Bir yiğit çıkmıştı da, 15 yaşında olduğuna bakmadan bu ülkeyi kana bulayan PKK’yı görmezden gelmedi, canı pahasına meseleye dahil olup vatandan yana, milletten yana durup teröriste fırsat vermemişti. Sonra şehadet nasip oldu. Ve o yiğit delikanlı, yaşasaydı bugün 20 yaşında olacaktı. Bugün PKK’ya terörist diyemeyenler haricinde kalan kim varsa, O’nun İyiki Varsın Eren diyerek yâd etti.

Ve O’na hayattayken çok gördüğümüz ilgi ve desteği gösterir olduk. Hayattayken bir kez bile İyiki varsın Eren lafını duymayan, hatta buna içerleyip, “Kimse de çıkıp; İyiki Varsın Eren demiyor” diyen Eren’in sözü bayrak oldu. Ve O’nun tüm kalbimizle İyiki Varsın Eren diyerek yâdeder olduk.

Elbette yâd edeceğiz İyiki Varsın Eren diyerek. Vaktinde söyleyemedik diye ardından da söylemeyecek değiliz.

Ama!!!

Bu da bizi, vaktinde demeyişimizin sorumluğundan kurtaramayacak.

Çevremize bakalım, İyiki varsın diyemediklerimizi getirelim gözümüzün önüne.

Ölmesini, yitip gitmesini beklemeden diyelim İyiki Varsın diye…

Denizin altında keşfedilmeyi bekleyen yıldızları görmezden gelmek yerine dalıverelim enginliklerin derinliklerine. Herkes kendini kenara atabilme ve farkedilme şansı bulamayabilir. Ferasetimizi kuşanalım da keşfedebilmenin derdinde olalım.

Birisini hayattayken iyi işinden dolayı, erdeminden dolayı, vatan aşkından, millet sevdasından dolayı takdir edememe hastalığından kurtulalım.

Helal olsun demekten, iyiki varsın demekten gocunmayalım.

Keşke Eren’e de hayattayken bunu diyebilseydik. Kör olmasaydık, hep ben demeseydik. Bir kenarda alelade bir yaşamın içerisindeki mücevheri farkedebilseydik. Mücevherleri hep zengin vitrinlerde, lüks semtlerde aradık da, bu milletin garip gurabasının da mücevher kadar değerli olabileceği ihtimalini hiç aklımıza getirmedik.

Bakınıverelim çevremize. Körlükle değil, çekememezlikle değil, hasetlik ve fesatlık duygularından arınmış olarak, gönül gözüyle bakınalım. Mutlaka İyiki Varsın diyecek birini buluruz. Gocunmadan-yüksünmeden ağız dolusu gönül dolusu İYİKİ VARSIN diyelim.