RÖPORTAJ:ABDULLAH UBEYDİ
Günahlardan kurtuluş ayıdır Ramazan.

Kibirden nefretten ve ötekicilikten kurtuluş ayıdır Ramazan. Benlerin ve senlerin değil bizlerin tezahür ettiği aydır Ramazan. Akşamlar “merhaba ey Şehr-i Gufran, merhaba ey Şehr-i Ramazan” sesi ile adeta şahlanır minarelerimiz. Sofraların etrafına da sevgi ve muhabbet ile toplanır müminler. Ellerin semaya açıldığı gönüllerin huşuya kavuştuğu aydır Ramazan. Hoşgeldin ya Şehr-i Mağfiret hoşgeldin ya Şehr-i Ramazan. 

Müminler için bir rahmet, mağfiret mevsimi olan ve ebedi mutluluğun kapısını açacağı belirtilen Ramazan ayının önemi ile toplumsal faydalarını Çorum İl Müftüsü Muharrem Biçer ile konuştuk.

Ramazan ayının, manevi duyguların doruğa çıktığı zamanlar olduğunu vurgulayan ve tam bir teslimiyetle tutulan orucun, insanı günahlardan alıkoyup, gönüllerde güzel duyguların yeşermesine katkıda bulunacağını belirten İl Müftüsü Muharrem Biçer, bu mübarek ayla ilgili sorularımızı cevapladı.

Ramazan ayı Müslümanlar için ne anlam ifade ediyor.  Bu mübarek ayı diğer aylardan ayıran, farklı kılan özelliği nedir? 

Ramazan ayı müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir.  Bu kıymetli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle değerlendiren mümin, ebedi mutluluğun kapısını açar. Cehennemden kurtuluş beratını almış olur.
Ramazan ayının dinimizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir yeri vardır. Çünkü kutsal kitabımız Kur'an bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Yüce Allah Kur'an'da “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.” (Bakara 185) buyurmuştur.  Kur'an'da bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen “kadir gecesi” yine bu ay içinde eda edilir. Ayrıca İslam'ın temel ibadetlerinden olan oruç da bu ayda tutulur. Bu nedenle Ramazan ayı, Müslümanlar için en kutsal aydır ve ona "on bir ayın sultanı" denilmiştir.

Oruç kimlere farzdır? Hangi hallerde oruç tutulmayabilir? Ağır işte çalıştığı için ya da sınavlara hazırlandığı için oruç tutmak istemeyenler olabilir bu kişilere tavsiyeleriniz nelerdir? 

Ramazan orucu akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına ulaşmış ve oruç tutmasına engel bir mazereti olmayan kadın ve erkek her Müslümanın üzerine farzdır.  
Bu genel ilke uyarınca, farz olan Ramazan orucu ibadetini, belli şartlara bağlı olarak erteleme konusunda bazı ruhsatlar getirilmiştir.   Ramazan orucunu tutmayıp, kazaya bırakmayı mubah kılan mazeretleri şöylece sıralayabiliriz:
Yolculuk: Ramazan ayında sefer mesafesi bir yere gitmek için yola çıkacak olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. (en az 90 km)        Bununla birlikte yolcu sayılan kimsenin, eğer gerçekten bir sıkıntı yoksa ve zarar da görmeyecekse oruç tutması daha faziletlidir, kendisi için daha hayırlıdır.   

Hastalık: Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edilen bir kimse, oruç tutmayabilir veya tutmuş olduğu orucu bozabilir. Sonradan iyileşince tutamadığı günleri kaza eder.  Kur’an-ı Kerim’de, “İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar.” (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır. 

Yaşlılık: Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç tutmayıp yerine fidye verebilirler. Bakara suresinin 184. ayetinde, bu şekilde olup da oruca güç yetiremeyenlerin, oruç tutmayıp fidye vermeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. İyileşme umudu olmayan hastalar da aynı hükme tabidir.   Bir oruç fidyesi bir fıtır sadakası miktarıdır. Bu yıl fitrenin asgarisi de 40 TL olarak belirlenmiştir.

Hamilelik ve çocuk emzirmek:  Hamile veya çocuk emziren kadınlar, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları hâlinde oruç tutmayabilirler. Bu konuda alanında uzman bir hekime danışılması daha uygun olur. Tutamadıkları bu oruçlarını, şartların elverişli olduğu başka zamanlarda kaza ederler.   

