FATİH BATTAR

Türkiye ve Çorum’da inşaat sektöründe yaşanan gelişmeleri gazetemize anlatan İnşaat Mühendisleri Odası Çorum İl Temsilcisi Özgür Kılıç, sektörün durma noktasına geldiğini söyledi.

Yeni inşaat başlangıçlarının yavaşladığı 2018’in ilk çeyreğinde, döviz kurlarındaki artış ve kredi alım faizlerinin artmasının ardından konut satışlarında gerileme olduğunu belirten Kılıç, %50’ye yakın artış gösteren demir fiyatları nedeniyle maliyetlerin arttığı inşaat sektöründe artan konut stoklarının baş gösterdiğini kaydetti.

‘DEMİRE YAPILAN ZAM SEKTÖRÜ KRİZİN EŞİĞİNE GETİRDİ’

Başta demir olmak üzere inşaat malzemelerine son birkaç aydır yapılan zamın inşaat sektörünü krizin eşiğine getirdiğini dile getiren Kılıç; “Hemen her girdide görülen zam oranının demirde gerçekten de fahiş olduğu dikkatlerden kaçmamıştır. Bu temel inşaat girdisinin bu oranda zam görmesi maliyet hesaplarını altüst etmeye yetmiştir. Demirin inşaatlardaki payı %13’tür. Demir fiyatlarının yüksek oranda artması beraberinde konut maliyetlerinde artışı getirecek bu da zaten yaprak kımıldamayan konut sektörünün içinde bulunduğu krizi derinleştirecektir. Birçok inşaat firması bir taraftan projelerini durdururken, bir taraftan da gelen zamları satıştaki ürününe yansıtmakta, dolayısıyla ev sahibi olma isteği hayalden öteye geçememektedir. Hükümet gerekli önlemleri almadığı taktirde gayrisafi milli hasıla oranı ve istihdamdaki payı yüksek değerde olan inşaat sektöründeki ve beraberinde Türkiye ekonomisindeki krizi kalıcı hale getirecektir. Unutmamak gerekir ki, barınma en temel insan hakkıdır. Kentsel dönüşüm adı altında arz/talep dengesi gözönüne alınmadan çok fazla sayıda konut yapıldı.” dedi

‘YEREL YÖNETİMLERİN ARSA ÜRETİMİNE KAFALARINA GÖRE DEĞİL İSTATİSTİKLERE GÖRE VERMESİ LAZIM’

Türkiye İstatistik Kurumu’nun acilen illerdeki konut ihtiyacını belirlemesi ve buna göre, yerel yönetimlerin arsa üretimine kafalarına göre değil bu sonuçlara göre izin vermesi gerektiğini ifade eden Kılıç; “Şu an itibariyle benim gördüğüm sanki 15-16 yaşında hiçbir hayat tecrübesi olmayan bir gence babasından miras kalıp hoyratça harvurup harman savuran, bir lüks arabası varken birkaç tane daha alan, bir apartman dairesi varken bir yazlık, bir kışlık ev alan vesaire durumda gibi görüyorum. Bir şehrin ihtiyacı olan, bir AVM varken birkaç tane daha AVM yapılması, köyünde hiçbir tarım arazisi yokken ve tarımla uğraşmazken senede 3 kere pikniğe gitmek için köyüne ev yapması, evinin 3 km uzağındaki bağına 3 katlı villa yapması, karısı kocası ve bir çocuğu varken 250-300 metrekare 5 odalı dairede oturması vb örnekleri çoğaltabiliriz. Yani demek isterim ki artık aklımızı başımıza almamız gerekmektedir. Bu israfın anlamsız harcamaların sonucunu biz göreceğiz. Şuna emin olun ki biz göremez isek evlatlarımız ve torunlarımız bedelini çok acı ödeyecekler. Ben, hükümet olsaydım, karar verici olsaydım, şu tedbirleri uygulardım; 100-120 metrekare üzeri konutlara kredi vermezdim. Versem de %20-%30’luk kısmına verirdim. Kısaca, konutları bir yatırım aracı olarak değil, insanın temel ihtiyacı olan barınma ihtiyacını karşılamak üzere görür, ona göre kredilendirirdim.” diye konuştu

‘KONUT İHTİYACI OLANLAR BU KRİZİ FIRSATA ÇEVİREBİLİR’

