M.BURAK YALÇIN

HİTÜ Öğretim Üyesi ve TEPAV Bölge Çalışmaları Program Danışmanı Prof. Dr. Hilmi Demir, Türkiye’de dışlayıcı ve kapsayıcı olmak üzere iki din eğitimi olduğunu ifade ederek, “Türkiye’de din eğitim modeli dışlayıcı bir modele doğru evrildi. Hanefilik ve Maturidilik ile daha kapsayıcı ve kuşatıcı din eğitim modeli mümkün” dedi.

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Bölge Çalışmaları Danışmanı Prof. Dr. Hilmi Demir, Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek programının canlı yayın konuğu oldu.

Habertürk TV’de yayınlanacak olan programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın din adamlarına uyarıları, devletin Maturidiliğe dönüşü ve devlet-din ilişkisi gibi konular ele alındı.

Programda HİTÜ Öğretim Üyesi ve TEPAV Bölge Çalışmaları Program Danışmanı Prof. Dr. Hilmi Demir, devletin 1980’de mezhepler üstü eğitim modeline geçtiğini hatırlatarak, Türkiye’de mezheplerle ilgili araştırma yaptığını söyledi.

‘DİN ADAMLARIDA HALKTA MATURİDİLİĞİ VE HANEFİLİĞİ BİLMİYOR’

Halkın Maturiliği de Hanefiliği de bilmediğini belirten Hilmi Demir, “Din adamları da bilmiyor. Araştırmada ön lisans mezunu 11 yıllık imama “Ebu Hanife kimdir. Bilgi verir misiniz?” sorusuna bir paragraf cevap verebilirdi. 80’de başarılı olunmuş. Ne İlahiyat Fakültesi’nde ne Diyanette ne de halk tabanın da mezheple ilgili herhangi bir bilgi yok. Halk Maturidiliği yüzde 7 oranın da sadece ismini biliyor. İlahiyat Fakültesindeki öğrencilerin yüzde 87’si ne Maturidilik ne de Ebu Hanife ile ilgili hiçbir kitap okumamış. Devlette Maturidilik ile ilgili yeni kitap bastı. Bütün mesele şudur. 80’deki kırılmayı bugün bir deprem olarak hissetmeye başladık.” dedi.

‘TÜRKİYE’DE CİDDİ ANLAMDA SELEFİ DALGALANMA VAR’

Türkiye’de ciddi anlamda selefi dalgalanmanın olduğunu da kaydeden Demir, konuşmasına şöyle devam etti: “Suriye meselesini yaşadık. Çevredeki hareketlenmeyi yaşadık. Türkiye’de ciddi anlamda selefi dalgalanma var. Bu selefi dalgalanmayı devlet risk olarak okuyor. Sonuçta Suud merkezli bu dalgalanma üzerinden Türkiye’de her türlü operasyonu yapabiliyorlar. Türkiye operasyona açık hale geliyor. FETÖ meselesini de böyle okuyabiliriz. Gülen’in 80 tane kitabını gözden geçirdim Maturidilik ile ilgili bir tane atıf yok. Kendi kitabından başka kitap okutmuyordu.

Bir başka sorun ise Radikalleşme üzerinde bir dalga var. Radikalizm bir tehdit oluşturmaya, risk oluşturmaya başlıyor. Dini söylem, jargon sertleşiyor. Tekfircilik dediğimiz akımlar karşılık buluyor.  Burada devlet iki yapı arasında bir denge bulmaya çalışması lazım. Bir taraftan radikalleşmeden ve selefilikten bunalıyoruz diğer taraftan da buna karşılık fikri çeşitliliği korumak istiyoruz. Bunu yaparken de cemaatleri-tarikatları buldozer gibi ezmeden yapmamaya çalışmamız lazım. Çünkü bunlarda bu coğrafyanın sosyolojik bir gerçeği.”

‘HANEFİ USULE GÖRE TÜRKÇE DERS KİTABIMIZ DAHA YENİ YAZILDI’

Türkiye’nin Hanefi usule göre Türkçe ders kitabının daha yeni yazıldığını da aktaran Demir, Türkiye’de iki tane din eğitim modelinin olduğunu, bunlardan bir tanesinin dışlayıcı diğerinin ise kapsayıcı din eğitimi olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Dışlayıcı, benim hakikatim haktır benim dışımdaki bütün hakikatler batıldır. Türkiye’de anlaşılan bu. Kapsayıcı din eğitimi ise benim söylediğim haktır ama bununla birlikte hak benim söylediğimden ibaret değildir. Türkiye’de din eğitim modeli maalesef mezheplerden kaçarken daha kapsayıcı bir eğitim modeline doğru evrilmedi. Aksine dışlayıcı bir modele doğru evrildi. Hanefilik ve Maturidilik ile daha kapsayıcı ve kuşatıcı din eğitim modeli mümkün. Çoğulculuk modeli diyoruz biz buna. Devlet burada mümkün olduğu kadar kapsayıcı din eğitim modelinin hakemliğini yapıyor. Dışlayıcı olana tepki gösteriyor. Dışlayıcı olanı engelliyor ama bununla birlikte bütün söylemleri tek tipleştirmiyor. Bunu başarmak için yeniden başka şeylere ihtiyacımız var.”

‘HANEFİLİK SORUN ÇÖZEBİLME YETENEĞİNE SAHİP’

Hanefiliğin sorun çözebilme yeteneğine sahip olduğunu ve devletlerin yönetilme becerisini kuvvetlendirdiğini de vurgulayan Demir, “Bir kilise inşaatında bir Müslüman çalışabilir mi diye sorsak buna cevaz verecek din adamı yok ama Ebu Hanife verebiliyor. Müslüman kilise inşaatında çalışabilir diyor. Kilise inşaatında niçin çalışabilir. Hristiyanlarla bir arada yaşamaya ihtiyacımız var. Eğer siz Hristiyanlarla bir arada  yaşayabilecek bir hayatı inşa edeceksiniz buna cevaz vermeniz gerekiyor. Hanefinin en büyük özelliği toplumu farklılaştırabilecek ve toplumu bir arada tutabilecek dinamiklere sahip. Maturidiliksiz bir Hanefilik inşa ettiğiniz zaman Hanefilik özelliklerini yitiriyor ve yozlaşmaya başlıyor. Hanefilik olmadan da Maturidilik olmaz. Şiiliğin arkasında İran var selefiliğin arkasında Suudi Arabistan var ama Hanefi Maturidinin arkasında hiç kimse yok.” şeklinde konuştu.