Hayız ve nifas: Bu durumdaki bir kadının, namaz kılması ve oruç tutması sahih değildir hatta haramdır.        Hz. Peygamber (sav) bu durumdaki kadınların oruç tutmayacaklarını ve namaz kılmayacaklarını bildirmiştir. 
Hayız ve nifas hâllerinde kılınmayan namazlar daha sonra kaza edilmez ancak bu hâllerde tutulmayan Ramazan oruçları ise kaza edilir.  

İleri derecede açlık, susuzluk: Oruçlu bir kimse açlıktan veya susuzluktan dolayı helâk olacağından, beden ve ruh sağlığının ciddi boyutta bozulacağından endişe ediyorsa veya böyle bir şeyin olması tecrübeye veya Müslüman bir doktorun raporuna göre kuvvetle muhtemel ise, sonra kaza etmek şartı ile orucunu bozması caiz olur.    Sağlık şartlarının düzelmesi hâlinde bozulan oruç Ramazan’dan sonra kaza edilir.  

Zor ve meşakkatli işlerde çalışmak: Aslında bir insanın, ibadetlerini normal bir şekilde yapmasını engelleyecek, zor ve ağır işlerde çalışması veya çalıştırılması doğru değildir. Ancak kişisel veya toplumsal zorunluluklar, bazı kişilerin böyle işlerde çalışmalarını gerektirebiliyor. Böyle durumda bulunan bir kişi, oruç tuttuğu takdirde sağlığına bir zarar gelmesinden korkuyorsa, orucunu tutmayabilir. Bu durumda olanlar, müsait zamanlarda tutamadıkları oruçlarını kaza etmelidirler. Bununla birlikte,     Müslüman bir kimse, işlerini, ibadetlerini aksatmayacak şekilde düzenlemelidir.  İşverenlerde özellikle bu mübarek ayda, çalışanlarına her türlü kolaylığı sağlamalıdır.
Sınava gelince, ben, oruç tutmanın, sınava olumsuz etkisinin olacağını düşünmüyorum. Zaten sınavlar genelde öğleden önce yapılıyor, gençlerimiz sahurda iyi bir kahvaltı yaparak sınavlarına girsinler, orucun olumlu katkısını göreceklerine inanıyorum. Ancak kişi kendisi için hayati öneme sahip, geleceğini etkileyeceğini düşündüğü bir sınava girecek ve oruç tutması halinde sınavda, bedenen ya da zihnen etkileneceğine ve bu durumunda başarısını olumsuz etkileyeceğine dair kuvvetli kanaati varsa vicdan sorgulamasını yaparak o gün oruca niyet etmeyebilir. Tutamadığı orucu daha sonra kaza eder.

Ramazan orucunun mazeretsiz olarak tutulmaması büyük günah olup, kazasıyla birlikte tövbe etmek de gerekir. Ayrıca Ramazan’dan sonra tutulan oruç, Ramazan’da tutulan orucun sevabını karşılamaz. 
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde:  "Özürsüz olarak Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz" buyurmuştur. (Tirmizî)  

Orucun Müslümanlara  farz kılınmasının hikmeti ne olabilir? 

Oruç ibadetinin farz kılınmasının hikmetlerini kısaca şöyle ifade edebiliriz.
Oruç, müminleri kötülüklerden korur. Kötülüklerden korunan ise cehennemden korunmuştur.
Kur'an-ı Kerim'de; "Ey iman edenler! Sizden evvelki ümmetlere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Ta ki, korunasınız." (Bakara, 2/183) buyurulmuştur.
Sevgili peygamberimizde; "Oruç insanı Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır. Tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi." (Nesâî, Savm, IV, 167) buyurmuştur.
Oruç kişiyi şükre yöneltir:  Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan kimse nimetin değerini daha iyi anlar ve nimetleri kendisine veren Allah'a şükretmesini öğrenir.
Oruç sabır ve irade gücü kazandırır: Oruçlu olduğu için sahip olduğu şeylere el sürmeyen kişi, iradesine hâkim olmuş, nefsini zorluklara alıştırarak eğitmiş ve üstün bir meziyet kazanmış olur.   
Oruç ahlakı güzelleştirir: Oruç, belirli bir süre basit bir aç kalma olayı değildir. Oruç, köklü bir irade terbiyesi, insanı kötü alışkanlıklardan temizleyen, çirkin davranışlardan uzaklaştıran ve iyi huylar kazandıran bir ahlâk eğitimidir.     
Oruç sağlığı korur: Orucun sağlığa ilişkin yararları tıp uzmanlarınca ortaya konulmaktadır.    Peygamber Efendimiz; “Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız.” buyurmuştur.     
Oruç, fakirlere karşı yardım duygusunu geliştirir:    Oruç tutan kişi, yoksulların sıkıntılarını yüreğinde daha iyi hisseder, onlara karşı şefkat ve merhamet duyguları uyanır. Bunun sonucu olarak da yoksullara yardım elini uzatır, sıkıntılarını gidermeye çalışır.