Dolar ve Euro krizine dair belirsizlik ortamı, araya giren uzun bir bayram tatili ve girdi maliyetlerinin anlamsız bir şekilde %50 ila %100’e yakın zamlanması nedeniyle Çorum’da daire satışlarının ani bir düşüş yaşadığını ifade eden Kılıç, konut ihtiyacı olanların krizi fırsata çevirebileceğini belirterek; “Benim şahsi önerim konut ihtiyacı olan hemşerilerimin bu krizi fırsata dönüştürebilecekleri yönündedir. Ellerinde geçen seneden başladıkları daireler bulunan Müteahhitler henüz sattıkları daire fiyatlarına bu zamları yansıtmamışlardır. Bu sene başlayan ruhsatı alınan projeler ya çok yavaş şekilde devam etmekte ya da başlamak için beklenilmektedir. Müteahhitler açısından bir sene önceki demir fiyatı yaklaşık 2000 TL iken şu an 4000 TL civarındadır. Daire satışları durmuştur ve geleceği göremedikleri için ya ruhsatlarını almışlar inşaata başlamamışlardır ya da hiç başlamamışlardır. Ellerindeki daireleri satıp borçlarını ödemek veya nakde dönüştürmeyi düşünmektedirler. Bu yüzden ben hemşerilerime bu pozisyonda konut ihtiyaçlarını acilen karşılamalarını öneriyorum. Bu zamların asıl etkilerinden biri olarak gelecek sene ikinci çeyrekten sonra afaki bir şekilde konut fiyatları artacaktır. Konut ihtiyacı olanlar bu krizi fırsata çevirebilirler” ifadelerini kullandı.

2017 itibariyle inşaat sektörünün küresel ekonomideki payı yüzde 15 düzeyinde gerçekleşirken, Türkiye’de bu oranın yüzde 9 düzeyinde olduğunu kaydeden Kılıç; “İnşaat sektörü, ülke ekonomisinin büyüme ivmesi, hükümet politikalarının ve yatırım potansiyellerinin etkisi ile yoğunluklu olarak gelişmekte olan ülkelerde canlılık gösteriyor. 2025 yılına gelindiğinde inşaat sektörünün toplam ekonomideki payının gelişmiş ülkelerde yüzde 10, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 17 seviyesine erişeceği tahmin ediliyor. Rusya inşaat sektöründe ise 2020 yılına kadar, yıllık yüzde 1,76 büyüme hızı bekleniyor. Hükümetin orta ve düşük gelir gruplarına konut edindirme çalışmalarının hedefi doğrultusunda 500.000 konut inşası tamamlanacak. Rusya’da inşaat sektörünün genel olarak toparlanma eğilimi içinde olması, Rus pazarında çok güçlü olan Türk şirketleri için de önemli bir gelişme. Rusya’nın yanı sıra Kafkasya ve Ukrayna gibi pazarlarda da bugüne dek ertelenen taleplerle artan önemli pazar fırsatları var.” dedi

Türkiye inşaat sektörü firmaları arasında uluslararası arenada faaliyet gösteren büyük ölçekli birçok şirket olduğunu belirten Kılıç; “Uluslararası inşaat sektörü dergisi ENR’ın 2017 yılı içerisinde açıklanan “Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi” listesine 46 firmayla giren Türkiye, dünya sıralamasında Çin’den sonra ikinci ülke olarak yer aldı. Uluslararası müteahhitlik pazarının son üç yılda toplam yüzde 14 oranında gerileme gösterdiği konjonktürde, Türk müteahhitlik firmalarının yurtdışı performansı ise artış gösterdi. ENR listesindeki Türk firmalarının sayısı 2016’ya göre 40’tan 46’ya yükselirken aynı dönemde Türk firmalarının pazar payı da arttı. Listedeki Türk firmaların toplam pazar payı 2013 yılında yüzde 3,8 iken 2016 yılında ise yüzde 5,5 olarak gerçekleşti. Türk müteahhitlerin bölgesel gelirlerdeki payı Avrupa’da bir miktar azalırken, ana pazarlarının tümünde artış gösterdi. Pazar payı Ortadoğu’da yüzde 7,9’dan yüzde 9,1’e, Asya’da yüzde 5,5’ten yüzde 7,0’ye, Afrika’da yüzde 4,7’den yüzde 5,1’e çıktı.” diye konuştu

