TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Çorum Temsilcisi Özgür Kılıç, yapı stokumuzun depreme dayanıklı olmadığını söyledi.

17 Ağustos 1999’da yaşanan Gölcük merkezli depremin 21. yılı dolayısıyla açıklama yapan Özgür Kılıç, “Yapı stokumuzun deprem güvenliği yoktur! Yapı stokumuz İstanbul başta olmak üzere yeni bir depremi ve yeni bir yıkımı bekliyor!” dedi. 
Açıklamasında 17 Ağustos depremi ve ardından yaşananları özetleyen Kılıç, depreme karşı alınmasın gereken önlemler için de şunları söyledi: “17 Ağustos 1999 yılında yaşanan ve ülke tarihimizin sonuçları itibariyle en acı depremlerinden biri olan 7.4 büyüklüğündeki Gölcük merkezli depremin üzerinden 21 yıl geçti. Resmi sonuçlara göre 18.873 insanımız yaşamını yitirdi, 23.781 insanımız yaralandı, 328.113 ev ve işyeri yıkıldı veya hasar gördü. Açıkçası yapılarımızın %25`i kullanılamaz hale geldi.

Aradan geçen 21 yıl içerisinde ülkemiz yine birçok deprem yaşadı! Bingöl, Van ve 2020 yılının Ocak ayında yaşadığımız Elazığ-Sivrice depremleri de sonuçları bakımından oldukça acı oldu. Önemli ölçüde can ve mal kayıpları ortaya çıktı. Yine Çanakkale, Manisa, Muğla- Bodrum, İzmir, Adıyaman, Denizli, Tekirdağ, Bingöl ve Malatya gibi illerimiz farklı büyüklüklerde depremler yaşadı. Bu yüzyıl içinde 110 bin insan yaşamını yitirdi, 700 bin yapı da yıkıldı.
17 Ağustos Depremi ile sonrasında yaşamış olduğumuz depremler ve Ocak 2020 tarihinde yaşadığımız Elazığ-Sivrice Depremi, yapı stokumuzun halen güvenli olmadığını bir kez daha ortaya koymuştur. 

KUZEY ANADOLU FAY HATTI VE ÜLKEMİZİN DEPREM GERÇEĞİ
"Kuzey Anadolu Fay Hattı" olarak bilinen ve zaman zaman doğudan batıya, batıdan doğuya ters istikamette yürüyen fay hattı, dünyanın en tehlikeli diri faylarından biridir. Bu nedenle Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) üzerinde sürekli olarak depremler olmaktadır. 17 Ağustos 1999 Gölcük Merkezli Deprem ile 12 Kasım 1999 Düzce Depremi yeni depremlerin habercisi olarak karşımızda durmaktadır. KAF`ın Marmara Denizi içerisinde bulunan önemlice bir kısmı sürekli olarak enerji biriktirdiği için, İstanbul başta olmak üzere Tekirdağ, Çanakkale, Kocaeli, Yalova, Sakarya, Bursa, Balıkesir gibi çevre iller sürekli olarak deprem tehlikesi altında bulunmaktadırlar.

Bu nedenle büyüklüğü 7,4 olan 17 Ağustos Gölcük merkezli deprem; başta İstanbul olmak üzere, çevre illeri büyük ölçüde etkilemiştir. En büyük can kayıpları Kocaeli, Sakarya ve Yalova`da ortaya çıkmıştır. 16 ilimiz bu depremden etkilenmiştir. İstanbul`un beklediği deprem ise diğer illerimizi önemli ölçüde etkileyecektir.

YAPI STOKUNUN MEVCUT DURUMU VE YAPI ÜRETİM ANLAYIŞIMIZ DEĞİŞTİ Mİ?
17 Ağustos 1999 tarihinden bu yana 21 yıl geçti. Ülkemizin birçok bölgesi ve ili, deprem tehlikesi ile karşı karşıyadır. Buralarda kısa süreli ve acil olan bazı önlemlerin bile alınmadığı, para uğruna var olan risklere yeni risklerin eklendiği görülmektedir. Üzülerek söylemek gerekir ki; yapı stokumuz deprem güvenliği bakımından 1999 yılından daha iyi durumda değildir.  Yerel yönetimlerin uygun görmediği kararları çoğu kez merkezi yönetim olumlu bularak karar vermekte ve giderek kentlerin plan bütünlüğü bozulmaktadır.  Bugün İstanbul, 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem beklemektedir. Yaşanacak bir deprem ile yapı stokunun en az %25`i kullanılamaz hale gelecektir. Üstelik İstanbul, Kanal Projesiyle çok daha riskli hale getirilmiştir. 

