HABER-YORUM 
EROL TAŞKAN

Gazi ve İnönü Caddesi'nde el ele gezen dağı yeğen, Çorumlular'ın gönlünde özel bir yere sahip. Saf ve tertemiz yürekleriyle, sempatik halleri ve birbirlerine olan bağlılıklarıyla dikkat çeken Engin Sipahi ve dayısı İhsan Sipahi, hava şartlarının elverdiği ölçüde caddede gezintiye çıkıyor. 
Yeğen Anadolu Özel Eğitim Merkezi öğrencisi, dayısı da Belediye Engelli Eğitim Merkezi'nin kursiyerlerinden. Dayı yeğen arasında farklı bir hiyerarşi var. Dayı İhsan Sipahi 32 yaşında, yeğeni Engin Sipahi 17 yaşında. Dayı büyük olduğu için nereye gidileceğine, ne yapacaklarına o karar veriyor. Engin de dayısını kırmayıp, O'nun gönlünü hoş tutmak için denileni yerine getiriyor. Görüntüde idare dayıda gibi olsa da, dayısına göz kulak olup, sahip olan yeğen Engin aslında.  Engin, dayısından daha iyi bir durumda. Sanki dayı yeğen rollerini değişmiş gibiler. Fakat işin hassas tarafı, Engin'in deryalar kadar geniş gönlünde yatıyor. Her sabah evden alıp çarşı pazar gezdirdiği dayısını küçük kardeşini korur gözetir gibi sahiplenirken, bunu mümkün olduğunca dayısına hissettirmeyip, dayısının büyüklük şanını koruyor. 
Dayı İhsan Sipahi, yanağından makas alarak sevip, diller döktüğü yeğenine sevgisini ifade ediyor. Her dayı yeğenini sever ama bu esvgi bir başka. Dayı yeğen sevgisinden çıkıp, kökü gönülde, dalları arşı sarmış bir sevgi onunkisi. Yeğeninin kendisine ettiği dostluğu, yarenliği ve arkadaşlığı iliklerine kadar hissetmiş bir duyguyla yeğenini seviyor. 

Engin çok konuşkan, dayısı da ondan aşağı değil. Selam sabah ettikleri insanlarla, çok güzel sohbet ediyorlar. Özellikle Engin'in hayata bakışı, her bir olaydan ve siyasi gelişmelerden haberinin oluşu, sanki büyümüş te küçülmüş dedirtiyor. Gönül gözüyle bakınca, iki insanın tek bir yürek oluşunun resmi yansıyor. 
Eksik gedik demeksizin, tüm eksikliklerin ve engellerin ortadan kalktığının yaşayan örnekliğini sergiliyorlar. 
Konuşmaları edep dolu, muhabbet dolu. Saygıda kusur yok, samimiyette cimrilik yok. Allah gönüllerine her anlam cömertlik vermiş. Ne sözlerini esirgiyorlar, ne de sevgilerini. Gülen gözlerine yer etmiş samimiyetleriyle, bir bakışta insanın yüreğine işleyiveriyorlar. "Bu adamlar bal gibi" demekten kendinizi alamıyorsunuz. Nefsimizi saran onca manevi hastalığa ve kötülüğe esir oluşumuza bakıp, onların hayatı mı engellerle dolu, yoksa bizim hayatımız mı engellerle çevrili diye düşünmek geliyor içinize. Nefsi hastalıklarımın dikenli tellerle ördüğü ve neredeyse canavara dönüşebilen yapımızı varsaydığımızda, onların melek kadar saf ve temiz oluşlarına imrenmeden edemiyor insan. Gönülleri fetheden dayı yeğenle tanışık olmanın hazzını, aciz bir kaç cümleyle okurlarımızla paylaşalım istedik. Biz onları tanıdığımıza çok mutluyuz. İnşallah onları bizi tanımış olmanın pişmanlığına sürüklemeksizin, dostluk ve samimiyetlerine karşılık verebilenlerden oluruz.