Anılar, gün olur uzağa atmak isterken yakına düşer kurtulamazsınız. Unutmak isterken aklına düşer unutamazsınız. Şiirlere, makalelere konu olur sayfalarca yazdırır. Şarkılara, türkülere konu olur defalarca söyletir dinletir. Bazen de efkârlandırıp ağlatır. Anılar ölümün elinden bir şeyler çalmaktır. Hele bunların yazılarak, anlatılarak genç nesillere ulaştırılması onların mazisini unutmamaları açısından önem arz eder. Benim ailem beni ne zorluklarla büyütmüş, okutmaya çalışmış ve ben çocuklarımı nasıl büyütüyorum, dünden bugüne neleri kaybettik neleri kazandık türü düşünmeye sevk eder. 
''Hayat tomurcuklarını / Ümit yağmurları ıslatır / Gençlik gülleri solduğunda / Hatıralar yaşatır'' hesabı anılar tazelenir. Bazen güldürür bazen bir damla göz yaşla düşündürür.
Bu bağlamda; Koyunkıran köyü benim 1985 de memuriyete atandığım ilk görev yerimdir. Dolaysıyla ilk göz ağrım olan bu köye vefa borcum daima vardır. Kargı ilçemizin Golaz bölgesi diye tarif edilen, Kargı merkezinden zirveye doğru tırmanıp, güzide yaylalardan geçerek ulaşımın sağlandığı, ilçeye 35-40 Km uzaklıkta olan köylerimizden biridir. O zamanlar 10-15 hane idi. Köyün yerleşim alanı yüksekte olması nedeniyle manzarası ayrı bir zevk verir. Bu nedenle GOLAZIN TAM ZİRVESİ namı yayılmıştır. Çevresinde Bozarmut, Akçataş, Çobanlar, Yağcılar, Karaosmanlı, Alioğlu, Çal gibi köyler bulunmaktadır. Şimdi köyde çoğu rahmetli olmuş ve kalanlarda İstanbul'a çoluk çocuğunun yanına göç etmiş ve dolaysıyla köy kışın tamamen boşalıyor ama özellikle yazları 35 haneye kadar ulaşıyor. (Kim bilir 36 haneyi de bana açarlar)
O amcaların torunları geçmişinden haberdar olsun, dedelerinin ebelerinin nasıl sıkıntılar içerisinde annelerini, babalarını büyütmeye çalıştıklarını düşünsünler ve anayurtlarına yabancı kalmasınlar diye köydeki anılarımı arada mini mini yazıyorum. Gelen mesajlardan o torunların çok mutlu olduklarını görüyorum. Çünkü içlerinden ''Hocam sizden Allah razı olsun. Ben köyümü hiç görmedim. Ama sizin anlattıklarınızdan sonra merak etmeye başladım. İlk fırsatta ziyaret edeceğim…Hem de sizin yazdıklarınız sayesinde 30-35 sene önce köyümüzdeki yaşantılar, kırgınlıklar, dargınlıklar, sevinçler hakkında bilgi sahibi oluyoruz.. En önemlisi nereden nerelere gelmişiz, halimize şükretmemiz lazım onu idrak ediyoruz.'' Türü mesajlar alıyorum…
Ben bu yazıyı kaleme alırken 34 yıl önceki pencereden bakarak yazmaya çalışıyorum. Tabiri caizse o günlerden bugünlere köprünün altından çok sular akmış. Şehirlerimizin değişime uğradığı gibi köylerimizde aynı hızla değişime uğradı. Köprünün altında akan su bazı örf ve adetlerimizi alıp götürse de sosyal imkânlar açısından çok şeyler getirdi. O yıllarda; köyde elektrik yok, telefon yok, ulaşım yok, yok yok … Çünkü 10 tane köyün tek traktörüyle ilçeye gitme imkânınız var. O da komşu köyde inip, kalan mesafeyi sırtında torbalarla yürümek şartıyla. Daha da zor olanı, traktöre erken binen yer kapıyor. İmamı-öğretmeni erkenden binip römorkta oturamadığı için yer bulamıyor. Kimi domatesim, kimi ekmeğim eziliyor diyor. Sonradan araya sıkışmaya çalışırken bayağı zorlanıyor. Şoföre torpil yaparak traktörün ön kabininde ayakta da olsa gidebilecek şekilde yer bulabilirse kendini şanlı görüyor. Bu şekilde 4-5 saat yolculuğu gönül rahatlığı içerisinde yapıyor. Halinden şikâyet etmiyor. Ama şimdi ben de dâhil olmak üzere otobüslerde koltuk beğenmiyoruz. Toplu ulaşım yerine özel araçla gidelim diyoruz. 
