Gezmek, yeni yeni mekânlar görmek Avrupalılardan daha çok biz Türklerin hayalidir. Ankara'daki Nesrin hanımlar, Mehmet beyler kadar, köydeki Hatice teyzeler, Rıfkı amcalar da gezmeyi ister. Lakin gel gör ki, 'Gönlümüz hoş ve cömert  / lakin bütçemiz başımıza dert' misali gönülleri isterken kaderleri güler. Çünkü ekonomik sebepler buna engeldir. Diğer taraftan belki de dünyada bizler kadar; bebeleri (çocukları) geç, bebelerin bebelerini (torunları) düşünen ve onun için koşuşturan, amirse-memursa maaşım düşecek diye emekliliği altmış beş yaşına kadar düşünemeyen ikinci bir millet yoktur. Bazen de ebenin dedenin dişinden tırnağından artırarak kırk yılda biriktirdiğini hayırsız torunlar kırk günde bitiriverir. Hatta daha da üzücü olanı bu zamana kadar verdiğiniz emekler isabete bile geçmez. Düğünlerde-bayramlarda bile aranıp sorulmazlar. Eskilerin tabiriyle ''siz bir bağ verirsiniz ama bir salkım üzüm ikramını layık göremezler.'' Çevrenize baktığınızda bunun örneklerini çok fazla olarak görebiliriz.
Rivayettir ki Avrupalılar, 'on bir ay eşxxx gibi çalışıp bir ayda sınırsız yerler, içerler, gezerler' Liseyi bitiren bir delikanlı sırtına çantasını alıp dünya turuna çıkar. Anne- babanın gözü arkasında kalmaz. Bizler liseyi bitiren çocuğumuzu şuradan İstanbul'a göndermeye korkuyoruz. Kırk defa tembihler ediyoruz. Tabi bunun çeşitli sebepleri var. Bu bağlamda dünya turuna çıkan Hollandalı bir turist bir ay sonra Çorum'a gelir. Dünya turuna çıkmayı göze alan insan herhalde sıradan değildir. Biraz akıllıdır, planlı programlıdır. Arabasının 60 bin km'lik bakımını yaptırmak için xxx servisi olan şehirleri tercih eder. Gezi çerçevesinde karavanayı Ortaköy ilçesine bırakır ve Çorum'da xx servisine gelir. Gerisini servis sahibi abimizin 2011'de anlattığını kendinden dinleyelim.
Önce dil problemi yaşadık. Çözüm için Almanya'da çalışmış birini buldum. Hollandalı turist arabasının 60 bin km'lik bakımını yaptırmak istediğini söyleyince, bu arabanın bakımının Avrupa'da 30 bin km'de bir olduğunu ve dolaysıyla daha 15 bin km kaldığını söyledim. Bunun üzerine Hollandalı turist ''Bulunduğum ülke şartlarına uymam gerekir. Sizin yollar tozlu, bozuk. Seyahate çıkmadan Hollanda da ki servise sordum, 'Türkiye şartlarında 15 bin km'de yaptır' dediler. Dolaysıyla kendim ve trafikteki diğer sürücülerin güvenliği için yaptırmam gerekir.'' Dedi. Arabayı bakıma aldık ve yapılacakların listesini eline verdik. Fabrikanın önerdiği parçanın aynısı mı diye yapılanları tek tek usanmadan kontrol etti. En son, yağ değişimine sıra geldi. Fabrikanın önerdiği yağdan farklı olduğunu görünce ''Bu yağ olmaz, kabul edemem'' dedi. İstediği yağın 4 lt'nin 900 TL olduğunu, dolaysıyla Çorum'da kullanılmadığını ancak özel talep edilmesi halinde getirtilebileceğini ve bunun içinde beklemesi gerektiği söyledik. ''Olsun beklerim, fabrika onu önerdiyse pahalı da olsa aynısını kullanmam gerekir'' dedi. Genel merkezi aradık, siparişi verdik ve istediği marka yağı getirttirdik. Peki, biz ne deriz, ''sen bilirsin bir an önce işimiz görülsün''
Bu arada turiste çay, pasta, börek ikram ettik. Yemek teklif ettik. Bu durum çok hoşuna gitti. Bunu anında ''Türkiye - Çorum xxx servisine gittim. Çay, pasta börek, yemek ikram edildi. İlgi gösterildi'' diye x markasının Çek Cumhuriyeti'ndeki fabrikasına mesaj olarak atmış Orası Türkiye'de ki genel merkezini aramış ve Genel merkezde sahibi olduğumuz Çorum x servisimizi arayarak teşekkür etti.
Diğer taraftan sohbetimiz uzadı Hollandalı turist Çorum müzesini sordu. Bizimkiler tarif etmeye kalkınca ''Yerini sormuyorum, novigasyon o işi sizden iyi yapıyor. Ben size müzenin içinde hangi eserler var, onu soruyorum?'' deyince,  Anadolu tabiriyle kem- küm etmeye başladım. Her gün önünden geçtiğim halde hiç içine girmedim diyemedim. Yanımda rehberlik yapan Almancı arkadaşı gösterdim. En azından beni kurtarır diye ama maalesef oda hiç gitmemiştir… 
Sonuç mu? Ne olur ne olmaz bakarsın; 'Bir Molla Kasım gelir de hesaba çeker' misali ikinci gün ilk iş olarak çorum müzesini ziyarete gittik. 
Özetin Özeti: Sahi unutmadan sorayım, elin adamı ta Hollanda'dan, Almanya'dan, Fransa'dan gelip Ortaköy'ü - Boğazkale'yi - Çorum müzesini geziyor. Burnumuzun dibinde olan buraları ve tarih kokan diğer İskilip, Osmancık gibi ilçelerimizi aile boyu bir defa gezebildik mi? 
Diğer taraftan daha da felaket olanı, şehirlerde dünyaya geldiklerinden, köylerinin isimlerini ömründe ağzına almamış, 'falanca köyden-ilçeden gelmişiz' demekten imtina eden veya bir defa olsun dedelerinin medfun olduğu köylerine hiç yolu düşmemiş torunlar var mı? Ben var olduğuna şahit oldum ve çok üzüldüm. Dedelerinin kemiklerinin sızlamaması için hiç olmazsa aile boyu bir defa gidip Fatiha ikram etmeleri elzemdir. Yoksa gelecekte torunlar ihtiyaç olupta, dede yadigârı köylerini novigasyon ile bulmaya çalışırlarsa sürpriz olmaz.
HATIRLATMA: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 666 adet farklı nasihatin yer aldığı ''Mahirane Söylemler'' kitabımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum.  Yukarıdaki telefondan iletişime geçerek benden imzalı olarak (okunsun diye maliyetine 30 TL-benden)