HABER/YORUM: EROL TAŞKAN
Korona virüsünden korunmak ve yayılımını önlemek için evde kalma çağrılarına mutlaka kulak vermeliyiz. Özellikle yaşlılara bulaştığı zaman ölümcüm sonuçlarını tüm dünya bizatihi tecrübe etti.
Şimdi bize düşen bu sonuçtan kendimize bir yol çıkarmak ve evde kalmamızın gereklerini kendimize çok iyi anlatmamız gerek.

Gençlere bir şey olmuyor mantığı ile hareket ettiğimizde, kendi anne ve babalarımızı, ninelerimizi ve dedelerimizi kendi elimizle ölüme mahkum ettiğimizi unutmayalım. 
Küçük bir hikaye uydurup, onun üzerinden konuyu anlamaya çalışalım:

Vaktin birinde, bir memleketi düşman işgal eder. Her köşe başı zaptolunmuştur. Ellerinde ağır silah taşıyan düşman askerleri, hiç bir ahlaki sınır tanımaksızın, her türlü kötülüğü uygulayacak tiptedir. 
İşgal ettikleri memlekette zulmü adeta oyuna çevirip, zulümlerini türlü bahanelerin arkasına saklarlar. Askerlerin komutanı bir emir yayınlar ve "kimi dışarda görürsek, annesini ve babasını öldüreceğiz" der.
Bunu duyan ahali ilk başta düşmanın ciddiyetini anlamaz. Anne ve babasını düşmandan korumak için evden dışarı çıkarmaz ancak kaçamak yapıp gizli gizli kendileri çıkar. Birincide yakalanmaz, ikincide yakalanmaz ama düşman askeri o kadar çoktur ki, eninde sonunda görülür ve ismi listeye yazılır.

Kendisini gören olmadığı sanan insanların evleri gecenin bir vakti baskına uğrar. Ne kadar karşı koysalar da güçleri yetip anne ve babalarına her türlü zulmü ve işkenceyi yapa yapa öldürülmelerine mani olamazlar. 
Bu acıyı yaşadıklarında iş işten çoktan geçmiştir. Ve o zaman anlarlar ki düşmanın şakası yok. Üstelik dışarda görülmeyenlerin evleri güvenli. Gerçekten de evlerinden çıkmayanların ailelerine ilişmezler. 
Anne ve babasının hunharca öldürülüşlerini, ellerinden hiç bir şey gelemeden izlemek zorunda kalan insanlar düşmanı suçlar. 

Düşman birliklerinin komutanı, öldürdükleri yaşlıların evlatlarını toplayıp, "Anne ve babalarınızın katilleri biz değil sizlersiniz." der. "Onları bizim önümüze atan sizsiniz. Onların hayatını korumak için küçücük bir fedakarlığı yapamadınız." sözleriyle, insanları bir ömür boyu anne baba katili olmanın verdiği ağır yükle yaşamaya mecbur eder.
Memlekette hiç bir yaşlı kalmayıncaya kadar bu zulmü sürdürürler. En son yaşlıyı da öldürdükten sonra, "Artık burada acılara boğmadığımız hiç bir aile kalmadı. Yaşlıları tek tek öldürdük. Geride kalanları da ömrünü kendi anne babalarının katili olmanın verdiği acıyla yaşamaya bıraktık." diyerek, ordusunu o memleketten alıp götürür.

Geride kalanlar, düşmanın işgalinden kurtulsa da, vicdanının onu esir alıp suçlamasından bir ömür boyu kurtulamaz......
Evet işte hikaye bu. Bizim de bugün içinde bulunduğumuz durum, tıpkı o hikayedeki memleket gibidir. Yaşlılarımızı virüs taşıyan ve virüsü yayan insanlar gibi görüp, onları evlere kapatarak, kendimiz dışarda gezersek, düşmana evimizi tarif eder, büyüklerimizin katili olması için onu evimize kendi elimizle buyur ederiz. Sonra da tıpkı hikayedeki insanlar gibi ömür boyunca anne baba katili hissiyle benliğimizi esir alan ve kemiren duygularla kahroluruz. 
Başımızın tacı büyüklerimizi korumak için, lütfen biraz daha dikkat, lütfen biraz daha gayret.

Evde kal Türkiye, evde kal Çorum...

Editör: Haber Merkezi