Atamam çıktıktan sonra köyün durumunu öğrendiğimde moralim çok bozuldu. Rahmetli babacığımda hasta yatağında yatıyordu. Ben ailemi yanıma rahatça götürmek ve usandıkların da geri getirmek istiyordum. Belki onun da etkisiyle yüz üstü yattım başladım ağlamaya. Bu durumumu gören babam: ''Oğlum üzülme, DEMİREL yolsuz, susuz, elektriksiz, telefonsuz köy kalmayacak diye bağırıyor. Daha yeni akşam ajanslarında dinledim…'' diyerek moral vermeye çalıştı. Bu noktada özetin özeti:
''Köyün adı Koyukıran, Kargı kazası / Kızılırmak sabaha kadar sazaktı / Evde ekmek bitti, karnım acıktı  / Utandım kimseden isteyemedim, / Üç öğün makarnaya talim eyledim'' (1985)
Merhum Abdürrahim Karakoç'un ;
Bağlandım gurbete gelemiyorum, 
Doğduğum topraklar küskün mü bana? 
Dostlarım ne haldeler bilemiyorum, 
Ovalar, oymaklar küskün mü bana? 
Diye anlattığı, Köylerimizin günden güne virane olduğu şu dönemlerde uzaklardan köylerine sahip çıkan, dedelerinin, ninelerinin acı tatlı hatıralarını unutturmamaya çalışan, onları gelecek nesillerine aktarmanın gayreti ve sorumluluğunu omuzlarında yaşayan köylerimizden biri olan ve ilk görev yerim olması hasebiyle kan bağım olmasa da gönül bağım olan ''GOLAZ'ın Tam Zirvesi Koyunkıran Köyü'' nü ve orada el birliği ile yapılan takdire şayan hizmetleri sizlere tanıtmak istedim.  Ümit ederim severek okur ve daha da önemlisi bir köyünüz var ise 'Bizler de acaba köyümüze bir şeyler yapabilir miyiz ?'diye düşünceye dalarız.
Golaz'ın tam zirvesinden İstanbul'a, İstanbul dan da Golaz'ın tam zirvesine uzanan gönül ve elbirliği ile Muhtar Besim Nalcı ve Koyunkıran Köyü Dernek Yönetimi olarak dünden bugüne köyde yapılan ve daha da yapılacak olan güzellikleri şöyle bir sıralayalım:
* Birlik beraberliği sağlayabilmek ve yapılacak hizmetleri daha kolay organize edebilmek için 1998 yılında ''Koyunkıran Köyü Kalkındırma ve Yaşatma'' derneği kuruldu. 
* Mübarek Ramazan ayında tüm köylülere iftar yemeği verildi ve devam edecek.
* Gençleri toplayabilmek için Koyunkıran Köyü adına Futbol takımı oluşturuldu ve bu takım Golaz Platformu Futbol turnuvasında şampiyon oldu. 7 den 70 kadın erkek tüm köylü bu şampiyonluğu kutladı.
* İstanbul'da köylülerini sosyal açıdan bir araya getirebilmek adına Koyunkıran Köyü Boğaziçi yat gezisi yapıldı
* Köyün giriş ve çıkışlarına göze hoş gelmesi ve bir nezaket işlevi gören ''Hoş Geldiniz'' ve '' Güle Güle'' tabaları yapıldı.
