M.BURAK YALÇIN

Ziyarette Belediye Başkan Yardımcıları Turhan Candan ile Ahmet Yabacıoğlu, İnsani Değerler Platformu Sözcüsü Dr. Öğretim Üyesi Zekeriya Işık ile İnsani Değerler Platformu üyesi sivil toplum kuruluşlarının bazı temsilcileri de hazır bulundu.

Ziyarette açıklamalarda bulunan Belediye Başkan Yardımcısı Turhan Candan, barınağın aslında bir bakım ve rehabilitasyon merkezi olduğunu belirterek, hasta, yaralı ve bakıma muhtaç hayvanların belediye tarafından hizmete açılan bu bakım ve rehabilitasyon merkezinde klimalı odalarda, son derece iyi koşullarda tedavilerinin yapılarak doğada kendi başlarına idare edebilecek seviyeye gelinceye kadar bakımlarına devam edildiğini kaydetti.

Verilen hizmetlerde ilgili de bilgi veren Candan sadece barınaktaki hayvanlara değil doğada bulunan hayvanlara da belediyenin belirlediği alanlarda gıda ve su takviyesiyle yaşama imkânı sunmaya çalıştıklarını ifade ederek hayvanlara karşı duyarlılık konusunda toplumsal bir sağduyuya ve bilinçlenmeye ihtiyaç duyulduğunun da altını çizdi.

Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Yabacıoğlu ise barınak konusunda Çorum Belediyesinin bölgede en iyi tesislere sahip olduğunu dile getirerek, “Vatandaşları bakım ve rehabilitasyon merkezinde bulunan hayvanları sahiplenmeye davet ediyoruz. Bu tür hizmetlerin çoğaltılması ve ülke çapında yaygınlaştırılması için sivil toplum kuruluşlarına büyük görev ve sorumluluklar düştüğünü belirterek, hayvanlara karşı şiddetin arttığı bir dönemde duyarlı, farkındalık oluşturan yaklaşımlarından dolayı İnsani Değerler Platformuna teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

İnsani Değerler Platformu Sözcüsü Dr. Öğretim Üyesi Zekeriya Işık ise Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon merkezinin modern ve sistemli yapısıyla bakıma muhtaç hayvanlara verdikleri nitelikli hizmetten son derece memnun kaldıklarını vurgulayarak Çorum Belediyesine teşekkür etti.

Zekeriya Işık, kamuoyunda yaşanan vahim hadiselerin önlenmesi adına bir taraftan çok yönlü tedbirler alınırken diğer taraftan da toplumun gündemine bu tür güzel örnekleri taşımak ve bunların sayısını çoğaltmak mücadelesi gibi bir vizyon ve misyonun konulması gerektiğini kaydetti.

Işık, sonuncuları Pazar günü Konya’dan bugün ise Gümüşhane’den olmak üzere son zamanlarda ülkenin farklı yerlerinden hayvanlara şiddet konusunda toplumumuzu üzen, vicdanları yaralayan vahim, rahatsız edici haber ve görüntülerin kamuoyunda paylaşıldığına dikkat çekti.

“Yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin” hadisi şerifine vurgu yapan Işık, “İslam dininin en temel özelliklerinden birisi de halikı tazim, mahlûkata şefkattir. Tevhit nuruyla bütün bir mahlûkatın can bulduğuna ve Allah’ı tesbih ettiğine iman eden atalarımız asırlar boyu bütün insanlara, hatta bütün canlılara şefkat ve merhametle muamele etmeyi şiar edinmiştir. Öyle ki, yaratılanı yaratanından ötürü seven ecdadımız, bu anlayışla bırakınız insanları, hayvanlara, doğaya, yaşadığı çevreye de hep bu sarfı nazarla bakmıştır” dedi.

Işık, Anadolu insanının ilahi, şefkat ve merhamet duygularının ne denli geliştiğine tarihin şehadette bulunduğunu, bırakınız müslüman kaynakları Avrupalıların dahi bu konuda ecdadımızın hakkını teslim ettiğini kaydetti.

Fransız seyyah Thévenot’un 1656’da İstanbul’da bulunduğu sırada Türklerin bazılarının ölürken haftada şu kadar defa belli sayıda köpeğe ve kediye yiyecek verilmek üzere birçok miras, nafaka bıraktıklarını kaydettiğini belirten Işık, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: ” O, bu nedenle Batılılar için gülünç olan her gün et taşıyan birtakım kimselerin vakıf şartnamelerine göre köpekleri, kedileri çağırıp bu hayvanlara et dağıtmaları eyleminin Müslümanlar için öyle olmadığını belirtmiştir.