‘2013 yılından bugüne inşaat sektörünün ekonomik büyüme ile olan ilişkisini değerlendirdiğimizde, 2014 yılının ikinci çeyreğinde yaşanan düşüşün dışında sektörün istikrarlı bir gelişim içinde olduğunu görüyoruz.’ diyen Kılıç, 2013 yılı, sektörün beklentilerin üzerinde artış kaydettiği bir yıl olduğunu, 2014 ise artan jeopolitik riskler ve dövizin buna bağlı olarak yukarı yönlü hareketi ile hem ekonomik anlamda hem de sektörel anlamda bir daralma yılı olduğunu dile getirdi. 2015 yılında ise Türkiye ekonomisinin yüzde 6 büyüme oranını yakaladığını ve bu büyümede özel tüketim harcamalarının ve kamu harcamalarının etkisi olduğunu belirten Kılıç, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü;  “Ekonomik büyümeyle birlikte inşaat sektörünün büyüme performansı yüzde 4,9 olarak gerçekleşti. 2016’nın tüm çeyreklerinde inşaat sektörü ekonomik büyümenin üzerinde bir büyüme kaydetti. 2017’nin ilk iki çeyreğinde sektörün büyümesi ise yine yüzde 5,6 ve yüzde 5,5 olarak gerçekleşti. Sektör, 3. çeyrek sonuçlarına göre yüzde 18,7 ile son 3 yılın en yüksek büyüme oranını yakaladı. Bu rakamla sanayi büyümesinin de önüne geçen inşaat sektörü, aynı dönemde yatırımlarını da yüzde 12 düzeyinde artırdı. 2016 ve 2017’de gerçekleşen olumlu tabloya rağmen sektörün, 2018 yılı beklentileri daha temkinli. Sektörü özellikle son iki yılda konut üretimi ve konut satışları büyüttü. Özellikle üst gelir düzeyine hitap eden projelerde stok erime hızının yavaşlaması, sektörün bu segmentte doygunluk noktasına yaklaştığını gösteriyor. Arz talep dengesizliğinin 2018’de sürmesi durumunda sektör 2016 ve 2017’de ulaştığı büyüme ivmesini kaybedecektir. İnşaat sektörünün toplam istihdamdaki oranı 2005 yılında yüzde 5,6 düzeyindeydi. 2016 sonu itibariyle bu oran yüzde 7,3’e yükseldi. Sektörün istihdam katkısı mevsimsel etki ile en yüksek düzeye yaz aylarında çıkıyor. 2017 Ağustos ayında Türkiye’de istihdam edilen toplam 28 milyon 828 kişinin 2 milyon 279’u inşaat sektörü çalışanlarından oluşuyordu. Bu sayı toplam istihdamın yüzde 7,9’unu oluşturuyordu. Henüz tartışma konusu olan Taşeron Yasası ile ilgili gelişmelerin inşaat sektöründe istihdamı nasıl etkileyeceğini 2018 yılı içerisinde gözlemleyeceğiz.

TÜRKİYE’DE KONUT SATIŞLARI

Konut sektöründeki satışlar, tüketicilere ödeme kolaylığı yaratan kampanyaların ve banka kredi faizlerindeki du¨s¸u¨s¸lerin de etkisiyle 2016 yılında yakaladığı ivmeyi, 2017 yılının ikinci ayından itibaren sürdürdü. Temmuz-Eylül 2017 arasındaki dönemde ciddi bir artış gösterdi, Ekim ayında ise yüzde 5,7 azalarak 122 bin 882 adet, Kasım ayında ise 122 bin 732 olarak gerçekleşti. Buna rağmen Ekim ayı yılın en yüksek satışının yapıldığı 3. ay oldu. Kasım 2017 sonuna kadar konut satışları geçtiğimiz yıla göre yüzde 6,5 arttı ve 1 milyon 276 bin olarak gerçekleşti. Konut satışlarında, İstanbul yüzde 16,9 ile en yüksek paya sahip il olurken, İstanbul’u yüzde 10,8 pay ile Ankara ve yüzde 5,9 pay ile İzmir takip ediyor. Hakkari, Ardahan ve Bayburt ise en düşük sayıda konut satışının gerçekleştiği iller. 2017’nin ilk 11 ayında Türkiye genelinde gerçekleşen 1 milyon 276 bin adet konut satışının, yaklaşık 439 bini ipotekli satış olarak gerçekleşti. Bu rakam yılın ilk on bir ayında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre ipotekli satışların yaklaşık yüzde 10 arttığını gösteriyor. Diğer satış türleri ise yüzde 4,9 oranında bir artışla 837 bin 272 adet olarak gerçekleşti. Oransal bazda ise ipotekli satışların toplam satışlara oranı yüzde 34,4 seviyesinde gerçekleşerek, son üç yıldaki seviyesini korudu. Yabancılara yapılan konut satışları 2016 yılında 18.189 adet olarak gerçekleşmişti. 2017 verilerine göre toplam satış bu yılın ilk on bir ayında 20.070 oldu. Ekim ayında gerçekleşen 2.677 adetlik konut satışı, 2013 yılından beri görülen en yüksek aylık satış adedi oldu. Kasım ayında ise 2.152 adet konut satıldı. Türkiye’den konut alan kişilerin ülke uyrukları incelendiğinde, 2017 yılında en yüksek satışın Iraklılara yapıldığı görülüyor. Iraklıları sırasıyla, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Rusya vatandaşları izledi. Son dört yıllık satış toplamına bakıldığında, ülke uyruklarına göre satış sıralamasının değişmediği görüldü.

