Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mustafa Gül, 2018-2019 eğitim-öğretim yılının ilk yarısını değerlendirdi. 
“İkili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, kalabalık sınıflar, karma eğitim karşıtı uygulamalar, taşımalı eğitim, fiziki altyapısı yetersiz okullar, okullarda öğrenciler arasında ve öğretmenlere yönelik şiddetin sürmesi, öğrencilerin MEB eliyle dini cemaat ve vakıfların siyasal istismarına açık hale getirilmesi, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlikte ısrar, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu vb gibi çok sayıda sorun, 2018-2019 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öne çıkan başlıklar olmuştur.” diyen Mustafa Gül, sorunları şöyle sıraladı:

 

ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİ / OKULÖNCESİ EĞİTİM
“2018-2019 eğitim ve öğretim yılının ilk yarısında resmi 2 bin 577 anaokulunda; 18 bin 480 öğretmen ve 349 bin 854 öğrenci; 20 bin 186 ana sınıfında; 36 bin 982 öğretmen ve 764 bin 462 öğrenci bulunuyorken, özel anaokulu sayısı 3 bin 596'dır. Özel anaokulu sayısının resmi anaokulu sayısından 1.019 fazla olması, eğitimde ticarileşmenin neden en fazla okul öncesi eğitimde olduğunu açıklamaktadır.  
Okul öncesi eğitimin parasız olmaması merdiven altı, denetimsiz 'sübyan mektebi' uygulamalarını doğurmuştur. İlimizde de sayılarının az olmadığı bilinmektedir.

 

İLKÖĞRETİM (İLKOKUL + ORTAOKUL)
4+4+4 uygulaması ile okul dönüşümlerindeki ideolojik ve siyasal yaklaşım nedeniyle özellikle ortaokul yetersizliği sorunu çözülememiştir. Bir çok imam hatip ortaokulu öğrenci bulamazken ortaokullar öğrenci talebi yoğunluğu nedeniyle ikili öğretim yapmaya devam etmektedir. İlimizdeki Mustafa Kemal Ortaokulu, 23 Nisan Ortaokulu, Bahçelievler Salim Akaydın Ortaokulu bu durumdadır.

 

GENEL VE MESLEKİ ORTAÖĞRETİM
Resmi ve özel liselerin sayısı, iktidarın özel öğretime yönelik doğrudan teşvik politikalarının da etkisiyle birbirine yaklaşmıştır. 
Mesleki ve Teknik Anadolu liselerinde yaşanan nitelik kaybının çözümü yönünde adımlar atılmamıştır.
Öğrenciler tarafından en çok tercih edilen okul türü olan Anadolu liselerine ilişkin bu okul türlerini yok sayma politikaları sürdürülmekte, meslek lisesi sayısını arttırma politikalarına devam edilmektedir.

 

EĞİTİME AYRILAN KAYNAKLAR OECD ORTALAMASININ ÇOK ALTINDADIR
Bir Bakışta Eğitim 2018 Raporu'na göre, Türkiye'de öğrenci başına ilkokuldan yükseköğretime kadar 4 bin 652 ABD doları harcama yapılırken, OECD ülkeleri ortalaması 10 bin 520 ABD dolarıdır. Okul türleri arasında ayrımcılık ödenek ayrılmada da sürmektedir. Özel okullara uygulanan teşviklerden maalesef devlet okulları yoksun bırakılmaktadır.

 

İMAM HATİP OKULLARINDA İKTİDAR DESTEKLİ ARTIŞ DEVAM ETMİŞTİR
Türkiye'de imam hatip okullarında okuyan toplam öğrenci sayısı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın üstün gayretleri ve devletin bütün imkânlarını seferber etmesi sonucunda 2018 itibariyle 1 milyon 350 bin 611'e çıkarıldı. İmam Hatip Okullarında öğrenim gören öğrenci sayısında artış olması bu okulların öğrenciler ve velileri tarafından kendi doğallığında tercih edildiği anlamına gelmemektedir. Söz konusu artış çeşitli yönlendirme yöntemleri, seçeneksiz bırakma ve kamu yönetimi erkini bu doğrultuda kullanmanın sonucudur.