Leyleklerin, kuşların bakımı, tedavisi, göçmen kuşların yuvalarının muhafazası, yiyeceklerinin temini, yerleşim yerleri etrafındaki kurt, köpek vb. hayvanların su ve gıda ihtiyaçlarının karşılanmasını sosyal ve içtimai hayatın bir parçası, insanlığın zorunlu bir gereği olarak gören ecdadımız bu bağlamda çok sayıda vakıf kurmuştur. Bu vakıflar aracılığıyla hayvanlar için hastaneler, bakım ve barınma yerleri, sebillere suluklar inşâ edilmiştir. Bırakınız hayvanlara eziyet etmeyi daha Orta ve Yeniçağlarda hayvanların hak ve hukukunu korumak sadece insani ve vicdani bir görev değil bizzat devlet tarafından güvence altına alınan kamusal bir sorumluluk olarak kabul edilmişti.

Tarihimiz böylesi rahmet, merhamet ve şefkat şiarı hadiselerle dolu ve ecdadımızın bu konuda Allah’ın ipine sımsıkı sarıldığı görülürken, bugün yaşanan hadiseler toplum olarak tarihi köklerimizden, ilahi ve rahmani hasletlerle bezenmiş kadim inanç, zihin ve vicdan anlayışımızdan ne kadar uzaklaştığımızı açıkça göstermektedir.

Hayvanların işkenceye maruz kalması hiçbir şekilde kabul edilemeyecek bir durum olup şiddetle kınadığımız ve toplumca lanetlediğimiz bir durumdur. Maalesef modern hayat bütün bir dünyayı insanın emrine sunmakta, hayvan, nebatat, çevre hemen her şeyi insanın engin çıkarları uğruna metalaştırmak suretiyle hızla tüketmektedir. Doğa, çevre, ağaç, hayvan, börtü böcek yaşayan ne kadar canlı varsa her biri sanayi için bir hammadde, toplum için bir tüketim aracına tevil edilmektedir. Hatta hayvanlar çizgi film kahramanlarına dönüştürülmek suretiyle sanal ve gerçek dışı bir yerde çocuklarımızın zihninde kodlanmaktadır. Bu hayvanların da insanlarla birlikte hayatı, çevreyi, dünyayı paylaşan varlıklar olduğu gerçeğine söz konusu sanal atmosferde yetişen yeni birey tipolojisi anlaşılan o ki hayatı boyunca hiçbir zaman ulaşamamaktadır.

Bu bağlamda özellikle, anaokulu, ilk ve ortaöğretim çağlarında tabiat, yaşanılan çevre, hayvan hakları, hayvanların yaşantıları ve onlarla hayatın ve doğanın paylaşımına dair farkındalık yaratacak ve bilinç düzeyi oluşturacak eğitim ve öğretim faaliyetlerine ağırlık verilmelidir. Bu yapılırken de gerek inancımızın gerekse ecdadımızın bize bıraktığı rahmet, merhamet ve şefkat pınarlarından beslenilmeli, tarihi ve kültürel kodlarımızın üzerinde yükselmek suretiyle yeniden vicdanlar ilahi ve rahmani kodlarına döndürülmelidir. Bu hususta başta Milli Eğitim teşkilatımıza, okullarımıza ve toplumsal duyarlılığın artırılması adına geniş teşkilat ağı ile Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve sivil toplum kuruluşlarımıza büyük görevler düştüğü ortadadır. Nitekim İnsani Değerler Platformu olarak bu konuda toplumsal farkındalığı ve duyarlılığı artırmak amacıyla bir takım çalışmalar içinde olacağımızı da ifade etmek isterim.

Diğer taraftan en azından bundan sonraki kentleşme çalışmaları içerisinde hayvanlara yaşam ve barınma alanlarının planlanması, su, gıda vb. ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli önlemlerin alınması, hayvan barınma ve bakım yerleri ile hayvanlara sağlık hizmeti veren şifahanelerin bulunması ve ihtiyaca göre bunların çoğaltılması; toplumda evcil hayvan besleme ve özellikle barınaklarda bulunan hayvanları sahiplenme oranının artırılması gibi husussularda şehirlerin bütün paydaşlarınca çalışmalar yapılması gerekliliği de açıkça görülmektedir. Şehrimiz özelinde yerinde müşahede ettiğimiz üzere Çorum Belediyesi tarafından yürütülen bu yöndeki çalışmaları takdirle karşılamakla birlikte bu alanda diğer kurum ve kuruluşlara da ciddi görevler düştüğü ortadadır.”