Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile İslam Ekonomisi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından 5 ülkeden bilim insanlarının katılımıyla düzenlenen “Uluslararası İslami Sigortacılık ve Finans Sempozyumu”nda katılımcılar sunumlarını gerçekleştirdiler.

‘2022 YILININ İLK ÇEYREĞİNDE İFM HAYATA GEÇİRİLECEK’
Sempozyuma çevrimiçi katılan Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Katılım Finans Dairesi Başkanı Dr. Tarık Akın konuşmasında, İstanbul Finans Merkezi (İFM) Projesi’ne dair bilgi vererek, söz konusu projenin bir inşaat projesi olmaktan öte Türkiye’nin küresel finans vizyonunu yansıtması bakımından büyük önem arz ettiğini belirtti.

Tarık Akın konuşmasında şunları kaydetti:
“Bu vizyonun bir tezahürü de İFM’nin katılım finans ve Fintek olmak üzere iki temel ayağının bulunuyor olmasıdır.  İnşallah 2022 yılının ilk çeyreğinde İFM’in hayata geçirilmesi planlamaktadır. İFM projesinin hayata geçirilmesiyle üç temel etkinin ortaya çıkacağını düşünmekteyim. İlk olarak, İstanbul’un bir finans merkezi olarak konumlanmasıyla yatırım, üretim, ihracat ve bunların finansmanı aynı merkezde birbirine entegre biçimde ortaya çıkacak. Tabiri caizse aynı mutfakta pişecektir. Dolayısıyla bu durum ekonomik aktivitenin, etkinlik ve verimliliğin artmasına olanak sağlayacaktır. İkinci olarak, katılım finans ve Fintek merkezli projesiyle Türkiye’ye yakın coğrafyamızda hali hazırda etkin biçimde kullanılmayan tasarruflara yönelik bir çekim merkezi oluşacaktır. Dolayısıyla bu minvalde sağlanan uzun vadeli ve kaliteli fonlar yatırım, üretim, ihracatın artmasının aynı zamanda da bazı yapısal problemlerin çözümüne katkıda bulunacaktır. Üçüncü ve en önemli konu ise İstanbul’un yeni küresel finansal mimarinin oluşmasında önemli katkısının olması potansiyelidir.”

Dr. Akın, insanı ve insani değerleri geri planda tutan, gelir ve servet eşitsizliklerini besleyen, üretimsiz yapay büyümeye yol açan mevcut küresel finansal mimarinin artık sürdürülemez olduğunun, mevcut sistemin temel aktörlerince de dile getirildiğine işaret ederek, şöyle devam etti:

“Önümüzdeki dönemde öyle ya da böyle sistemin mevcut aktörlerince yeni bir küresel finansal mimarinin oluşumuna yönelik somut adımlar atılacak. Ancak yeni finansal mimari önerisinin, dünyada toplumsal karşılık bulması için ahlak ve insanı merkeze koyan, sürdürülebilir, sosyal sorumluluk gibi konuları öne çıkartan yapıda olması gerekir. Dolayısıyla katılımcıların üretimi, ahlaki değerleri ve risk paylaşımını öne çıkartan katılım finans sadece Müslümanlara değil tüm insanlığa hitap edebilecek büyük potansiyele sahiptir. İstanbul Finans Merkezi’nin, katılım finans ve yeni finansal mimarinin oluşmasında önemli katkısının olması potansiyelinin yanı sıra katılım finansın, etki ve sürdürülebilirliğe dayalı risk paylaşımı, reel üretimi önceleyen konular için de bir cazibe merkezi olacağını düşünmekteyiz.”

‘DİNİMİZE GÖRE, SANAL OLAN, GERÇEK OLMAYAN, ALIN TERİ KARIŞMAMIŞ ŞEY, HELAL DEĞİLDİR’
Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk de konuşmasında, üniversitelerin, sadece eğitim ve araştırmalar için var olmadığını, topluma hizmet, bulundukları topluma katkı sunmanın, artık günümüzde üçüncü nesil üniversite olma yolunda önem arz ettiğini ifade etti.

