HABER YORUM / EROL TAŞKAN

Değerli kardeşimiz Salih Karslıoğlu’nun dedesi Ali Karslıoğlu vefat etti. Kamerunlu kardeşimiz Marcel ile birlikte cenazeye katılmak üzere İskilip’in Kayaağzı Köyü’ne gittik. Cenaze namazına ve defin işlemlerine katılıp, kardeşimize ve ailesine başsağlığı diledik.

Marcel orada herkesi biraz şaşırtan, biraz tebessüm ettirip daha sonra da helal olsun dedirten önemli bir harekete imza attı.

Bize göre mezar çıkışında, merhumun birinci dereceden yakınları saf tutar ve cemaat tek tek başsağlığı diler. Marcel aslında akrabadan olmadığı halde, Salih kardeşimizin yanında durup, sanki aileden biriymiş gibi taziyeleri Salih’le birlikte kabul etti.

Sıra bekleyen cemaatten pek çok kişi, Marcel’in kim olduğunu, orada neden durup taziye kabul ettiğini merak ederek, kendi arasında değişik yorumlar yaptı.

Hatta ben de sırada beklerken, yanımda konuşan birkaç ihtiyara, “O da Ali dedenin torunlarından, tarlada güneşin altında çok kalmış, ondan dolayı esmer duruyor” dedim.

Öyle espri yaptım yapmasına da, ben de merak ettim Marcel’in neden orada sıraya girdiğini. Kendimce cevapladım ve dedim ki, “Marcel bizim adetleri bilmediği için yanılıp sıraya geçmiş olabilir.”

Taziye bitti, Marcel yanıma gelince neden orada olduğunu sordum. Aldığım cevap, Marcel’in kardeşlik ve arkadaşlık duygusunun kısa bir özetiydi ve şöyle dedi; “Salih ağabey, benim abim ve arkadaşım. O bana ailesinden bir kişi gibi davranıyor, onun için benim de orada durup, taziyeyi kabul etmem gerekiyordu, ben kardeşlik görevini yerine getirdim.”

Ve bu cevap karşısında, Marcel bir kez daha gözümde büyüdü (Gerçi 1,98’lik dev adam daha ne kadar büyüyecek o da ayrı bir konu).

Keşke hepimiz Marcel gibi, arkadaş kardeş deyince dil ucuyla değil, kalpten ve samimice diyebilsek. Ali dedenin cenazesinde ölümden almaya çalıştığımız ibretin yanı sıra, Marcel sayesinde bir de kardeşlik dersi aldık, hem de tüm Kayaaağzı Köyü sakinleriyle birlikte.