* Kargı Ormanlarının gölgesinde bulunan mesire alanlarına, köylülerin daha rahat ve hijyenik olarak piknik yapabilmesi için modern piknik masaları konuldu.
* Köyün içerisindeki zirveye çok amaçlı kamelya,  önüne de 5 m yüksekliğinde bayrak direği dikilip, Türk bayrağının7/24 gönlerde dalgalanması sağlanıp, çocuklara gençlere bayrak şuuru aşılanması amaçlandı. Okulların kapanmasıyla köylerde dalgalanmayan bayrak eksikliği giderilmiş oldu.
* Köyün içme suyu olarak, Ahmet'in oluğunun suyu caminin önüne kadar getirildi. Mermerden sağlıklı bir çeşme yapıldı.
* Yıllardır harabe durumunda olan, taş bina köy okulunun baştan sona tadilatı ve çevre düzenlemesi yapılarak köyün ortak kullanımına sunuldu. Okulun içine su tesisatı döşenip, bahçesine çeşme yapıldı. Ayrıca okulun önüne 7 m yüksekliğinde bayrak direği montajı yapılarak, şanlı bayrağımızın 7/24 burada da dalgalanması sağlandı. ( Bu arada Ağrı - Tutak İlçesinden olan 1985 - 1986 yıllarında beraber görev yaptığımız, öğretmen Kasım İdekçi beyi yâd etmeden geçemeyeceğim)
* Köyün eski ahşap camisi yıkılarak yerine yerine betonarme, minareli hoş bir cami inşa edildi.
* Köyün alt başında bulunan su, köy içerisine getirilip ikinci bir çeşme olarak kullanıma sunuldu.
* Kargı ilçesinin sırık kebabı meşhurdur. Bu bağlamda kuzu çevirme yerinin düzenlemesi yapılıp o noktaya kadar borular döşenerek su getirildi.
* Kayanın başının beton duvarlarının boyaması yapılarak, göze daha hoş gelmesi sağlandı.
* Köyün üst başına, yıllardır hayali kurulan ve Golaz bölgesinde bir ilk olan umuma açık olarak hizmet verecek olan Hasan Yaman ekmek fırını yapıldı.
* ''Geçmişini unutan geleceğinden emin olamaz'' sırrınca köy adına mevlidi şerif okutuldu. Yemek verildi. Akşam da gençlere eğlence düzenlendi
* Ayrıca sosyal medya aracılığı ile köylüler arasında sıkı bir iletişim sağlanmaktadır.
Bunlara ilaveten her köye olduğu gibi bu köyümüze de devlet imkânlarıyla yapılan güzel hizmetler de olmuş. Her şeyden önce grup yolu sıcak asfalt. Telefon, internet vs. artık sıradan hizmet. Köy içine parke taşları döşenmiş, çocuk parkı mevcut. Çöpler periyodik olarak toplanmakta. Dünden bugünlere bakıldığında canı gönülden ''Allah Devletimize Zeval Vermesin''  duasını özellikle yaşlılarımızın yaptığına şahit oluyoruz.
33 yıl sonra öğretmen adayı oğlum ve burada  anıları olan anacığımla beraber köyü ziyarete gitmiştim. Gördüklerime ilaveten son durum hakkında bana bilgileri ulaştıran ve bunu siz değerli okuyucularımla paylaşmama vesilen köyüne âşık Adem Genç Beye ve onun nezdinde yapılan hizmetlerde emeği geçen tüm Koyunkıran halkına en kalbi dileklerimle selamlarımızı iletiyorum.
 Umarım bu imece usulü yapılan gönüllülük esasına dayanan hizmetler ve en önemlisi ''Geçmişi iyi okumayan milletler geleceği inşa ederken hata edebilirler'' sırrınca örf ve adetlerini yaşatabilmek için gayret gösteren eli öpülesi köylüler, bu noktada doydukları yere bağlanıp, doğdukları veya atalarının doğduğu yerlere yabancı kalan nemelazımcı nesillere örnek olur.