de, peygamberimizin hadislerinde ve ilk tarih kaynaklarında cami yerine mescit kelimesi geçmektedir. Mescit Allah'a secde edilen mekân anlamına geldiği için önemine binaen secdeye izafe edilmiştir. İnsanın ilk yaratılışında Bakara 34. Ayette şahit olduğumuz secde, hürmet ve tazimin en güzel ifadesidir. Yeryüzünde kurulan ilk mescit Kâbe olup diğer camiler ise onun bir şubesi niteliğindedir. "İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev (ibadet hane) ise Mekke'de bulunan mübarek ve âlemler için bir hidayet kaynağı olan Kâbe'dir." (Al-i İmran 96).  

Camiler bir medeniyet olup, hakikatin bir toplum üzerinde yansımasıdır. İslam toplumunun hakikat anlayışını cami temsil eder. Hayat, hakikat ve medeniyetin kubbesi altında birleşmiştir. Böylelikle cami kubbesi altında idrak edilen hakikat, gök kubbe altında medeniyete dönüşmüştür. Cami bir yanıyla zaman ve coğrafyaların özelliklerini sanat diliyle anlatırken öte yandan ilahi kaynaktan beslenen bir estetiği hem yeniden inşa etmekte hem de nesilden nesile taşıyıp ebedileştirmektedir. Cami ve Mescitlerimiz İslam'ı bir hayat tarzı ve yaşamın bir gayesi olarak benimseyen gayretli insanlarımızın sayesinde yaptırılıp, korunmaktadır.

Kıyamete kadar amel defterinin kapanmamasına vesile olan hayırların başında cami ve mescitlere yapılan yardımlar gelmektedir. Peygamberimiz İnsan vefat edince üç şey hariç dünyadaki ameliyle ilişkisi kesilir. Ancak bu üç şey dolayısıyla amel defterine sürekli sevap gelir. Bunlar; 1. Sadaka-i cariye (İnsanların yararlandığı umuma açık olan cami, Kur'an kursu vb. yaptıran veya yardım eden, yaptığı hayır nispetinde sevap gider) 2. İlmi bir eser bırakan âlim (İnsanlar o eserden yararlandıkları sürece sevap gider) 3. Geride salih ameller işleyen hayırlı evlatlar bırakanlar buyurmuştur. Akıllı insanlar sağlığında iken ahiret için yatırımlarını yaparlar. Öldükten sonra benim adıma hayır hasenatımı yaparlar demez.                                                                                                    

İslam tarihinde peygamberimizin ashabı ile birlikte ilk yaptığı mescit hicret esnasında inşa edilen Kuba mescididir. Peygamberimiz hicretten sonra ise Medine'de, Mescidi Nebevi'yi inşa ettirmiştir. Peygamberimiz bu iki mescidin inşasında, ashabı ile birlikte bizzat çalışmıştır. Dinimiz ibadetlerin toplu olarak yapılmasını teşvik etmiş, peygamberimizde cemaatle kılınan namazların 27 derece daha fazla sevap kazandırdığını bildirmiştir. Camiler müminlerin Allah'ı anmak, onu zikretmek ona şükretmek ve aynı zamanda da bir araya gelerek sıkıntılarını hallettikleri, halleştikleri, gönül sohbetleri yaptıkları yerlerdir ve öyle de olması gerekir.

Cami ve mescitlerimiz, müminleri manevi huzura kavuşturmanın yanında, dini, milli, ahlaki değerlerimizin, vatan ve aile sevgisinin, birlik ve beraberliğin, dostluk ve kardeşliğin, paylaşma ve dayanışmanın öğretildiği kutsal mekânlardır. Makam, mevki ve ırk ayrımı olmadan camilerimizin kapıları herkese her zaman açık olmuş, gönül birliği kurulmasını sağlamıştır. Günümüzde her ne kadar Pandemi dolayısı ile cami cemaatinde azalmalar oldu ise de son zamanlar da yeniden toparlanmaya başlamıştır. Geçmişte de ecdadımız İslam tarihi boyunca camilerimizi yalnızca ibadet etme amacıyla kullanmamış, bilhassa inşa ettikleri külliyelerle onları birer ilim ve kültür yuvası haline getirmişlerdir. Bu yönüyle de camilerimiz toplumsal hayatta çok önemli bir görev üstlenmiş, huzur ve güven ortamının oluşmasında, kardeşlik bilincinin gelişmesinde, ilim irfan sahibi bir neslin yetişmesinde çok önemli katkılar sağlamışlardır.

Cami ve mescitler günümüzde de ibadetin yanında özelliklede yaz tatillerin de çocuklarımıza dini eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü mekânlardır. Kur'an-ı Kerimde "Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır." (Tevbe 18).  Peygamberimiz "Kim Allah için bir ev (cami) inşa ederse Allah'ta cennette onun için bir ev yapar." (Buhari, salât 65). "Bir kimsenin mescitlere (cami)  alakasını görürseniz onun mümin olduğuna şahadet edin zira cenabı hak şöyle buyurur: 'Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inanlar imar ederler." (Tirmizi 3092).

Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de cami ve mescit yapımına engel olanlara da "Allah'ın mescitlerinde onun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim olabilir?.. Bunlar için dünyada rezillik, Ahirette de büyük azap vardır." (Bakara 114).