HABER/YORUM:EROL TAŞKAN

Ankara’da canilerin köpeklerini kasıtlı olarak saldırtıp yaraladıkları eşek, Bursa’daki Emekli Hayvan Çiftliğinde tedavi ve bakıma alınmış.

Bu vicdanı olan herkesin yüreğine su serpen güzel bir haber. Her Eve Bir Pati Derneği (HEPAD) ve Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) bu tür kayda değer çalışmalarıyla tanınıyor zaten. Ancak haberin devamında bakıma alınan eşeğe ‘Zeynep’ adı verildiğini öğreniyoruz. Bilindiği gibi ‘Zeynep’ Peygamber Efendimiz’in kızlarından birinin ismi.

Hayvanlar için bu kadar güzel ve insanlık adına değerli hizmetler veren Merkezin, inanç değerlerimize de saygılı olacağı düşüncesi ve eşeğe ‘Zeynep’ isminin verilmesinin farkında olmadan yapılmış bir hata olduğunu umarak yetkilileri aradık. Telefona çıkan bayan, ‘inançlara saygı’ gereğini hatırlatıyor olmamıza rağmen, bizi ‘ayrımcılık’ başta olmak üzere akla gelmedik ithamlarla suçladı. Bununla kalmadı, kendisini haklı ve güçlü göstermek adına bir hayvana ‘Kemal’ isminin de verilebileceğini belirterek, güya Atatürk’ün ismini dahi kullanmanın kendileri için sakınca taşımadığını ima etti.

Ya biz hassasiyetimizi ve meramımızı anlatamadık, ya da hanfendi o kadar kendi penceresinden bakıyor ki, kendisi gibi düşünmeyen herkesin fikrine ve değerine yabancı kalıyor.
Oysa bu tarz nobranlıkları, kabalıkları, kendisi gibi düşünmeyenlerin inançlarına saygısızlığı, hatta ‘kasıtlı saldırıları’ biz çok gördük. Hafızalarımızı bir yoklayalım; mübarek 3 aylardan biri olan ‘Şaban’, yıllarca kahkahalarla gülünen anlı şanlı yerli filmlerimizde ‘İnek Şaban’a evrildi. Bu ülkede saygın ve tercih edilir bir isim olan Şaban ismi, son 20 yıl içerisinde hiçbir aile tarafından kullanılmadı bu yüzden. Hamamböceğine ‘Kara Fatma’ denilmesinden tutun da, filmlerde din adamlarını öcü gibi karikatürize etmek, en dolandırıcı tipleri sakallı sarıklı ama ağzından salyalar akar vaziyette gayet itici halde ekrana taşımak, başörtülü bayanı gündelik temizlikçiden öteye taşımamak hep bu zihniyetin ürünü olarak yansıdı. Önlerine, toplumun genelinde kabul görmüş bir değeri alarak kendilerine saldırı siperleri oluşturanlar, tarih boyunca inanç değerlerine açıkça, kimi zaman da Müslümanlar’ın sinir uçlarına dokunup infial oluşturmak için saldırılarını hiç eksik etmedi. Kimi sapkınlar ise basın özgürlüğü kılıfı altında Peygamber Efendimiz’e hakaret etti. Onların yerel uzantıları da güya basın özgürlüğü adı altında, bu topraklarda milletin tepkisini ölçmeye, eğer susarlarsa ordan yürümeye yeltendi. Ne yazık ki bu memleket sanat, kültür, hayvan hakları, laiklik, barış gibi reddedilemez evrensel değerlerin arkasına saklanıp, perde arkasından inançlara saldıranlardan çok çekti.

Bunlar hep hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Öte yandan elbetteki ‘insanım’ diyen hiç kimse hayvanlar için yapılan iyiliğin önünde duramaz, karşı gelemez ve gelmemesi de gerekir. En başta İslam inancı bir tutam ottan, küçük bir fidana, karıncadan devasa hayvanlara kadar zarar vermemeyi ve merhamet etmeyi emreder. Netice itibariyle o ismin bir eşeğe verilmesi, Hazreti Zeynep’in şanından bir şey eksiltmez. -Bilinçli veya bilinçsiz- bu saygısızlığa sessiz kalmak da  bize yakışmaz. Kaldı ki aynı hassasiyeti bu milletin gönlünde yer etmiş tüm şahsiyetler için ve dahi başkaca inançları simgeleyen tüm isimlere, değerlere, düşüncelere karşı göstermek de önce inancımızın sonra da insanlığımızın gereği.
Emekli Hayvan Çiftliği görevlisi hanıma, meramımızı bu şekilde usulünce anlatmaya çalışsak da olmadı. Sanki mahkeme kararıyla bir isim konmuş da, vazgeçilmesi için pek çok mahkeme duruşması gerekiyormuşçasına, ‘saygısızlığı’ sürdürme inadı, ya umursamazlık, ya da milletin değerlerine karşı duyulan art niyetten kaynaklanıyor olmalı. 

Amacımız bir tartışma alanı veya kendimize gündem oluşturmak değil. Ancak sebebini tam anlayamadığımız bir inadın doğurduğu ‘saygısızlığı’ sineye çekecek de değiliz.  Hayvanlar için gayet güzel çalışmalar yapan yetkililerden biraz da insanların –en çok da kendimiz gibi düşünmeyenlerin- hassasiyetlerine özen göstermelerini beklemek sanırım en doğal hakkımız.