Saadet Partisi (SP) Çorum İl Başkanı Faruk Cıdık, gündem konularına ilişkin yazılı basın açıklaması yaptı.

Saadet Partisi iktidarında Türk halkının eksikliklerinin hızla giderileceğini, problemlere etkili çözümler üretileceğini vurgulayan SP İl Başkanı Cıdık, “Öngörülemez günleri birlikte aşacak, Türkiye'nin sağlıklı, kararlı ve kendinden emin bir şekilde yola devam edeceği günleri birlikte tesis edeceğiz.” dedi.

Cıdık, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

2001 YILI TEKERRÜR EDİYOR
“Ülkemizin pek çok problemi, insanımızın birçok sıkıntıları, gündemde de epey sıcak başlıklar var. Bu bizi şaşkına çeviriyor. Yarının ne getireceğini, iktidarın hangi adımı atacağını bir türlü tahmin edemiyoruz. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı'nın kabine toplantısının ardından yapmış olduğu açıklamalar ve ardından yaşanan gelişmeler gündemin en sıcak başlığı haline geldi.
7'den 70'e her vatandaşımızın gözü kulağı kim ne dedi, şu kurum ne açıkladı, bugün neye zam geldi, döviz indi mi çıktı mı; bu haberlerde.
Biz böyle günleri en son 2001 yılında yaşamıştık. 20 yıl sonra, dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta; 2001 krizi günlerinin ve aynı gündemlerin adeta 2021 yılında tekerrür etmesidir. 
İktidar ne yaptığını, niçin yaptığını ve nasıl yaptığını bilmiyor. İnsanlar artık bırakın yarını, bir saat sonrasını bile öngöremez haldedir. Bugünden yarına, hatta sabahtan akşama değişen gündem ve politikalar, en ufak karar alımını dahi herkes için zorlaştırmaktadır. İktidarın akşamdan sabaha, sabahtan akşama ani politika ve karar değişiklikleri, insanımıza büyük maliyetler yüklemektedir. Bugün ne diyorlarsa yarın tam tersini uyguluyorlar, ertesi gün ise o gün uygulamaya koyduklarının tam tersi söylemlerde bulunuyorlar!
İyi olan ne varsa hepsi bu iktidarın başarısı, kötüye giden ne varsa hep başkalarının suçu, kabahati, hatta ihaneti! Sayın Erdoğan'ın pazartesi günü yaptığı konuşmanın ardında yatan psikoloji budur. "Rezervler yükselirken ben Başbakandım, benim dönemimde bu başarıyı yakaladık; ama erirken ben yoktum, Cumhurbaşkanıydım" diyor. Ne olduysa o arada olmuş güya… İşte şimdi de Pazartesi akşamına kadar rekor üstüne rekor kıran dövizin hızla düşüşü. Yükselirken başkaları yükseltiyordu, inerken kendi başarı hanelerine yazmaya çalışıyorlar. 

NEYE GÖRE BAŞARI?
22 Aralık 2020, yani tam bir yıl evvel Dolar 7,65, Euro ise 9,35 seviyelerindeydi. Yani ortada bir başarı falan yok! Paramızın sadece son yıldaki değer kaybı bile telafi edilmiş değil. Hani Erdoğan diyor ya; "Ben Cumhurbaşkanıydım rezervler erirken" diye, bu fiyatlara bir de bu açıdan bakarsak;
Sayın Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014 yılında Dolar 2,15, Başkanlık Sistemine geçtiğimiz ve kendisinin ikinci kez sınırsız yetkilerle Cumhurbaşkanı seçildiği 24 Haziran 2018 tarihinde ise Dolar 4,60 seviyelerindeydi. Şimdi hangi rakama göre başarıyı belirleyelim, siz karar verin? 2014 öncesi mi başarı, 2014-2018 arası mı, 2018 sonrası mı, 2020 mi, 3-4 gün öncesi mi, yoksa şu 3-4 günlük dönem mi?

FATURA HER ZAMAN MİLLETİMİZE KESİLİYOR
Son döneme bir bakın; döviz ve altın fiyatları bir günde %30 arttı, ardından azaldı. bu normal bir gidişat olamaz. 24 saatte %60’lık bir dalgalanmayı hiçbir ekonomi kaldıramaz. 
Başarıyı da, başarısızlıkları her seferinde başkalarına fatura etmeyi de adet edindiler. Fakat, ne olursa olsun olup bitenlerin faturasını her zaman milletimiz ödüyor. İnsanımız nasıl hareket edecek, ihracatçılarımız, üreticilerimiz, esnaf, işçi, işveren neye göre karar alacak?

Daha düne kadar, "faiz düşecek" dediniz, "nas var" dediniz, "yüksek kur avantaj" dediniz; şimdi cambazlıklar yaparak, kelime oyunlarıyla başka bir türkü tutturmaya çalışıyorsunuz. Milletin psikolojisini, dengesini bozuyorsunuz. Birileri Dolar yükselirken de, düşerken de kâr ederken, milletimiz ise hem yükselirken, hem düşerken zarar ediyor. Şöyle bir ortamda kim kâr edebilir? Bu kararları alanlar ve bu kararların alınacağını daha önceden bilen bir avuç insan. 
Şimdi endişelerimizi dile getiren birkaç soruyu kamuoyu önünde sormak istiyorum:
Açıklanan bu modelle;
Nas ne oldu? Bu "devlet destekli çifte faizin" hükmü sizce nedir?
Şimdi faiz başta olmak üzere her şeyi dolara endekslemiş olmadınız mı?
Ülkemizde Doların ana para haline gelip, TL'nin ona bağlı uydu para olması değil midir?
Bu model başarılı olmazsa; ortaya çıkacak maliyeti kim ödeyecek?
Anladık devlet garantili ihaleleri sevdiniz de; "devlet garantili faizin" Hazine'ye olan yükünü nasıl karşılayacaksınız?
Bankada hiç parası olmayan milyonlarca insanın kabahati nedir?
Zenginin parasının garantörü fakir, getiri kârının teminatı ise vergilerle oluşturulan millet bütçesi olmayacak mı bu düzende?
Yine fakirden alıp zengine vermeye, servet transferine devam mı edeceksiniz?
Kısa vadede başarı amaçlayıp, sizden sonrası ne olursa olsun mu diyorsunuz?
Bu model, finansal yıkım ve çöküşün önüne perde çekmek değil midir?
Döviz kurunun yükselişine bağlı peş peşe gelen zamlar, aynı hızla geri çekilecek mi?
Döviz ve altınını zirvede bozduran, şimdi dip noktalardan tekrar alacak olanlar kimlerdir, bunlar açıklanacak mı?
Ve her şeyden önemlisi; madem bugün bu modele geçecektiniz, niye birkaç aydır milletimize bunca bedeli ödettiniz?
Bunlar ülkeyi bir çöküşe götürüyor. Son zamanlarda acaba seçime mi gidiyoruz diye bir kanaat de oluşmaya başladı. Şimdi döviz indi faizler inecek peki zamlar ne olacak? O da inecek mi?”         (Haber Merkezi)

Editör: Haber Merkezi