İki yıllık bir aradan sonra yeni bir başlangıç… Pandemi süresince okuldan, dersten, sınıftan uzaklaşmış olan öğrenciler de öğretmenler de buruk bir sevinçle başladılar derse. Eğitim ve öğretimden bu kadar uzun süre hiç uzak kalmamışlardı. Sadece bizde mi, tüm dünyada bir bocalama dönemi başladı.
Televizyonla, tabletle, telefonla ders yapılır oldu. Hatta sınavlar yapıldı, karneler verildi, bir üst sınıfa geçildi. Hepsi sanal, hepsi yapay. Şayet gerçek olsaydı yıllardır belgesel seyreden kişilerin bu zamana kadar doktorayı geçip doçent veya profesör olmaları gerekirdi.
Neyse ki bu ara dönem geçti. Herkes okula döndü. İlk ve ortaöğretimin yanı sıra üniversiteler de açılıyor. Umarız yeni bir panik havasıyla tekrar kapanışa geçmezler.
Okullarda artık eğitim ve öğretim yapılmaya başlanmalıdır. Zira sınıfta öğretmenin gözüne bakarak, sözünü dinleyerek, ilminden feyiz alarak ders görmek kadar verimli eğitim ve öğretim yolu yoktur. Konuyu can kulağı ile dinler. Anlayamadığını sorup konunun anlaşılır hale gelmesini sağlar. Bundan arkadaşları da yararlanır.
Öğretmen de öğrencilerine verilmesi gerekeni vermekle mutlu olur. Öncelikle dersi anlamalarını sağlar. Konuyla yakın veya uzak ilgisi olan meseleleri cevaplandırarak öğrencilerine rehberlik eder. Bu, işin öğretim kısmıdır. Bir de eğitim tarafı vardır.
Eğitim; çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yer almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışı elde etmelerine, kişiliklerinin geliştirmelerine, okul içinde veya dışında doğrudan ve dolaylı yardım etmektir. Bilgi ve görgü aşılayarak onları yönlendirmektir. Davranışlarını düzene koyma alışkanlığı kazandırmaktır.
Çocuk, okul çağına kadar en çok ana babasının ve yakın çevresinin etkisindedir. Daha sonra okul, kitap, öğretmen ve medyanın etkisinde kalır. İşte bu noktada öğretmen, sadece bilgi aktaran kişi değil, aynı zamanda öğrencisinin eğiten uzman olmak zorundadır. Bir heykeltıraşın mermeri yontarak heykel yapışı gibi, sabırla ve şefkatle öğrencisinin yanlışlarını törpüleyerek nitelikli bir insan yetiştirmekle yükümlüdür. Bunu başarabildiği ölçüde eğitimcidir. Değilse sıradan bir ders anlatıcıdır.
Bunun için öğretmen, iyi bir rol model olmak zorundadır. Zira çocuk, gördüklerini örnek alır. O yaştaki çocukların öğütten çok, iyi örneğe ihtiyacı vardır. Öğrencilere doğruları anlatan öğretmenden çok, iyi ve güzel yaşayan, yaşayışıyla örnek olan öğretmenlere ihtiyaç var.
Anne babalar ve öğretmenler, çocukta sevmedikleri bir hal görüyorlarsa hemen onu cezalandırmak yerine sebebini araştırmalıdır. Kendilerinin iyi örnek olup olamadıklarını düşünmelidirler. Zira iyi bir örnek, insanları yola getirmek için en iyi bir örnek, insanları yola getirmek için en iyi metod değil, tek çaredir.
Evet, eğitim; çocuğa şekil verme ve alışkanlık kazandırma sanatıdır. İlim ve edep öğretme, yetiştirme, kabiliyetini geliştirme metodudur. Eğitimin değişmez ilkeleri; hoşgörü, sabır, sevgi ve şefkattir. Dayak, sağlıklı bir eğitim aracıdır. Maalesef halkımız arasında yerleşmiş olan "Dayak cennetten çıkmadır" tarzındaki güzelleme, eğitimin temelini teşkil edemez. Alimlerimiz, "Dayak iyi bir şey olsaydı hiç cennetten çıkar mıydı" derler. Bu da unutulmamalıdır. "Hocanın vurduğu yerde gül biter" sözü de yanlıştır. Mehmet Akif Ersoy "Gül değil, kıl bile bitmez sopa altında" diyerek bu saçmalığa itiraz etmektedir.
Eğitimde başka ülkelerden model aramak da yanlıştır. Çocuklarımızı eğitirken yabancılardan değil, milletimizden ve milli değerlerimizden model aramalıyız. Köküne bağlı, milletine bağlı, anne babasına ve toplumuna saygılı bireyler olmaları yönünde eğitmeliyiz.
Çocuklarımıza ilim öğretirken, onları yetiştirirken geleceğe hazırlamayı da unutmamalıyız. Hz. Ali: "Çocuklarınızı geleceğe hazırlayınız. Çünkü onlar, sizin zamanınızda yaşayamayacaklar" diyor.
Çocuklar yeni teknolojiyi kullanırken onları ötelemek yerine anlamaya çalışmak gerekir. Teknolojiyi eğitim ve öğretimine yararlı aygıtlar olarak kullanmalarına yardımcı olmak gerekir. Aksi halde kuşak çatışması ortaya çıkar. Bu, hiç arzu edilmeyen haldir.
Eğitim ve öğretim derken hep ilk ve ortaöğretime yönelik sözler ettik. Zira "Yüksek Öğretim"de temel amaç eğitim değil, öğretimdir. Ama orada da öğrencilerine iyi rehberlik edebilenler, mutlaka onların hayatlarında iz bırakmış olacaklardır. Yani her öğretim üyesinin iyi bir pedegog gibi davranmasında yarar vardır.
Tüm öğretmen ve öğrencilerimize yeni ders yılında başarılar diliyorum.