Üniversitelerin, kendi içine kapalı, sadece eğitimini veren ve araştırmasını yapan, uzun duvarlarla toplumla arasına mesafe koyan yapılar olmaktan uzaklaşması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, “İşte bu sempozyumla da sadece üniversitemizi toplumla buluşturmuyor aynı zamanda 5 ülkeden, İslam beldelerinden bir birliktelikle uluslararası işbirliğine dönüştüren yapı olma yönünde adımlar atmış oluyoruz. İlahiyat Fakültemiz ve İslâm Ekonomisi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezimizin ortaklığında, yan yana gelmesiyle böyle uluslararası organizasyonları yapıyor olması önemli bir gelişme” diye konuştu.

Sempozyumda, çevrimiçi ortamda, İslami sigortacılık ve İslami finans alanında ufuk açacak 6’sı Arapça, 4’ü İngilizce, 38’i Türkçe olmak üzere çok sayıda bildirinin sunulacağını kaydeden Prof. Dr. Öztürk, şunları söyledi:
“4 bin 500 yıl önce başlayan bir sigortacılık tarihinden bahsedilir. Dolayısıyla tedbirli olmak, insanların hep aklının bir kenarında vardır. Örgütlü hale gelmesi, farklı metotlarla olmuştur. Kendi dinimiz, bizi hayata bağlayan inanç bütünü bağlamında, Peygamber Efendimizin (S.A.V) döneminde geliştirilmiş akile müessesesinden bahsedilir. Ecdadımızın Selçuklu döneminde derbent teşkilatıyla bu tedbirleri yürütmeye çalıştığını görüyoruz. Daha sonra, Osmanlı’da da çeşitli yardım kuruluşları, destek kuruluşları anlamında birçok kuruluş, vakıf oluşmuştur. Esnaf yardım sandıkları ve lonca gibi sigorta benzeri tedbir amaçlı çalışmaların yapıldığını görüyoruz.”

Günümüzde ise çok yönlü kapitalist ekonomik model çerçevesinde oluşmuş ciddi risk alanları bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Öztürk, şöyle devam etti:
“Gerçekten reel ekonomik değişimin, ticaretin olmadığı, sanal, bazı değiş tokuşlarla artık ekonominin bir şekilde yerine oturduğu ve bu şartlarda kar ve zararın oluştuğu konvansiyonel sistemden bahsediyoruz. Bizim dinimize göre, sanal olan, gerçek olmayan, alın teri karışmamış, emek karışmamış ve içinde belli risk alanı da ticari olarak değiş tokuşa dokunmamış bir şey helal değildir. Faize biz onun için karşıyız. Faiz ile emeğin yan yana gelmeyeceğini, birikimin, tedbirin yan yana gelmeyeceğini onun için düşünmekteyiz. Bunu Naslar bağlamında belirlemiş, Sünnetüllah tamamen metodolojisini koymuş, tabi ki şu anda yeni yapılan çalışmalarla da bugüne bu pratiği nasıl yansıtırız çabasında olmak bir Müslümanın, biz Müslümanların boynunun borcu. Bu vesileyle buradayız. Burada, ne olabilir, nereye gidilebilir, şu ana kadar gelişmiş metotları da tartışarak ele alacağız.  Bu çalışmaların bize katkı sunacağına yürekten inanıyorum.”

