Gecen hafta, Çorum Belediyemiz’in organizasyonunda, dokuzuncu sınıf öğrencilerimizle birlikte ecdatla buluşma adına önce Bursa daha sonrada şehitlik ruhunu teneffüs etme adına da Çanakkale de idik.
Gezimizin ilk durağı Osmanlı Devleti'nin dördüncü Padişahı Yıldırım Bâyezid tarafından Mimar Ali Neccar'a yaptırdığı, sabah namazı vaktinde ulaştığımız Bursa Ulu Camii oldu. Rivayete göre Sultan, Niğbolu Zaferi öncesinde savaşı kazanmak için Allah'a niyazda bulunarak 20 cami yaptırmayı adamıştı. Zaferden sonra damadı Emir Sultan'ın önerisi ile 20 Camii yerine 20 kubbeli tek bir cami yaptırmaya karar verdiği rivayet edilir.
Bursa Ulu Camiin önemli özellikleri ise; Osmanlıda ilk büyük Camii olması, Yirmi kubbeli olması, içinde büyük bir şadırvanın bulunması, üzerindeki kubbenin camekan olması dolayısı ile içeriyi aydınlatma özelliğinin olması ve 33 ayrı musluktan akan suyunun bulunmasıdır. Camiin içi ve dışı çok zengin bir hat sanatı örneklerine sahiptir. Havuzun sağındaki direkte ayetel kürsi, altında ise sabreden zafere erer hadisi şerifi vardır. 22 nolu levhada; Sabır üç yerde önemlidir,günaha girmemek için sabır, ibadetlere devam için sabır, musibetlere, sıkıntılara karşı sabır. Solundaki 1.direkte ise Fatiha başlar ve 5. direkte biter. 13 ayrı yazı karakteri ile 41 ayrı hattat tarafından yazılmış olan askılı ve sabit toplam 192 adet levhası bulunan Camii bir nevi hat sanatları müzesini andırmaktadır. Mevlidin yazarı Süleyman Çelebi bu Camiin ilk imamı ve mevlidi yazmasına vesile olan şey ile vaiz efendinin vaizi sırasında "Resuller arasında fark yoktur" ifadesini kullanmasıdır.
Ulu Camiin en nadide olan, 600 yıldır ayakta duran, yerlerinden birisi olan mimber tutkal ve çivi kullanılmadan geometrik parçalar birbirlerine geçirilerek meydana getirilmiş olup üzerindeki işlemeli yazılar ise Künde kâri sanatı kullanılarak ortaya çıkarılmıştır. 40 no lu levhada "Hikmetin başı Allah korkusudur" yazılıdır. Merhum M. Akif de; Ne irfandır ahlaka yükseklik veren, ne vicdandır. Fazilet hissi insanlarda, Allah korkusundandır. Çekildi mi yüreklerden havfı yezdan ın. Ne irfanın tesiri kalır katiyyen ne vicdanın. Mimberin kubbe gibi olan kısmının kuzeye bakan yönünde La ilahe illallah diyen ve gereğini yapan kurtulacaktır. Altında ise münafıklar mescitlerde kafesteki kuş gibi, müminler ise sudaki balık gibi rahattırlar. Hadisi şerifleri vardır.