Ramazan ayı Müslümanlara bir fırsat ise onu nasıl değerlendirebiliriz?
Ramazan ayı, Allah’ın rızasını kazanma ayıdır. Oruç ibadeti, beş vakit namaz, teravih, dua, mukabele, zikir ve tespihler, iftar, sahur, fitre, sadakalar, hepsi de birer sevap makinesi gibi işlerler. Uygulayıcılarını ebedi nimet ve mutluluklara eriştirirler.  Tüm bu güzelliklere ihlasla şuurla sarılarak bu ayı geçirmek gerekir ki özellikle bu mübarek ayda Kur’an-ı Kerîm’i daha çok okumalı, manasını derin derin tefekkür etmeli, âdeta canlı bir Kur’an olabilmenin gayreti içinde bulunmalıyız.  İbadetlerimizi ömrümüzün son ibadetiymiş gibi, ölmeden önceki “son fırsat” şuuruyla eda etmeliyiz. Geçen Ramazan’da aramızda bulunan nice eş-dostun bu Ramazan’a ulaşamadıklarını, bizim de bu nimete tekrar ulaşıp ulaşamayacağımızın meçhul olduğunu sık sık tefekkür ederek bu ayı değerlendirmeliyiz.

Ramazan ayında suç oranlarının azalması neye bağlanabilir sizce? 
Ramazan ayı, manevi duyguların bir anlamda doruğa çıktığı zamanlardır.   Tam bir teslimiyetle tutulan oruç, insanı günahlardan alıkoyar, gönüllerde güzel duyguların yeşermesine katkıda bulunur. İnsanı yalandan, dedikodudan, fitneden, fesattan alıkoyar.  Peygamberimiz “Oruç bir kalkandır. O halde oruçlu kötü söz söylemesin. Oruçlu kendisiyle çekişip kavga etmek isteyen kişiye ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin. “ buyurarak ibadetle kabahatin bir arada olmayacağına dikkat çekmiştir. Dolayısıyla bütün inanalar, Ramazan ayının manevi atmosferinin etkisinde kalarak ahlaki ve nefsi anlamda kendilerini disipline ederler. Suça teşvik edici haramlardan uzak dururlar ki buda suç oranlarını düşürür.
11 ayın sultanı olan bu mağfiret ayında bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi bulunmaktadır. Bu gece neden bin aydan daha hayırlı  ve bizler için nasıl bir önem taşımaktadır. Bu mübarek gecede neler yapmalıyız? 
Kadir Gecesi; rahmet, mağfiret ve günahlardan arınma mevsimi olan on bir ayın sultanı Ramazan ayının kalbi mesabesindedir.     Bu gecenin adına müstakil bir sure indirilmiştir. 
Cenab-ı hak buyuruyor ki:   “Şüphesiz, biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Cebrail o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”
Peygamber Efendimiz de, “…Bu ayda öyle bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin hayrından mahrum kalan, bin ayın hayrından mahrum kalmış gibidir.” (Nesâî, Sıyâm, 5.) buyurarak Kadir Gecesi’nin önemine vurgu yapmaktadır.  

Zaman ve mekânlar, kendilerinde vuku bulan önemli hadiselerle değer kazanırlar. Kadir Gecesi’nin kıymeti ise Kur’an’dan gelmektedir. Çünkü Cenab-ı Hakkın insanlara son hitabı ve evrensel mesajı olan Kur’an bu gecede indirilmeye başlanmıştır. Bu gece;  cahiliye karanlığının çöktüğü diyarların İslam nuruyla tanışmaya, Kur’an’la aydınlanmaya ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) risaletiyle şereflenmeye başladığı gecedir.
Bu gece, kalbi Kuran nuru ve peygamber müjdesi ile parlayan, alnı secde izleri ile nurlanan müminler için af ve mağfiret gecesidir. Sevgili peygamberimiz inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek Kadir gecesini ihya edenlerin geçmiş günahlarının affedileceği müjdelenmiştir. (Buhârî, “Fazlü leyleti’l-?adr”)
Bu geceyi, Yüce Allah’a kendi iç dünyamızı açabileceğimiz, günahlarımızdan af ve mağfiret dileyeceğimiz, yapıp ettiklerimizin muhasebesini yapabileceğimiz bir lütf-i ilahî olarak değerlendirelim. Günahlarımızdan tevbe ve istiğfar ederek geleceğimizi tertemiz inşa etmeye niyet edelim. 