‘YÜKSEKÖĞRETİMDE İSLAM EKONOMİSİ VE FİNANSIYLA İLE İLGİLİ PRATİĞE KATKILAR ARTIYOR’
Sempozyuma çevrimiçi katılan Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Savaşan, Türkiye’de son 10 yılda bankacılık, ekonomi ve özellikle İslami ekonomi düzeni ve sigortacılık alanında muazzam atılımlar atıldığını söyledi.
Prof. Dr. Savaşan, şunları kaydetti:

“2012’den itibaren yükseköğretimde başlayan lisansüstü programlar, ardından başlatılan lisans programları gecikmiş bir şeydi. Yani belki 30 yıllık, 40 yıllık gecikmeden bahsediyoruz. Örgün yükseköğretimde İslam ekonomisi ve finansıyla ile ilgili hem teorik uygulamalar hem enstrüman anlamında, çeşitlendirme anlamında pratiğe katkılar gittikçe artmakta. Şükür ki Sakarya Üniversitesi de bu alana katkı sunma bakımından çaba sarf eden üniversiteler içerisinde. Biz de 2012’den bu tarafa lisansüstü çalışmalarla yapıyoruz.”

‘HALKININ ÇOĞU MÜSLÜMAN OLAN TÜRKİYE’DE, BU KONULAR HAK ETTİĞİ ŞEKİLDE BİLİNMİYORDU’
Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın da 1991 yılından bu yana sigortanın mahiyeti ve İslam’daki yeri konusuyla ilgilendiğini belirterek, “O günlerde İslami sigortacılık Türkiye’nin gündeminde yok gibiydi” dedi.
Türkiye dışındaki birçok İslam ülkesinde, 1960-1970’li yıllarda, ticari sigortalara karşı açılmış alternatif İslami özellikli yardımlaşma sigortaları gibi değişik isimler altında İslami sigortacılık ilke ve kurallarının ortaya konulmaya çalışıldığına işaret ederek, şunları kaydetti:

“Diğer İslam toplumlarında, İslam alimleri, sigorta konusunu hararetle tartışırken, halkının çoğu Müslüman olan Türkiye’mizde bu konular hak ettiği şekilde bilinmiyor ve tartışılmıyordu. Zira Türkiye’nin gündemi çok farklı şeylere kilitlenmişti. İslam toplumlarındaki bu tartışmaları da Türkiye gündemine İslam’a göre banka ve sigorta isimli çeviri kitabıyla getiren Sayın Prof. Dr. Hayrettin Karaman hocamız oldu. O günün Türkiye’sinde bu konuda başka bir Türkçe kaynak bulmak neredeyse imkansızdı. Gün geçtikçe ticaret sigortalarına dair İslam alimleri arasındaki tartışmalar, Müslümanlar arasında duyulmuş olmalı ki Din İşleri Yüksek Kuruluna bu meyanda birçok soru sorulup fetva istendiği, ancak bu sorulara cevap verebilecek bilgi birikime, ne Diyanet ne ilahiyat camiasının sahip olmadığı o günlerde ifade ediliyordu. 

Sonraki dönemde Türkiye’de sigortacılık konusunda biraz bilinçlenme oldu. Bunun sonucu olarak bazı sektörler tarafından İslami esaslara uygun şekilde sigortacılık yapmak maksadıyla alternatif yeni sigorta kurulması girişimlerinde bulunuldu fakat bu girişimler rejim sorunu oluşturacak girişimler olarak görülmesi nedeniyle engellendi. Dolayısıyla menkul ya da gayrimenkul mal varlığı için birçok riskle karşı karşıya kalan Müslüman zenginler, ticari sigortaların kucağına bırakılmış oldu. Başka bir yöntemle sigorta hizmeti alma girişimleri, irticai faaliyet olarak damgalandı. Son 10-15 yıldan beri özel sektör, İslami esaslara uygun sigortacılık sözleşmeleriyle halkımıza sigortacılık hizmeti verebilmektedir. Bu gelişmeler, şükranla, takdirle yad edilmesi gereken gelişmelerdir.” 

PROF. DR. KARAMAN, İSLAMİ FİNANSMANIN ŞARTLARINI ANLATTI
Sempozyuma, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyesi, İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman da çevrimiçi katılarak bir konuşma yaptı. İslami sigorta ve İslami finans sisteminin gerçekleşmesinin bazı ön şartları bulunduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Karaman, “İslam için ‘namaz, oruç, hac ve zekâttan ibaret’ diyen, bunları dahi tam olarak uygulamayan Müslümanları, kamil manada Müslümanlar halinde getirecek eğitim şart. İslami finansman bu şartlar gerçekleşirse, gerçekleşir” dedi.

