HABER/YORUM:EROL TAŞKAN

Korona virüse karşı verilen mücadelede, kısmen de olsa gevşeklik gösterip, virüsle mücadelenin sona erdiği gibi yanlış bir algıya sürüklendiğimizi söylemek yalan olmaz. Özellikle Ramazan Bayramı’nda uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının bitimiyle, sanki eski normal hayatımıza tekrar dönmüşüz gibi bir algı hakim.

Kırıntısından bile türeyip, dünyayı kasıp kavuracak güce ulaşma kabiliyeti olan Korona Virüs’ün tüm dünyaya tek bir kişiden yayıldığını unutmamalıyız.  Türkiye, dünya genelindeki mücadele başarısıyla parmakla gösterilirken, çok şükür Çorum’da da büyük bir başarıya imza atılmış ve bu korku dolu süreç en az zararla atlatılmıştı. 

Hastanemiz başta olmak üzere ortaya konan fedakarlıklar ve samimi mücadele her türlü takdiri haketti. 
Fakat gelgelelim ki, bu başarı zirvedeyken ne olduysa oldu ve toplumumuzu bir boşvermişlik kapladı, hepimizin mücadele reflekslerini köreltti. Bunun da semeresi hemen kendisini gösterdi ve ne yazık ki hasta sayımız hemen hareketlendi. 
Yapılan tüm mücadelelerin çöpe gitmemesi ve korkulanla yüzyüze gelmemek için lütfen sosyal mesafe, maske ve hijyen konularıyla ilgili düşüncelerimizi tekrar revize edelim. Kendi kendimize telkinlerde bulunup, “Bu iş bitti” yanılgısından bir an önce sıyrılalım. 

Tabiki hayat bir yandan devam ediyor. Ancak hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı da muhakkak. Toplum olarak kontrollü bir normalliğe adım attığımızı, bunun anlamının da kontrolü ve tedbiri elden bırakmaksızın virüsle yaşamayı öğrenmek olduğunu unutmayalım. 

İyileşen hastaların, sadece alkışlarla uğurlandığı sahneleri göz önüne alıp, bu işin çok kolay bir mesele olduğunu zannedersek, ya kendimizi ya da en sevdiklerimizi yoğun bakım ünitelerinde bulabiliriz.
20-25 gün süren yoğun bakım tedavileri sırasında, solunum cihazlarına bağlayan insanların o süreçte nasıl zorluklarla ve sancılarla boğuşmak zorunda kaldığını bir de onların dilinden dinlemek gerek. Hiçbir şey görüldüğü kadar kolay değil. Sadece solunum cihazının takılması için insanın boğazına yerleştirilen malzemelerin boğazda bıraktığı tahribatı gidermek için bile en az bir yıllık tedavi ve rehabilitasyon süreci gerekiyor. Hiç kimse bile isteye 20-25 gün eli kolu bağlı ve yarı baygın bir şekilde yüz üstü yatarak kalmayı tercih etmez. Bir de şu notu düşelim ki, oldu da tedaviniz başarıyla sonuçlandı. Bu tedavi sürecindeki yaşadığınız mücadelenin sizde ömür boyu bırakacağı hastalıkları da akıldan çıkarmamak gerek. 
Yani diyeceğimiz o ki, bu iş bitmedi. Azalması bittiği anlamına gelmiyor. Dünyadaki tüm korona virüslerini bir araya getirseniz, birkaç gram anca ederken, zerresinin bile bir ülkeyi hatta tüm dünyayı yeniden kasıp kavurmaya gücü yeterken, denizi geçip çayda boğulmanın alemi yok. Tedbir, dikkat, sosyal mesafe ve hijyen. Emeklerin zayi olmaması için. Haydi kendi canımızı hiçe sayıyoruz, en azından bu uğurda canını ortaya koyan sağlık kahramanlarına duyduğumuz minnet ve saygı için bile buna dikkat etmeliyiz.  Elden hijyeni, yüzden maskeyi eksik etmeden, mücadeleye devam.

Editör: Haber Merkezi