“Savurganlıkların disipline edilerek tamamının üretime yönlendirilmesi gerekir.” diyen Saatcı, “Kamuda tasarrufa yönelik atılan adımları doğru görüyoruz. Personel istihdamı gibi konulardan ziyade gereksiz para akan musluklar varsa onlar kapatılmalı yoksa kamuda personel ihtiyacı varsa işler zor yürüyorsa mevcut durumu toparlamada insanlar zorlanıyorsa orada mutlaka katkı ve takviye yapılması gereklidir. Çalışanın bu süreçte alım gücü doların, kurun yükselmesiyle düşüyor. Piyasadaki fırsatçıların bunu fırsat belleyerek dolarla alakası olmayan ürünlere bile bir anda zam yapar hale gelmeleri doğal olarak bizi de etkiliyor. Bu konuda da kamu görevlilerinin alım güçlerini yükseltecek şekilde ara paketleri de devreye sokarak Türkiye'de daha güçlü bir döneme doğru yürünmesi konusunda temennimiz ve gayretimiz var.” dedi.
Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde bazı hizmet kollarında elde edilen yıpranma payı hakkının yaklaşık 5 yıllık sürece sahip olduğunu hatırlatan Saatcı, "Bunun kapsamının genişletilmesi, diğer hizmet kollarının da bundan faydalanması talebimiz devam ediyor. Bunu askıya almış durumda değiliz. Sadece bu bir süreçtir. İnşallah bunu da diğer sorunları çözüme kavuşturup kazanım ürettiğimiz gibi bir kazanıma dönüştürürüz diye umuyorum.” dedi.
Memurları ilgilendiren konuların disipline edilmesi konusunda her türlü yapılacak iyi niyetli çalışmaya katkı sunacaklarını ifade eden Saatcı, “İş güvencesiyle alakalı kısmı biz farklı düşünüyoruz çünkü iş güvencesi devletin geleceğidir, memurun değil. Memur devlet adına görev yapan kişidir, iş güvencesini kaldırıp hepsini sözleşmeli statüye geçirdiğiniz anda burada çok büyük bir hata yapılmış olur. Uzun vadede bunun sonuçları ortaya çıkar. Biz bunu bugünden kestirerek, görerek buna karşı durduğumuzu, doğru olmayacağını söylüyoruz." diye konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN AYAĞA KALKMASINI İSTEMİYORLAR’
İdlib'deki gelişmelere ve Türk ekonomisine yönelik spekülatif ataklara da değinen Saatcı, şunları söyledi: “Türkiye’nin köklü bir geçmişe ve medeniyet bakiyesine sahip bir ülkedir. Küresel emperyal güçler, Türkiye gibi ülkelerin asla ayağa kalkmasını istemezler. Dünyada 3,5 milyon Suriyeli’yi misafir edebilecek, ekmeğini bölüşecek hatta il nüfusundan daha fazla Suriyeli’yi barındırıp hiçbir asayiş sorunu olmayacak başka bir örnek görülemez. Türkiye'nin bu anlamda çok ciddi bir fonksiyonu var. Onun için Batı, Türkiye'yi hep tamponda tutarak, buranın sorunları göğüslemesini, kendi refahlarının temin edilmesi açısından son derece önemli görürler. O yüzden Türkiye ayağa kalkmaya çalıştığında da mutlaka ya içerideki lejyoner gruplar tarafından ya da dışarıdan spekülatörler tarafından oraya hamle gerçekleştirirler. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Suriye Türkiye'nin yanı başında sıcak bir bölgedir. Türkiye'nin çok sayıda insana kucak açmış, insani yardım konusunda dünyada örnek teşkil etmiş, Suriye sınırları içerisinde güvenli bölgeler oluşturarak insanların güvenliğini ve yaşamalarını teminat altına almak için elinden gelen gayreti göstermiştir. Türkiye'nin güney sınırını çizip oradan ikinci İsrail oluşturabilecek terör gruplarından müteşekkil bir yapı oluşturulmak istenmekte, Türkiye'de emperyal küresel plana karşı her türlü direnişi göstermektedir. İdlib konusunda sıcak bir gündemle karşı karşıyayız. Yeni bir insan selinin, kitlesel göçün olabileceği konuşuluyor. Türkiye de devlet olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde uluslararası görüşmeler yaparak bu kirli planı durdurmaya ve karşı hamleler yapılmaya çalışıyor. Bu son derece kıymetlidir.
Millet olarak, olanın bitenin farkındayız. Bu yapılırken aynı zamanda Türkiye'nin ekonomisi göçertilsin, bu anlamda toplumsal bir kargaşa yaşansın diye, seçimlerde başaramadıklarını sosyal patlama ile bu ülkede başarmak isteyenler var. Türkiye buna müsaade etmeyecek kadar güçlü bir ülke. Bu millet artık neyin ne olduğunu biliyor. Kimseye bir şey anlatmanıza gerek yok."