Üsküplü yazar Leyla Şerif Emin'in Türk Ordusu için yazmış olduğu yazı duygularımıza tercüman oldu. "Biz Türklüğümüzü unutmadık, siz de unutmayın". Diye başlayan mektubu şöyle: Her ordunun bir kalkana ihtiyacı vardır. Görünmeyen bir kalkandan bahsediyorum: Dua ordusundan!
Bizi bizden başka kim anlayabilir ki? Çanakkale'de de anlayamadılar zaten. Çanakkale savaşında Balkanlardan gelip savaşanlar Türkler de vardı, şehitlikte isimlerini görebilirsiniz. Sadece Balkanlardan mı? Kerkük'ten, Saraybosna'dan, Bakü'den Halep'ten Barış Pınarı Harekâtına dua var. Aslan yattığı yerden insanlık ve barış için kalkmıştır artık, o aslan Türkiye'dir. Bunu anlamayanlar "savaşa hayır" diyerek manipüle etmeye çalışanların sözlerine inanan çok az insan kaldı. Bu bir savaş değil, bu terörle mücadeledir; aksini söyleyen vatan hainidir!
O terör ki yüzlerce çocuğu yetim bıraktı, kardeşi kardeşe düşman ettiler. Çocukları, okulları, doktorları, kadın erkek, yaşlı genç demediler vurdular. Ardında gözü yaşlı analar, boynu bükük yetim çocuklar bıraktı, yıkılmış okullar bıraktı, hayallere kurşun sıktı. Her şeye rağmen Türkiye ayakta durdu, gücü de kuvveti de hep diri kaldı. Bütün güzelliklere kurşun sıkanlara, vurup kaçanlara, ihanet yuvalarına bir cevaptır Barış Pınarı Harekâtı.  Biz misak-ı milli sınırları dışında kalmış Rumeli Türklerinin umudu sizsiniz. Türkiye öyle bir vatan ki 81 ilden ibaret sanırlar, nüfusu 80 milyon sanırlar ama yanılıyorlar. Siz biliyorsunuz ki kocaman bir coğrafyada kardeşleriniz var, sizin için dua eden analar var, yüreği sizinle çarpan, sizi her şekilde destekleyen kardeşleriniz var. 
Başka hangi ülkenin böyle bir gücü var? Bilmem kaç tankı, şu kadar askeri, uçaksavarları, jetleri vesaireler. Hepsini geçtim, kaç ülkenin dua ordusu var, hangi ülke için o ülkenin sınırları dışındaki şehirlerden gözyaşı döken kardeşleri var? Üsküp'te, Kalkandelen'de, Gostivar'da, Kırçova'da, Ohri'de, Resne'de, Saraybosna'da Makedonya'nın Yörük köylerinde sizinle uyuyup sizinle uyanan yüreği dağlanmış insanlar var, bilir misiniz? Her gece yatmadan önce: "Allah'ım sen Türkiye'yi koru" diyen masum çocuk var bu dünyada biliyor musunuz? 
Kosova'da, Prizren'de, Priştine'de, Sancak'ta, Srebrenitsa'da, Potoçari'de, Saraybosna'da ve daha nice şehirlerde. En zor günlerinde yanında olduklarınız, ekmeği bölüştükleriniz, gözyaşı döktükleriniz bugün sizinle. Kerkük'teki analar, Gazze'deki çocuklar, Karabağ'dan Arakan'a, Allahuekber Dağlarından Balkanlar'a, yüreği yanık tüm insanların dualarındasınız. Ancak, duyduk ki vatan sınırları içinde bu insanlık ve barış mücadeleniz için bırakın bir dua etmeyi, karşı gelenler varmış. Onlara da söyleyecek birkaç sözümüz var ama en kısası makbuldür: Sevmiyorsan terk et! 