İslami finansman kavramı içinde, para, bankacılık, şirketler, borsa, kooperatif veya şirket çerçeveli İslami sigorta, yeni teknolojilerle finansman, bireysel ihtiyaçların faizsiz karşılanması gibi birçok konu bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Karaman, şunları söyledi:

“Bütün bu konularda İslami finansmanın gerçekleşmesinin ilk akla gelen şartlarını şöyle sıralayabilirim; aynı inancı, dünya görüşünü ve hedefi benimsemiş olan devletler, kurumlar, kuruluşlar arasında birlik ve beraberlik, dayanışma, bu birlik ve beraberlik dayanışmanın en önemli meyvesi olarak sağlam bir para, İslam’ı ‘namaz oruç, hac ve zekattan ibaret’ diyen, bunları dahi tam olarak uygulamayan Müslümanları, kamil manada Müslümanlar halinde getirecek eğitim. İslami finansman bu şartlar gerçekleşirse gerçekleşir. Devlet, sivil toplum kuruluşları desteğiyle hem İslami eğitim hem de İslami finans uzmanları yetiştirmek. İslami finansın İslami olmayandan farkı, dini sorumluluk bakımından önemi konusunda halkı bilinç ve bilgi sahibi kılmak için gerekeni eksiksiz yapmak. İslami olmayan, dayatıcı finansman ve kazanç yolları baskısını yok etmek veya hafifletmek için devlet ve sivil toplum kuruluşları olarak tedbirler almak. İslami olmayan hayatın birey, kurum ve toplumlar olarak İslami finans konularında bilgiyi arttıran ve problemlere uygulanabilir çözümler üretebilen çalışmalar yapmak. İşte bu son şartın uygulaması olan sempozyuma katılanları, tertip edenleri ve her türlü emek verenleri tebrik ediyor ve kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum.”

Prof. Dr. Karaman, Avrupa düşüncesinin, kendisini fikir dünyasına sokan değerleri kazandığı günden beri Darwin, Marx, Freud, liberal düşünce filozoflarının sunduğu verilerin hükmü altında olduğuna, bu düşünce sisteminin insanı yeryüzünün halifesi olarak ele almadığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hasılı, felsefesi, düşünce sistemiyle Avrupa insanı İslam insanından farklıdır. Doğusuyla batısıyla Avrupa insanı, ibadet hayatına varıncaya kadar maddeciyken, İslam insanı bunun aksinedir. Avrupa insanı dünyayı ve kainatı çarpışma ve çatışma içinde görürken, İslam insanı öyle değildir. Avrupa insanı başkalarını kendi çıkarına, maddi düğmeye bakarak hayatını kendisi için yaşarken, ikincisi böyle değildir. Bu genel görüş farklarını ekonomide de görmekteyiz. İslam’ın ekonomik yapısının üç direği vardır; mülkiyet, hürriyet ve içtimai adalet. Çeşitli şekillerde tezahür eden mülkiyet ki dağılım bunun ışığı altında belirlenmektedir. Üretim, tüketim ve dağılım sahalarında İslami değerlerle sınırlanmış hürriyet söz konusudur. Dengeye ve karşılıklı kefalete dayanan ve böylece değerlerin tanımlanmasına temel teşkil eden bir içtimai adalet söz konusudur. Doğusu ve Batısıyla Avrupa dünyasının iktisadında bunların mukabili olan hususlara baktığımızda, onu şekillerinde kapitalist ve sosyalist sistemlerden farklı olduğunu görürüz.”

Sempozyum daha sonra bilim insanlarının online katılımlarıyla gerçekleştirdiği sunumlarıyla devam etti. 

Editör: Haber Merkezi