 

EĞİTİM, MEB-DİYANET-DİNİ VAKIF VE DERNEKLERİN YOĞUN KUŞATMASI ALTINDADIR
MEB'in merkezi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, yerellerde ise İl müftülükleri başta olmak üzere, büyük çoğunluğu dini cemaatlerin uzantısı olan kimi vakıf ve derneklerle çeşitli konu başlıkları altında imzaladığı işbirliği protokolleri, okullarımızın dini grupların temel faaliyet alanları haline getirilmesine neden olmuştur. AKP döneminde altın çağını yaşayan dini cemaat ve vakıflar başta değerli arazilerin bedelsiz tahsisi olmak üzere, kamusal kaynaklar dini vakıf ve cemaatlere aktarılması sonucunda eğitim alanında etkilerini her geçen gün artırmaktadır.

 

EĞİTİMDE 2023 VİZYON BELGESİ YENİ SORUNLARI BERABERİNDE GETİRMİŞTİR 
Eğitimde uzun süredir yaşanan piyasalaştırma ve ticarileştirme uygulamaları 'Vizyon Belgesi'nde açık bir şekilde ifade edilmiştir. MEB'in özel öğretim kurumlarında bürokrasinin azaltılması, haksız rekabetin ortadan kaldırılması ve özel öğretim kurumları ile işbirliğinin güçleneceği mesajı, özel okullarının her açıdan kamu kaynaklarıyla desteklenmesi politikalarının sürdürüleceği anlamına gelmektedir. Okulların finansman ihtiyacını kendi kaynaklarından (bağışlar, aidatlar vb) sağlaması ve kendi bütçesini oluşturduğu birer 'şirket' gibi yönetilmesi istenmektedir. 
Vizyon Belgesi'nde yer alan Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun öğretmenlerin iradesi dışında, onların görüş ve önerileri alınmadan masa başında hazırlanmak istenmesine eğitim emekçilerinin tamamına yakını tepki göstermektedir. 

 

KHK İHRAÇLARI, SÜRGÜN, SORUŞTURMA VE HUKUK DIŞI KARARLARA ÇÖZÜM ÜRETİLMEMİŞTİR
Hakkında suça bulaştığı iddia edilen kamu görevlileri ile ilgili tüm hukuki işlemler, kendisinin mahkemelerin yerine koyan OHAL Komisyonunca değil, mevcut hukuk sistemi içinde yer alan mahkemeler aracılığıyla yürütülmelidir. 
Türkiye'nin hukuk sistemi içinde mevzuatça belirlenmiş bir yargı mercii olmayan OHAL komisyonu derhal lağvedilmeli, haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmesi sağlanmalıdır.  
MÜLAKATA DAYALI SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMEN İSTİHDAMINDA ISRAR SÜRMEKTEDİR 
MEB, öğretmen atamalarında mülakat kriteri olarak KPSS'den alınan puanın 50 puan ve üzeri yaparak eski düzenlemeyi değiştirmiş, öğretmen atamalarında siyasi torpil ve kayırmacılığı ön plana çıkarmıştır. İktidara eleştirel ve muhalif yaklaşanlar, farklı kimlik ve mezheplerden olanlar elenirken, öğretmen atamalarının öğretmenlik meslek ilkelerine göre değil, iktidarın siyasal çizgisine göre belirlenmesinin önü açılmıştır. Sözleşmeli olarak atanan çok sayıda öğretmenin sözleşmesi 'güvenlik soruşturması' gerekçe gösterilerek iptal edilmiştir.   

 

ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLER SORUNUNA ISRARLA ÇÖZÜM ÜRETİLMEMİŞTİR
Ataması yapılmayan öğretmenlerin zorunlu olarak meslekleri dışında işler yapmaya zorlanması ve meslekleri ile ilgisi olmayan alanlarda çalışmak zorunda bırakılması Türkiye'nin ayıbıdır ve bu ayıba en kısa sürede son verilmelidir. 