Camiin her duvarında bulunan Vav harfine ise şu anlamlar yüklenmiştir. Halk arasında Hızır (a.s) ın vav harfinin önünde namaz kıldığı ve sıkça camii ziyaret ettiği seklinde bir inancın olduğunu öğrendik. Vav harfi tezhip sanatı ile süslenmiş olup bitimine (yukarı kısma)lale konmuştur. (Lale motifi süsleme sanatında Allah'ı (c.c), alt yanlara ise gül konulmuştur. O ise Peygamberimiz (a.s) ı sembolize etmektedir. Vav harfinin kul'un Rabbi karşısındaki rüku halini anımsattığından dolayıda çok anlamlı olduğu ifade edilenler arasındadır. 59 no lu levhada ise şu hadis yer alır " Vakit geçmeden namaz kılmada acele ediniz. Ölüm gelmeden de tevbe de acele ediniz" Hemen yanındaki 60 nolu levhada ise " Muhakkak ki namaz, insanı her türlü kötülüklerden ve hayasızlıktan alıkoyar. Namaz en büyük zikirdir" Ankebut sur. 45 ayet yer alır. 61 nolu levhada ise, Namaz müminin miracıdır. Namaz dinin direğidir.Ahirette ilk önce namazdan sual edilecektir. Namaz insanın Allah ile irtibatını sağlar.İlla namaz, illa namaz diye devam eden 192 adet, hattatlarımız tarafından el emeği göz nuru ile işlenmiş önemli mesajlar veren Ayet ve hadislerden oluşan sanat şaheserleri devam edip gidiyor.
Sabah namazı sonrasında camii ziyaretinin akabinde Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman ve Orhan gazilerin kabir ziyaretleri, rehberimizin gerekli bilgilendirmelerinden sonra Sömürgeci devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki amaçlarını, işgal vasıtasıyla ortaya koydukları bir dönemde, canlarını siper ederek kahramanca savaşarak iman destanı yazan 250 binden fazla şehidimizin meftun bulunduğu Çanakkale yolculuğumuz başladı.
O yılları şöyle bir hatırlayacak olursak, leş kargalarının Osmanlı üzerine üşüştükleri bir dönem.yıl 1915 Cihan savaşı alabildiğine devam ediyor. Mısır'da Cemal Paşa, Kafkasya'da Enver Paşa, Çanakkale'de Vehip Paşa, doğuda ise Ermeni ayaklanmaları var. Bir takım güçler Osmanlı'yı tarihten tasfiye etmeye karar vermişler, bütün cepelerde savaş hız kesmeden devam ediyor. Fakat onlar için Çanakkale çok önemli, Çanakkale'yi geçmeleri demek Anadolu'yu işgal etmeleri demektir. Çanakkale zaferi tarihte kazandığımız en muhteşem zaferlerden biridir. Ancak bedeli ağırdır, iki yüz elli binden fazla şehit. Boğazın her iki yanındaki topraklar şehit kanlarıyla sulanmıştır.
Batılı sömürgeci güçler Osmanlıyı tasfiye ederek topraklarını araların da pay etmeye karar verdiler ya, İngiliz hükümetine bedeli peşin ödenen iki savaş gemimize İngilizler el koyarak vermediler. Tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı da geri ödemediler ve bu gemilere daha sonra askerlerini doldurarak bizimle savaşmak üzere Çanakkale'ye yolladılar. İngilizler daha savaş ilan edilmeden Seddülbahir'i bombayarak 86 askerimizi şehit ederler. Avustralya'nın ve Yeni Zelanda'nın gençleri "Avrupa'yı Almanlardan kurtarmak ve Avrupa'nın özgür kalmasını sağlamak" vaadi ile kandırılarak toplanmışlardı, bu gençler daha önce Gelibolu denilen yerin adını bile duymamışlardı.
İngiliz-Fransız donanması Gelibolu öncesi 200 yıldır hiç yenilmemişti, dünyanın en iyi donanması sahiptiler. Bu donanmanın bayraklarını gören Türklerin topukları yağlayıp kaçacaklarını düşünüyorlardı. İngiliz-Fransız donanması seksen gemiyle boğaza saldırmışlardı. İngilizler, sabah saatlerinde girdikleri boğazı ellerini kollarını sallayarak, canlarının istediği her yeri bombalayarak geçebileceklerini zannediyorlardı. Komutanlar, akşam beş çayını Marmara denizinin ortasında içmeyi planlıyor, İstanbul üzerine bahisler yapıyorlardı. Onlar islam ümmetini yok etmenin hesabını yapıyorlardı ama bilmiyorlardı ki Allah ın (c.c) hesabı hiç kimsenin hesabına benzemez.