Bu cümleyi duyunca çok duygulandım. Evlenen kızlarına, babaları böyle nasihat ederek evinden gönderirmiş. 
Şimdi ise boşanmak adet oldu. Ceviz kabuğunu doldurmayan sebeplerle, eşlerinden boşanıyorlar.
Asliye hukuk hâkimi bir arkadaşım ile boşanma davalarını konuştuk. Boşanma sebepleri ne diye sorduğum da;
Düğün davetiyesine, kız veya oğlan tarafının önce yazıldığı. Birisinin harflerinin daha büyük olduğu, Gelin arabasının, markalı veya markasız oluşu, Evlerinin perdesinin renginde anlaşamamak, eşya konusu, takı konusu, evde bulunan kişiler (anne, baba, kardeşler) 
Anne evlenecek kızına nasihat ediyor- "Kızım senin ekonomik özgürlüğün var. Koçan olacak adama katlanmak zorunda değilsin. En ufak anlaşmazlıkta ayrılıp gelirsin."  Eşlerinden en çok ayrılanlar da üniversite mezunları ile iyi gelir getiren bir işte çalışanlar oluyor." Ekonomik sorunlarını halledince, en küçük sorunda ayrılıyorlar.
Anlaşarak ayrılan ciflerden, bu ayrılığı kutlama yemeği düzenleyip, yemek sırasında kavga edenler de oluyor. Yemekten ayrılıp evlerine giden taraflardan birisi, evin anahtar göbeğinin değiştirildiğini görüyor. Oda evi çilingire açtırarak, evdeki eşyalarını alıp götürüyor. Sonradan eve gelen, evi boşaltılmış olarak buluyor. 
Olması gereken, taşların yerine oturup, evlilik gibi ciddi bir müessese de kimsenin macera aramaması gerekiyor. Evlilik gösteriş evliliğinden çıkarılıp, akıl ve mantık evliliğine dönüşmesi, çiftlerin evlilik okuluna giderek, birbirlerini daha iyi tanımaları gerekir.
Karı koca doktorlar. Üniversitede ihtisas yapıyorlar. Öyle olunca da evde de ders çalışıyorlar. Gelin hanım evde, çorba bile pişirmiyor. Acıkınca, lokantaya yemek siparişi veriliyor. Evde temizlik, düzen hak getire. Aynı Bina'da, ayrı bir daire de oturan oğlanın annesi, sabahları oğlunun evine kahvaltı tepsisi hazırlayarak, sessizce mutfaklarına götürüp bırakıyor. Sonra'da gelip, boş tepsiyi alıp evine götürüyor. Gelin hanım bu durumdan memnun olacağına, eşine diyor ki -"Annen erkenden evimize gelip gürültü yapıyor. Bundan sonra bize bir şey getirmesin." Oğlan hanımının söylediğine üzülüyor ama bir şey demiyor.
Annesine durumu anlatarak, eşinden ayrılmak istediğini bildiriyor. Annesi' de -"Oğlum ben senin kararına saygı duyarım. Bende durumuna üzülüyordum ama sana bir şey söylemiyordum." diyor. 
Evlilik yorgan ipliği değil ki kesip koparasın. Kalın zincirdir, istediğin zaman koparamazsın.  Koparken de her iki taraf içinde zararlar verir. Bir de çocuk varsa, zarar ve problemler artar. Bu problemin maddi imkanlar ile ortadan kalkacağını sanmıyorum. Maddiyat sadece geçici bir çözüm olur.
Çorum'da bir anekdot anlatmışlardı. Eşler birbirlerinden ayrılıyorlar. Erkek her ay, ayrıldığı eşine nafaka ödüyor. Erkek bir gün Çorum'a gelerek, leblebici olan arkadaşının dükkanına uğruyor. Dükkân' da otururken, bir kız çocuğu dükkâna gelerek 200 gram leblebi alıyor. Çorumlu hemşerimizin çocuğa içi ısınarak, adını soruyor çocukta cevaplıyor. Bir kilo leblebi alıp çocuğa veriyor. Kız dükkândan uzaklaşınca, leblebici soruyor- çocuğu tanıdın mı? Hayır cevabını alınca cevap veriyor. Bu çocuk senin kızındı. Anne ve babanın içine düştükleri bu durum da binlerce liraları olsa, dünya onların olsa ne yazar!..
Ayrılıklar, yeni evlenecek kişiler üzerinde de olumsuz etki yaratıyor. Bizde ayrılır mıyız diye, evlenmekten korkar hale geliyorlar. Bunun başka bir olumsuz yanı da nikahsız yaşamaktır. Batıdan kopya edilen bu yaşantı, dini ve toplumsal sakıncalarını da birlikte getiriyor. Millet olarak en güçlü bağımız aile iken, maalesef derin sancıları yaşar hale geldik. Evlilik oyuncak oldu. Bazı yörelerde boşanan çiftlerin ailelerini, memleketinden başka yere gönderirlermiş. Memleketinde kötü örnek olmasın diye.
Günümüz şartlarında bozulma, her yönü ile devam ediyor. YAĞ KOKARSA TUZLARSIN. TUZ KOKARSA NE YAPARSIN!...