İNŞAAT MALZEMESİ SANAYİNİN DURUMU

Türkiye inşaat sektörünün büyümesiyle doğru orantılı olarak inşaat malzemesi sanayisi de gelişmeyi sürdürüyor. İMSAD tarafından analiz edilen 2017 yılı Eylül ayı verilerine göre inşaat malzemesi sanayisi ortalama üretimi 2016 yılı aynı dönemine göre yüzde 13,8 artış gösterdi. Eylül ayındaki üretim artışı ile birlikte Ocak-Eylu¨l dönemi üretimi de geçen yılın yüzde 4,8 üzerinde gerçekleşti. Üretimdeki artış iç ve dış talepteki artışı oransal olarak ortaya koyuyor. İnşaat malzemeleri sanayinin önemli başlıkları, çimento, du¨z cam, soğutma ve ısıtma donanımları, merkezi ısıtma radyatörleri, kilit ve menteşeler, seramik sıhhi ürünleri, inşaat amaçlı beton ürünleri ile kablo üretimleri olarak sıralanabilir. Bu ürünler detayında yılın ilk dokuz ayında üretim arttı. Mermer, hazır beton ile seramik karolar üretim artışı ise diğerlerine kıyasla düşük oranda gerçekleşti.

İnşaat malzemeleri ihracatı 2016 yılını çok sert bir düşüşle tamamladı. 2013 yılında toplam 21 milyar doları aşan bir performans gösteren inşaat malzemeleri ihracatı, 2017 yılına 15,3 milyar dolar seviyesinde girdi. 2017 yılının ilk sekiz ayında ihracat 15,7 milyar dolar seviyesine ulaştı ve 2016’ya oranla yüzde 4,1 oranında artış gösterdi. Sektörün gelişimini, ihracattaki yukarı yönlü değişimle birlikte ithalat rakamlarındaki düşüş de destekledi. 2017 Ocak-Eylül döneminde inşaat malzemeleri sektörü ithalatı 2016’nın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında yüzde 11,6 oranında düşüş gösterdi. 2017 yılı Eylül ayı sonunda yıllık ithalat da 8,6 milyar dolar düzeyine geriledi.

İNŞAAT SEKTÖRÜNÜ 2018 YILI SONUNDA BEKLEYENLER

Bankaların konut kredisine yönelik yüksek faiz uygulamaları. Kredi faizlerinin yükselmesi potansiyel konut müşterilerinin kararlarını olumsuz etkiliyor ve toplam talebi baskı altına alıyor. Bina inşaat maliyetlerindeki artış devam ediyor. Ekonomik güven endeksinin düşük seyri sürüyor. Konut standartları tüm önlemlere rağmen hala düşük seviyede. İnşaat sektörünün nitelikli işgücü ihtiyacı. Sektörde kayıtsız işçi çalıştırma oranları yüksek, bu da inşaat standartlarında yaşanan olumsuzlukların en büyük sebeplerinden biri. Ar-Ge alanındaki faaliyetler hâlâ gelişmiş ülkeler düzeyinde değil. İnşaat alanında dünyada hız kazanan teknoloji devrimi Türkiye’de henüz başlangıç aşamasında. Yükselen demir fiyatlarının sektör maliyetlerine etkisi yüksek. Vergi oranlarının yüksekliği. Döviz kurlarında yaşanan dalgalanmaların tüketici güveni üzerinde olumsuz etki yaratması ve tüketicilerin satın alma eğilimlerini geciktirmesi, iç talebi daraltıcı bir etki yapabilir.  Süregelen jeopolitik riskler, hem iç pazara yönelik yabancı yatırımlarını azaltıcı etki yapıyor hem de Türkiye inşaat sektörü için önemli bir hedef pazar olan Ortadoğu’da iş hacimlerini düşürüyor.  AVM yatırımlarında yapılan hatalar, fonksiyonunu yitiren AVM sayısını artırıyor. Atıl alan kapasitesi yükseliyor. Turistik yatırımlar, turizm gelirlerinin düşmesine paralel olarak azalma yönünde.  Artan arz nedeniyle özellikle ofis kiraları düşüş eğiliminde. Yine artan arz sebebiyle konut alımında gözle görülür bir yavaşlama beklentisi oluşuyor. Türkiye’deki şirketler belirsiz makroekonomik şartlar nedeniyle bekle-gör stratejisini uygulamaya devam ediyor. Petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki düşüşün enerji ihracatçısı ülkelerin gelirlerini de düşürmesi, inşaat faaliyetlerini ve Türk müteahhitlerin is¸ hacmini olumsuz yönde etkiliyor. Artan faizler nedeniyle ipotekli satışlar olumsuz etkileniyor ve konut yatırımı yerine cazip hale gelen banka mevduat faizleri tercih ediliyor.”