Dost, sırtını dayadığında kendini güvende hissettiğin, en kötü gününde bile yanında olan, sevincini ve kederini seninle paylaşan veya paylaşabildiğin, senin derdini kendi deri olarak bilen ve kendisine dert edinen kimse demektir. 


Dostluğun, arkadaşlık, sevgi, paylaşmak, vefa, sadakat, mutluluk gibi çokça anlamları vardır. Hayat tek renkten ibaret değildir. Bazen siyah, bazen beyaz, bazen gri, bazen de rengârenktir. İşte hayatın bu her biri farklı olan zamanlarında insanların her zaman dostlara ihtiyacı vardır. Dost, iyi günde neşemizi, kötü günde de üzüntümüzü paylaşandır. Gerçek dostlar, hem iyi hem kötü günde yanınızda olur. İyi günde herkes yanınızda olurken kötü günde yalnızca dostlarınız sizin elinizi tutar ve yanınızda olurlar. Gerçek dostlar geçenin karanlığında yolumuzu aydınlatan güçlü bir fener gibidir. Dost olmak, sadece birlikte vakit geçirmek, saatlerce beraber olmak demek değildir. Dostluk iyi, kötü günde birlikte olmak, sevinçleri ve sıkıntıları paylaşmaktır. Zor gününüzde yardımınıza koşacak dostlarınız varsa onların dostluklarını kaybetmekten korkun. Çünkü dostları olmayan kimseler yalnız kimselerdir ve dünyanın renklerini kaybetmişler demektir. İnsanlar eş ve dostlarıyla vardır. Dostlukların başında da Allah dostluğu gelir.


Kur'an da "Mümin erkekler ve mimin kadınlar birbirlerinin dostudurlar" (Tevbe 71) Dostluk, ancak Allah içindir. İslâm dışı bir gaye için dostluk kurulmaz. Sırtımızı güvenle dayayıp sığınabileceğimiz en büyük dost ise Yüce Rabbimizdir. "Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan sakınma haliniz müstesnadır. Allah size kendisinden korkmanızı emrediyor. Nihâyet dönüş Allah'adır." (Âli İmran 28) Allah düşmanlarını sevmek mümine yakışmaz. Zaten kâfirler de müminleri sevmezler. "Ey iman edenler! Sizden olmayanları dost edinmeyin. Onlar sizi şaşırtmaktan geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır; sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık, eğer düşünürseniz." (Âli İmran 118) "Kâfirler de birbirlerinin dostudurlar." (Enfâl 73) Müminler, birbirlerine kızıp da kâfirleri dost edinmemelidirler. "Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmeyin." (Nisâ 144) Peygamberimizde "İnsanlar (kıyamet günü) sevdikleri ile beraber haşrolacaklardır"
   Hayatta her insanın samimi olacağı, duygularını paylaşacağı, seveceği ve sevileceği dostlara ihtiyacı vardır. Dostluklar, Allah rızası için ve çıkarsız olursa devamlılık arz eder. Bir müminin genel olarak bütün müminlere dostluk göstermesi sünnettir. Ayrıca, fert olarak her müminin en çok sevdiği, bağlandığı dostları, arkadaşları da bulunur. Peygamberimizinde Hz. Ebu Bekir, Hz Ömer gibi vefalı dost ve arkadaşları vardı. Dinimizdeki dostluklar, yüzeysel bir dostluk olmayıp, sorumluluk, ahde vefa, kendisi için istediğini kardeşi için de istemek gibi temellere dayanır. İyi huy, güzel ahlak, güler yüz ve tatlı dil dostların sayılarını artırırken, lafını sözünü bilmemek, kaba ve patavatsız davranmak, yıkıcı ve tahrip edici olmakta insanları yalnızlığa ve bunalıma iter. Hz. Ömer "İyilerle dost olursan, kötülere karşı emniyette olursun" Dostları kaybetmek kolaydır da dost kazanmak öyle kolay değildir. Dostlar kazanmak gerekir. Dost kazanmanın yollarından biriside dost olabilmektir. İnsanlarla dostluklar kurabilmek ve o dostlukları uzun süreli devam ettirebilmenin yollarından biride ahde vefanın ne demek olduğunu bilmektir.


Dost bilhassa gönül yaralarını iyileştiren bir merhem gibidir. Dost zaman tahdidi olmaksızın arayabildiğiniz ve aradığınız zamanda koşup gelerek derdine derman olan, sırlarını açabildiğin kimsedir. Dostluklarında dereceleri vardır. Dost vardır gıda gibidir, onu her gün ararsın. Dost vardır ilaç gibidir, ihtiyaç duyduğun zamanlarda ararsın.  Dost vardır hastalık gibidir, devamlı o seni arar. Gerçek dost ise kendisini unutanı unutmayandır. Her şey zamanla eskir, güller çiçekler solar amma menfaat, çıkar ilişkilerine dayanmayan, sırf Allah rızası için kurulan dostluklar ise her zaman baki kalır. Arkadaşlıklarda menfaat ve çıkarlar ön plandadır. Dostluklarda ise ihlas ve samimiyyet ön plandadır. Gerçek dostluklar ise sıkıntılı ve dar günlerde belli olur. 
Müminler birbirlerini Allah rızası için severler. Kim bir insanı bir üstünlüğünden, mevkiinden, makamından, güzelliğinden, asaletinden veya zenginliğinden dolayı seviyorsa bu sevgi çıkar amaçlıdır. Yapılanlar Allah rızası için olmayınca mutlaka bir çıkar içindir ve erinde sonunda bu tür dostluklar insanlara sıkıntı verir. Peygamberimiz "Zengine zenginliği için saygı duyan kimsenin dininin üçte biri gider" O halde müminler, Yüce Rabbimizi ve en güzel ahlâk üzere olan Resulullahı her şeyden daha çok sevmedikçe tam mümin olamazlar. "Allah, salih kullarını dost edinir. Her kim, insanların kızması pahasına Allah'ı dost edinmekle onu razı ederse Allah o kimseyi insanların nazarında yüceltir. Kim de Allah'ın gazabına rağmen insanları razı ederse, artık onu Allah'ın azabından hiçbir şekilde kurtarmak mümkün olamaz. (Tirmizî, Zühd 64) 
Mevlana ise dost konusunda; "Kusursuz dost arayan dostsuz kalır. Dost; acı söyleyen değildir. Acıyı tatlı söyleyebilendir. Yılan sokması seni sadece canından eder ama kötü dost hem candan hem de imandan eder. Göz, gerçek dostu görendir. Bizim dostluğumuz deniz misali buharlaşsa da yağmur misali geri döner. Dost istersen Allah yeter, yar istersen Hz. Muhammed yeter, delil istersen Kuran yeter, Huzur istersen namaz yeter, zenginlik istersen kanaat yeter, düşman istersen nefsin yeter, şeref istersen islam yeter, öğüt istersen ölüm yeter" Demiştir.


Dostluk erişilmez bir hazinedir. Arkadaşlıkla başlar vefayla, sevgiyle, saygıyla, muhabbetle yoğrularak dostluğa dönüşür.  Gerçek dost yanlış yaptığında seni uyaran, sonrasında koruyan, yaptığın yanlışı başkaları ile paylaşmayan kimsedir.