EROL TAŞKAN
Diyanet Sen Çorum Şube Başkanı İsmail Şanal, hastalarının yaşamı için mücadele ederken, görevinin başında menfur bir saldırı ile hayatını kaybeden Dr. Ekrem Karakaya’nın vefatının ardından yaşananları değerlendirdi.

Türk Tabipler Birliği’nin tavrını eleştiren ve doktorların iş bırakmasıyla yaşananları yorumlayan Şanal, “Tepkinin daha başka yolu olmalı. Bu birlik, insan hayatını önceliyorsa, binlerce askerimizi ve polisimizi şehit eden terör örgütlerine de tepkili olsun” dedi. 

Bir din görevlisinin Cuma hutbesinde, bu yaşananları irticalen yaptığı konuşmayla eleştirdiğini ancak bazı sözlerin kastı aştığını söyleyen Şanal, anlatılmak istenenin yanlışa yanlışla gidilmemesi olduğunu vurguladı. 

İsmail Şanal açıklamasında şunları dile getirdi, “Arefe Günü Cuma hutbesinden iş bırakan ve vatandaşları iki gün mağdur eden doktorları bir din görevlisi kardeşimiz eleştirmişti. Din görevlisi kardeşimiz hepimizin muzdarip olduğu hastanelerdeki bir takım yanlışlara değindi. İrticalen yapılan konuşmasında maksadı aşan sözleri de olduğu görüldü. Anlatmak istediği; "yanlışa yanlışla gidilmemesi" olarak anladık. Elbette bazı kelimelerine maksadı aştığından dolayı katılmıyoruz, katılamayız da... Ancak insanı yaşatmak, insanın şifasına vesile olmak ve hayatlarındaki hastalıklarından kaynaklı zorluklara yardımcı olmakla mükellef olan saygıdeğer doktorlarımızın böyle bir dönemde iş bırakmasına bizler de karşıyız. İnsanlar anılan günlerde hastanelerden geri dönmek zorunda kaldılar. Hem de yüzlerce km uzaklardan gelerek... Şunu net olarak belirtelim; şiddete, şiddeti teşvike, devlete isyana, görevi başında olan hiçbir kamu görevlisine maddi ve manevi saldırıyı asla kabul etmiyoruz. Devlet görevlileri arasında ayrımcılığı da asla tasvip etmiyoruz. Hak aramak hak ihlali yaparak olmaz. Bunun mutlaka daha makul uygulaması olmalıdır. 

İşin daha vahim boyutu ise iş bırakma eylemleri... Adında Türk ibaresi de bulunan bir tabip teşkilatının hükümet karşıtlığı görüntüsü yapıp ülke insanımızın aleyhine işi gücü bırakarak çalışmasıdır. Son derece büyük bir olumsuzluktur ve kargaşanın bir adım öncesidir.... Sanki hükümetin uygulamalarını bahane edip devlet karşıtlığı politika üretmesi düşündürücüdür.  Tıp alanında çözüm yolları araması gerekirken başkaca işlere giriştiğinden dolayı karşıyız.  Durduğumuz yerin tam olarak milletin ve devletin tarafı olduğu için karşıyız.

Şayet tabipler Birliği vatandaşını ve devlet görevlilerini koruma ve kollama görevi varsa, terör örgütleri ülkemizde 35-40 bin kişiyi katlederken, askerimizi, polisimizi şehid ederken neden ses çıkarmadılar? Ayrıca şehitlerimiz olduğunda hiçbir askerimiz ve polisimiz "iş bırakıyorum" demedi, demez de... Bunların hayatları, hayalleri, çocukları, hanımları, anne ve babaları yok muydu? Ama bu büyük insanlar " vatan sağolsun" diyerek sabrettiler... 
Bu olaydan sonra Diyanet İşleri Başkanlığımız da müfettiş görevlendirmiştir. Gereken çalışmayı yapacaktır. Maksadı aşan sözlerin bir karşılığının olması elbette makul karşılanabilir, karşılarız da... 
Başka bir vahim olay da din görevlisi kardeşimizin üye olduğu, adında Türk ibaresi bulunan bir sendikanın din görevlisi kardeşimizin üyeliğini iptal etme cihetine gitmesidir. Kendisine bir mail göndererek üyeliğine son vermesidir. Anlamakta zorlanıyoruz. Neden? Kimin etkisinde kalarak iptal ettiniz? diye de sormadan edemiyoruz. Sendikalardan böyle bir şey beklenir mi? İlgili Sendika açıklama yapmak zorundadır. Size düşen hatası ile sevabı ile milletin yanında yer alan bu kardeşimizi yanlışını hatırlatarak, doğruyu ve haddi aştığını bildirip korumak ve yol göstermek olmalıydı... 

SAĞLIK BAKANI’NA SİTEM
Son olarak da Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, "Diyanetin bu konuda bir adım atıp atmadığını takip edeceklerini ve gerekirse müdahale edeceklerini" ifade etmiştir. Sayın Bakanım! Pandemi sürecinde müthiş özverili çalışmalarınız oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarının da en az sizin kadar özverili çalışması oldu. Evde, sokakta, resmi kurumlarda, trafik kontrollerinde ve her yerde Din görevlileri sizin ve vatandaşımızın yanındaydı. Yine de olacağız. Teşekkür ediyor dua ediyoruz. Ancak son olay bizi üzmüştür. Burası bir hukuk devleti, görevlendirilen müfettiş de hukukî olarak ilgili dosyayı teftiş kuruluna arz edecektir. Bir din görevlisinin söylediği ifadenin peşine düşecek olan kurum elbette ki Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. Sizin peşine düşmeniz gereken, bakanlığınız içindeki gayri milli tabip birlikleri ve onların yanlış söylem ve eylemleri olmalıdır. Ayrıca Türkiye'de vatandaşlarımız bir randevuyu bile oluşturmak da zorluk çekmektedirler. Sisteme bir müdahale mi var? Yoksa başkaca problemler mi var? Yani alanınızda ki sorunlar önceliğiniz olmalıdır. Şimdiye kadar da böyleydi. Sayın bakanım, ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı size bağlı bir teşkilat da değildir. Söyleminiz camiamızda "hukuku etkileme" olarak algılanmıştır. Diyanet işleri başkanlığı personeli sizden açıklama beklemektedir. Sağlık çalışanlarımızın haklarını korumak elbette göreviniz, saygı duyuyoruz. Olaya tek taraflı müdahil olmamanız daha şık olurdu. Ya da yol gösterici olmanız. Kamu çalışanlarına her türlü maddi ve manevi saldırı kabul edilemez. Din görevlilerine haksız ve olumsuz yakıştırmalar kabul edilemez. Problemler bahane edilerek devlete ve millete karşı sinsice oyunlar tertiplemek kabul edilemez.”