Bu geceyi Kur’an okuyarak ve anlamı üzerinde düşünerek, namaz kılarak ve dua ederek geçirmeye çalışalım. Hz. Aişe validemiz, peygamberimize sordular: Ey Allah’ın Resulü, Kadir gecesine tesadüf edersem nasıl dua edeyim? Peygamberimiz; Allah’ım, Sen affedersin, affetmeyi seversin, beni de affeyle." diye dua et, buyurdu. Kendimiz için dua ederken, milletimizin birlik ve kardeşliği, ülkemizin bütünlüğü için de dua edelim inşallah.   

Son olarak mağfiret ayına nasıl veda edip Ramazan Bayramını nasıl geçirmeliyiz?
Ramazan ayında kazandığımız güzel hasletleri diğer on bir aya yayarak devam ettirebilmek önemli.   Diğer on bir ayı da Ramazan gibi yaşayabilmek her Müslümanın ideali, hedefi ve niyeti olmalıdır. Çünkü başta namaz ibadeti olmak üzere diğer yaptığımız bütün hayır ve hasenatlar için, “Ramazan getirdi, bayram götürdü” olmamalı. Ramazan, ibadeti ahlak haline getirip bir daha bırakmama bilincinin kazanılması gereken bir aydır. Yoksa ibadeti belli bir aya sıkıştırma ayı değildir Ramazan. Çünkü bizim sorumluluğumuz hayat sona erinceye kadardır. 
Bayram günleri, tatil günleri olmaktan öte, bize bir takım yükümlülükler yükleyen günlerdir. Bu yükümlülükleri yerine getirdiğimiz zaman, bayramın anlamını ruhumuzda daha çok hissetmiş olacağız.
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Bayram günü sadaka vermeye, hayırlı işler yapmaya koşunuz, namazı kılıp, zekâtı veriniz. Tesbih ve tehlil ile meşgul olunuz. Zira bugün öyle bir gündür ki, Allah günahlarınızı affeder, dualarınızı kabul buyurur ve size rahmet nazarıyla bakar.”

Dolayısıyla Bayramlar, yardımlaşma ve paylaşma, kimsesizlere kimse olma günleridir.  Barış ve sevinç günleridir. Bayram vesilesiyle sevgi etrafında birleşmeliyiz. 
Bayram günleri af günleri, merhamet duygularının yoğunlaştığı günlerdir. Başta ana- babamız olmak üzere büyüklerimizin ellerini öpüp hayır dualarını almalı, kırılan gönüllerini onarmalıyız.                                                         
Akraba ve komşularla tebrikleşerek karşılıklı sevgi ve saygı duygularımızı aktarmalı, muhtaç olanlara yardım elimizi uzatmalıyız. Karşılaştığımız kimselere selam vermeli ve bayramını kutlamalıyız.       Hastaları ziyaret etmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimler ve kimsesiz çocuklara şefkat dolu duygularımızı aktarmalı, onlara ana-babalarının yokluğunu hissettirmemeye çalışmalıyız. Dargın olduğumuz kimselerle bayramı fırsat bilip barışmalı, tanıdıklarımızdan küs olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Ölülerimizi hayırla yad etmeliyiz, kabirlerini ziyaret etmeli ve onlara hayır duada bulunmalıyız.
Sözlerimi Alvar’lı Muhammet Lütfi Efe hazretin bayramın nasıl bir bayram olması gerekliliğini ifade ettiği mısralarıyla sonlandırmak isterim.

Can Bula Cananını
Bayram O Bayram Ola
Kul Bula Sultanını
Bayram O Bayram Ola

Hüzn-ü Keder Def Ola
Dilde Hicap Ref Ola
Cümle Günah Af Ola
Bayram O Bayram Ola

Editör: Haber Merkezi