HABER/YORUM EROL TAŞKAN

Hayat hikayesi ve içinde yaşadığı zorluklar nedeniyle duyanların yüreğini yakan 44 yaşındaki Mehmet Ergan, 10 yıldır sokakta yaşıyor. Kış mevsimlerinde Sosyal Yardımlaşma tarafından kiralanan otelde kalan Ergan, geri kalan günlerini otobüs durağına sığınarak geçiriyor.

Buz gibi demir bankların üzerinde sabahlayıp, gündüz vakitlerini de genel olarak arastada geçiren Mehmet Ergan, yaşadığı tüm zorluklarla ve kimsesizlikle babasının ölümünden sonra tanışmış.

Annesi evlendikten sonra evinden ayrılmak zorunda kalan çaresiz adam, çektiği 10 yıllık çilenin ardından adeta kurtuluş umudunu yitirmiş.

Duyunca insanın kanı donuyor. Nasıl olur? Bu zamanda sokakta kalan insan olur mu? gibi cevapsız sorular kemiriyor insanın vicdanını.

Fakat bir de bakıyorsunuz ki, bakar gözlerimizin bile görmediği karanlık bir hayatın içinde çırpınan bir insanın acı gerçekliği ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Ben şahsen insanlığımdan utandım. Gözümüzle de şahit olup kulaklarımızla işittiğimiz gerçekliğin karşısında adeta lâl olduk. Gece saat 11,00'den sonra otobüs seferlerinin bitmesini bekleyip, gece mahkumluğunun yolunu tutuyor.

O vakte kadar arastanın en son kapanan çay ocaklarının mecburi müdavimi olan Mehmet Ergan, en son çay ocağının da kapanmasıyla arta kalan iki saatlik vakti Ulu Camii avlusunda, parkta ya da kuytu köşelerde bekleyerek tamamlıyor.

İdam sehpasına yürüyen mahkumlar gibi adımlıyor çaresizliğin mahkum ettiği hücresine giden yolu. Demir bankın üzerine oturuyor 3-5 dakika, Etrafı kolaçan ettikten sonra lambalar sönünce uzanıyor bankın üzerine. Üzgün gönlüne perde ettiği karanlığa bürünüp, yalnızlığı ile kucaklaşıyor.

"Babam olsaydı, ben böyle olur muydum?" diyerek, babasızlığın başa getirdiği, yetimliğin ne kadar da zor olduğunu ifade ediyor kendince.

Alışmış gibi dursa da, gönlünün bir kenarında sönmeye yüz tutan kurtuluş ümidini harlamaya çalışıyor. Sanki onun için hayat otobüs durağından ve arastadan ibaret gibi.

Şu koca şehirde, evsiz yurtsuz kalmış bir garibin derdine derman olacak hayır sahiplerinin çıkacağına, özellikle de duyup haberdar olduktan sonra harekete geçeceklerine yürekten inanıyorum. Aksini düşünmek bile istemiyorum zira, bu vakte kadar haberdar olmamanın, çare üretememenin yükü, katmer katmer çoğalır ve bu yükün altında ezilir gideriz.

Bu vakte kadar hiç kimse Mehmet Ergan'la ilgilenmemiş dersek, duyarlı insanlara haksızlık etmiş oluruz. Elbette elinden tutmaya çalışanlar, destek olanlar var. Fakat herkes kendi imkanları kadar yardımcı olabiliyor. Hal böyle olunca da üretilen çareler, derdin büyüğünü bertaraf etmeye yetmiyor.

Mehmet Ergan'a şu an için tek lazım gelen, başını sokacağı sıcak bir yuva. Tek göz olmasına bile razı. Kimileri kendini nasıl idare edecek diye düşünebilir. Bunun cevabı da, 10 yıldır tüm yokluklara ve zorluklara rağmen ayakta kalabilmeyi başarmış bir insan, kendine ait bir evde kendisini haydi haydi idare eder. 

Göz göre göre bir hayatın sönüp gitmesine izin vermeyip, 10 yıllık gecikmiş sorumluluğumuzu yerine getirme adına hayır sahiplerinden Mehmet Ergan'a destek bekliyoruz.

GÜNDÜZ ARASTADA GECE DURAKTA

Mehmet Ergan, kendisi için yurt bellediği otobüs duraklarının tehnalaşması için arastanın çay ocaklarında bekliyor. Pamuk Prenses masalında gece 12’den sonra süslü hayatlar bal kabağına dönüşürken, onun için gece 11,00’den sonra otobüs durağı da adeta sığınacak bir yuvaya dönüşüyor.

Bir kaç günlüğüne bile güç yetirilemeyecek olan bu çileyi 10 yıldır çekmek zorunda kalan Mehmet Ergan, çaresizliğine karşı koymaya çalışsa da gücünün yetmeyeceğini biliyor. Pamuk ipliği gibi bir ümidi eğirip bükerek kendisine örmeye çalıştığı hayat ipine sıkı sıkı tutunmaya çalışıyor.

Editör: Haber Merkezi