FATİH AKBAŞ
Ensar Vakfı Çorum Şubesi’nde yapılan söyleşilerin bu seferki konuğu Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zekeriya Işık oldu.
Ensar Vakfı Çorum Şubesi konferans salonunda gerçekleştirilen söyleşide Doç. Dr. Zekeriya Işık, II. Abdülhamit Han dönemi hakkında katılımcılara bilgiler aktardı.

II. Abdülhamit Han’ın Rus Panslavizm'i, İngiliz ve Fransız sömürgeciliğinin pençesine düşmüş/düşürülmüş, Kırım’ı, Yunanistan'ı kaybetmiş, Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın özerkliğini tanımış, dış borç batağına saplanmış ve 1875’de iflasını ilan etmiş bir imparatorluğu devraldığını belirterek sözlerine başlayan Doç. Dr. Zekeriya Işık, “Sultan tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu durumu şöyle ifade etmiştir: Hazine borç içindeydi Tanzimat'tan beri her şeyimizi Avrupa'dan getirir olmuştuk ülkede kurulmuş birkaç fabrikada kapanacak durumdaydı. Yol yoktu haberleşme güçleşmişti, kadroların büyük bir kısmı azınlıkların elindeydi. Avrupalılar’ın soyundan olan memurlar vardı ki bazıları Yunanistan'a hizmet etmeyi Osmanlı İmparatorluğu’na hizmet etmenin önünde tutuyorlardı bir şey daha vardı dünyada yalnızdık. Düşman vardı fakat dost yoktu” dedi.

‘TÜRKİYE’NİN GELECEK VİZYONUNU BELİRLEDİ’
Eğitimi ülkenin gelişiminin mihenk taşı olarak gören Sultanın, Türk modernleşme tarihinin o ana kadar ki en geniş kapsamlı eğitim reformlarını ve yatırımlarını hayata soktuğunu vurgulayan Doç. Dr. Işık, “Bugün Anadolu’da Rumeli’de sayısız eğitim ve öğretim kurumu onun döneminde yapılmıştır. Ülkenin içinde bulunduğu çok zor şartlara rağmen sanayi, ticaret ve ulaşım alanında özellikle de demiryolu ulaşımında büyük projelere imza atan Sultan II. Abdülhamit bu alanda da adeta Türkiye’nin gelecek vizyonunu belirlemiştir” şeklinde konuştu.

‘EMPERYALİST KUŞATMAYI YARMAYA ÇALIŞTI’
İmparatorluğu uluslararası bir güç ve denge unsuru haline dönüştüren Sultan’ın, keskin zekâsı ve güçlü liderlik vasfı ile devletin gücünün çok çok üstünde bir siyasi güç ve etki alanı yaratarak emperyalist kuşatmayı yarmaya ve onların çıkar çatışmalarını tespit ederek onları bir birileriyle çarpıştırmaya gayret gösterdiğinin altını çizen Işık,  “Güçlü liderliğinde hasta adam ölmemiş iyileşme belirtileri göstermiş hatta emperyalizme karşı bütün bir İslam coğrafyasına yeni bir dinamizm ruhu üflemiştir. Onun bu kararlı ve cesur adımları ondan kurtulmak isteyen emperyalist güçlerin ve onlara uşaklık eden iç mahfillerin etkisiyle büyük saldırılara maruz kalmıştır” ifadelerini kullandı.  

‘SULTAN’A MUHALEFET EDENLER SONRADAN HAKKINI TESLİM ETTİLER’
Sultan II. Abdülhamid’in düşürülmesinin imparatorluğun da sonu olduğunu vurgulayan Işık sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
“Hararetle Sultan’a muhalefet edenler sonradan onun hakkını teslim etmişlerse de artık çok geç kalınmıştır. Bugün herkes çok iyi bilmelidir ki tarihi siyasi ve ideolojik saliklerle bölmek, parçalara ayırarak bir birinden ayrı ve bağımsız göstermek doğru değildir. Siz gölge etmeye kalksanız da koskoca hakikat nokta mesafesinde değişiklik gösterecek değildir.  Sultan Mahmut’u, II. Abdülhamit Han’ı yok sayarak Türkiye’ye ulaşmak ve Cumhuriyeti kurmak mümkün değildir. Bu milletin ölücülük yapmadan, idealize etmeden, sakin ve sağduyulu bir şekilde bilimsel yol ve yöntemlerden yürüyerek tarihini bilmek ve anlamak gibi bir mecburiyeti vardır. Bu coğrafyada var olmak ve varlığımızı sürdürmek için bu elzemdir.”

Editör: Haber Merkezi