 

EĞİTİMDE ANGARYA ÇALIŞTIRMA, NÖBET SORUNLARI DEVAM ETMİŞTİR
MEB tarafından çeşitli proje ve uygulamalar çerçevesinde resen yapılan görevlendirmeler, çeşitli kurs, proje ve protokol etkinliklerine bağlı çalışmalara zorunlu katılım, ev ziyaretleri, eğitim koçluğu, birden fazla nöbet tutmaya zorlama, öğrenci servis araçlarının kontrolü ve öğrencilere nezaret edilmesi vb. gibi doğrudan öğretmenlik mesleğinin icrası ile ilgili olmayan çok sayıda angarya iş, 2018/19 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öğretmenlerin sınıf içindeki asli görevlerini yapmalarını önemli ölçüde engellemiştir. 

 

EĞİTİMDE YAŞANAN ŞİDDETİN ÖNÜNE GEÇİLEME-MİŞTİR 
Toplumsal-ekonomik olumsuzlukların ve gelir adaletsizliğinin giderek derinleştiği ülkemizde okullarda yaşanan şiddet, 2018/19 eğitim öğretim yılının ilk yarısında da eğitim alanının en önemli sorunları arasında yer almıştır. Okullarda ve okul önlerinde yaşanan şiddet olaylarının tırmanışa geçmesi sonucunda yüzlerce şiddet olayı meydana geldi ve bu olaylarda çok sayıda öğrenci ve öğretmen arkadaşımız hayatını kaybetmiştir. 
Sorunu çözmek, günü birlik müdahalelerle değil, uzun vadeli eğitim politikalarıyla mümkündür.

 

YARDIMCI HİZMETLİ VE MEMURLARIN SORUNLARI ÇÖZÜM BEKLEMEKTEDİR 
Eğitim, öğretim ve bilim hizmet alanında görev yapan, memur ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışan arkadaşlarımız eğitimin görünmez kahramanlarıdır. Onların emeği ve alın teri olmaksızın okullarımızın, eğitim kurumlarının nitelikli kamu hizmeti üretmesi mümkün değildir. Yardımcı hizmetlilere normal görevlerinin dışında görevler verilmesi, bunun karşılığında ücret, yevmiye, yolluk, yiyecek ve giyecek yardımı yapılmaması ve fazla mesai ücreti ödenmemesi gibi sorunları beraberinde getirmektedir. 
Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde büyük emekleri olan, ancak diğer emekçilerle eşit haklara sahip olmayan bu arkadaşlarımız, sanki kendilerine yüklenen her türlü angaryayı, tartışmasız yerine getirmek zorunda bırakılmaktadır. 

 

EKONOMİK KRİZ MAAŞLARIMIZI ERİTMİŞ, SATIN ALIM GÜCÜMÜZÜ DÜŞÜRMÜŞTÜR 
Türkiye ekonomisinde son yıllarda, özellikle 24 Haziran seçimleri sonrasında yaşanan dalgalanmalar, Türk Lirasının değer kaybetmesi ve enflasyonunun hızla artması sonucunda satın alım gücümüzde belirgin bir azalma yaşanmış, tüm toplum kesimleri gibi, eğitim ve bilim emekçilerini de ekonomik krizden olumsuz etkilenmiştir. 
Bir değer sorun ise vergi dilimlerinde vergi matrahına bağlı olarak meydana gelen artıştır. Vergi matrahının yüzde 15'lik ilk dilim için 18 bin TL olarak belirlenmiş olması, eğitim emekçilerinin büyük bölümünün 2019 yılının ilk yarısında % 20'lik vergi dilimine geçmesi sonucu doğuracaktır. 

 

KAMUSAL, BİLİMSEL, DEMOKRATİK, LAİK  EĞİTİM MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR
Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan ve katlanarak artan sorunlar ile 2018/19 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yaşananlar, MEB'in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığını açıkça göstermektedir. Okullarda yaşanan yoğun dinselleşme ve eğitimi ticarileştirme uygulamaları okullarımızı eğitim yuvası olmaktan uzaklaştırmıştır. 
Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik eğitim hakkı için mücadelemizi tüm emek ve demokrasi güçleri ile birlikte omuz omuza sürdüreceğimiz bilinmelidir.”

Editör: Haber Merkezi