Kızıldeniz'e doğru
Hz. Musa Firavun ve adamlarının ıslah olmaz hallerini görüp kendilerinden ümit kesince Allah'a yöneldi. "Kullarımı gece yürüt" diye izin çıktı.
Hz. Musa, kendisine inananları ve İsrailoğullarını hazırladı. Bir gece topluca Filistin'e doğru yola çıktı. Ama Firavun, durumdan haberdar oldu. Derhal takibe başladı. Hz. Musa ve müminler denize yaklaştıkları sırada Firavun ve akıldanesi, başveziri ve başkomutanı Haman komutasındaki askerleri onların peşine düştüler. Hz. Musa ve inananların karşısına Kızıldeniz çıktı. İşte yakalandık diye telaşa kapıldılar. Vahiy geldi: "Deyneğinle denize vur" Hz. Musa, emre uydu, deyneğiyle denize vurdu. Hemen deniz ikiye yarıldı. Her parçası yüce bir dağ gibiydi. Kısa zamanda karşıya geçtiler.
Kin ve öfkeyle Hz. Musa'yı takip eden Firavun ve ordusu, onların ardından açılan yola girdiler. Hz. Musa ve ona inananlar karşıya geçmişlerdi ama Firavun ve ordusu, denizin bitişmesi sonucu suda boğuldular.
Bu esnada denizin yarıldığını gören ve ilerlediklerinde de suyun kapanmakta olduğunu fark eden Firavun: "İsrailoğullarının inandığından yani Hz. Musa'nın tanrısından başka ilah olmadığına ben de inandım" (Yunus-90) dedi ama kurtulamadı. Zira çaresizin imanı makbul değildi. Kelamcıların tabiriyle ümitsizlik halindeki iman sözlerinin hiçbir kurtuluşu yoktu. Bu konudaki tarihi en güzel örnekti bu. Hem de kıyamete kadar sürecek bir ibretti.
Kıyamete kadar ibret olmak üzere Kızıldeniz'in kıyısında secde vaziyetinde bulunmuştur. Halen bu ceset, Londra'da Britiş Müzesi'nde teşhir edilmektedir. Hem de 1144 yılında vefat eden Zemahşeri'nin Yunus Suresi'nin 92. Ayetinin tefsirinde tasvir ettiği biçimde: "… Seni deniz kenarında bir köşeye atacağız. Cesedini, tam, noksansız ve bozulmamış halde, çıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlarca sonra geleceklere bir ibret olmak üzere koruyacağız."
Kızıldeniz'i geçiş olayına geri dönmek gerekirse Hz. Musa'nın asasıyla yarılan Kızıldeniz'e Firavun atını sürdü. Onun orduları, bunu görünce Firavun'la birlikte deniz yoluna girdiler. Hz. Musa ve ona inananlar, Kızıldeniz'i geçip Tur Dağı'na ulaştılar ama onları takip eden Haman orduları ve Firavun kadroları suda boğulup helak olmaktan kurulamadılar.
Firavun'un bürokratlarının yanı sıra Kızıldeniz'e ulaşan milyonluk orduları vardı. Onların başında Firavun'un başveziri ve başkomutanı Haman bulunuyordu. Bu orduların yedi yüz bini atlı süvariydi. Başlarında miğfer ve ellerinde kargı bulunuyordu. Her bin kişinin başında bir komutan mevcuttu. Bunların dışında yetmiş bin kişilik kara ordusu yer aldı.
Bu muazzam orduların başındaki Haman, Firavun'un akıl hocasıydı. Onu tanrılık iddiasına sevkeden ve bu konuda onu destekleyip teşvik eden de oydu. Ama sonuç ne oldu? Hepsi de suda boğulup gittiler.
Zaman zaman inananlara zulüm yapmaya çalışan Firavunlar çıkabilir. Onu destekleyen bürokratlar ve onlara silahlarıyla güç veren komutanlar bulunabilir. Kimi zaman hükümetleri devirirler, başbakanları asarlar, postmodern darbeler yaparlar. Sorgusuz, sualsiz herşeyi yapmaya yetkililerdir. Ama sonuç, onlar da helak olup giderler. Arkasından rahmet okuyan çıkmaz. Firavun ve Haman gibi…