Bizler yıllardır ayrı kaldık sizden, yine de bu bizim sizden farklı olduğumuz anlamına gelmez; sınırlar çizilir ama et tırnaktan ayrılmaz. Balkan harplerinde yaşananları unutabilir miyiz? Batı'nın oyunlarını, bizleri nasıl böldüklerini unutabilir miyiz? Siz de bunu unutmayın, hatırlayın: Yüz yıl öncesini hatırlayın, önce komşu ülkeleri karıştırmışlardı, sonra onları silahlandırdılar, çeteler kurdurdular,  beslediler ve ellerini kirletmeden onların üzerinden istedikleri oyunları oynadılar.  Osmanlı'nın son dönemlerinde bu gibi çetelerle güçlü biçimde mücadele edilseydi, yok edilebilseydi durum belki daha farklı olurdu. Yaptılar da ne oldu, yüz yıldır türlü savaşların içine sürüklediler bizler, ayağa kalkamadık. Böldüler, her ne kadar özgürüz, demokratız desek de laf hepsi. Bizim adımıza buralarda biz karar veriyor zannediyoruz. Komşu ülkelerle aynı masaya oturup konuşabilmek için AB'den arabulucular getirtiyoruz. O çetelere ne oldu biliyor musunuz: "diğerleri" hedeflerine ulaştıktan sonra birbirlerini vurdular, son pişmanlık çare etmedi . Kullanıp atıldılar bir kenara.  Kardeşlerim, haklı mücadelenizde sabırlı olun, bizler şehitlerimizin ölmediğine inanırız, onlar Çanakkale'de şehit olan kardeşlerimizle aynı mekândalar. Zamanın ve mekânın önemi yoktur bu saatten sonra. İnsanlık için, barış için kenetlenelim, elimizden bir şey gelmiyorsa bile bu haklı mücadelede vatana sahip çıkıp en güçlü kalkan olan dualarımızda, âminlerde, Fatihalarda buluşalım.
Biz yüz yıl önce vatansız kaldık, bayraklarımızı yüreğimize gömdük. Kalelerimiz evimiz oldu, Allah'a hep dua ettik ama kendimiz için değil; bütün acılarımız ve hasretliğimiz bir kenara, sizler için dua ettik. Orada bir devletimiz var dedik, o vatan sağ olsun güçlü olsun. Eğer oraya bir şey olursa bizler burada kalamayız. Emanet bıraktıklarınız için buradayız, minareler yetim kalmasın diye buradayız. Sanki bir anne giderken bizi tembihlemiş: "sakın bu evi terk etme" demiş gibi, kapıyı hiçbir yabancıya açmadık. Buralara geldiğinizde "Türkçeyi nereden öğrendiniz" diye sordunuz: "hiç unutmadık ki" dedik, "biz kardeşiz" diye de ekledik. Bir fırtına koptu ayrı kaldık ama düşmedik ki acısın. Dert etmeyin düşmeyiz kolay kolay. 
Bizler Türk bayrağının dalgalandığı o vatana geldiğimizde, olur da şımarırız, ilgi ve sevgi isteriz bazen. İnanın bu yüz yılın hasretliğindendir, bunu çok görmeyin. Bu hasretlik öyle derin ki dikenli tellerle çevrilmiş hep. Acıyan yerlerimiz sadece ve sadece hasretliğimiz, sizin gözyaşı döktüğünüz nedenleriniz. Sizler kapılarınızı koruyorsunuz şimdi, biliyoruz derdiniz büyük, büyük başın derdi büyük olur elbette. Allah Türk askerini korusun, korusun ki hiçbir çocuk, hiçbir anne ağlamasın artık. Allah güç kuvvet versin, versin ki barış gelsin, çiçekler açsın, bayraklar kana bulanmasın, Allah yar ve yardımcınız olsun. Ertuğrul Gazi ne demişti hatırlayalım: "Bir nefesine bile hükmedemediğimiz bu dünya için boyun mu bükeceğiz." Eğilip bükülmek yok, bu mücadele milli bir savunmadır, uzatılan sadece bir zeytin dalıdır. Biz seni candan öte sevdik Türkiye…(Leyla Şerif Emin).