Özellikle 1999 yılından önce üretilmiş olan yapılar, halen varlıklarını sürdürüyor. Bu yapıların yıkılıp yeniden yapılmaları veya önemlice bir kısmının 21 yıl içerisinde güçlendirilmiş olmaları gerekirdi. Son olarak yaşamış olduğumuz Elazığ-Sivrice ve Bingöl-Karlıova depremleri, yapı stokumuzun ciddi bir deprem riski altında bulunduğunu bir kez daha göstermiştir. 

17 Ağustos deprem yıkımının 21. yılında önemle belirtmeliyiz ki; mühendislik hizmeti almadan kaçak olarak üretilmiş yapıların süresiz olarak yasal hale getirilmiş olması, devletin sorumluluğunda olması gereken can ve mal güvenliğinin bir kenara atılması ve önemsenmemesidir. Ayrıca getirilmiş olan imar affı ile; 3194 sayılı İmar Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun işlevsiz bir hale gelmiştir.

NELER YAPILMALI?
Bir doğa olayı olan depremin ülkemizde afete dönüştüğü yaşanarak görüldü ve öğrenildi. Artık ülkemiz de bilinmeyen bir fay hattı yoktur. Geniş bir seferberliğe, geniş bir işbirliğine ihtiyaç vardır.
Profesyonel mühendislik yaşamının düzenleyicisi olması gereken Odamız ve diğer meslek odalarının yetkileri giderek bilinçli bir şekilde iktidar tarafından azaltılmış, hatta ortadan kaldırılmıştır. Meslek Odaları Anayasal kurumlardır. Devlet işlerinin düzenli yürümesi için Anayasal Kurumların işlerini iyi ve doğru yapmaları gerekir. Oysa devleti yönetenler, Meslek Odaları gibi önemli kuruluşların görevlerini yapmaması için her türlü olumsuzluğu onların karşısına dikmektedir. Bu anlayış sürdüğü müddetçe deprem ve diğer afetlerle baş etmenin olanaklı olmadığını bilmeleri gerekir.

Depreme hazırlıklı olmak için bir 21 yıl daha beklenmemelidir. Kentlerimiz depreme hazırlıklı hale getirilmeli, deprem vergileriyle toplanan 35 milyar dolar, yapı stokunu deprem güvenlikli hale getirmek için kullanılmalıdır.
İmar barışı nedeniyle kaçak ve mühendislik hizmeti almayan veya eksik alan yapılar Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerinin arşivinde toplanmış bulunmaktadır. Öncelikle kaçak olarak yapılan veya ruhsatlı olup da üzerine yeni kaçak katlar yapılan yapıların yaşanacak bir depremde ayakta kalma şansları yoktur. Bu yapılar öncelikle yıkılmalıdır.

Mesleki ve ahlaki yetkinliği dikkate alan ve meslek Odaları tarafından belgelendirilen Mühendis ve Mimarların "Özne olduğu" bir Yapı Denetim Sisteminin kurulması zorunludur.

 SONUÇ OLARAK
Var olan yapı stokumuz güvenli olmaktan uzaktır. Üretilecek olan yapılarla ilgili olarak, yer seçim kararlarından zemin- yapı ilişkisine, doğru bir tasarımdan, yapı üretim evrelerinin bilgiye dayalı bir anlayışla denetlenmesine kadar bütünlüklü bir yapı üretim sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır. Yeni yapılacak olan yapıların, "Bina Deprem Yönetmeliği" dikkate alınarak bilim, teknoloji ve mühendislik ilkeleri doğrultusunda yapılması, can ve mal güvenliğinin sağlanması bakımından büyük bir önem taşımaktadır.

Daha güvenli ve yaşanabilir yerleşim yerlerinde yapıların üretilmesi deprem risk yönetiminin temel amaçlarındandır. Bunu sağlamanın en etkili yolu; yerleşim planlarında ana riskleri göz önüne alarak, gerekli düzenlemeleri yapmak ve "Deprem Yönetmeliklerini" ödünsüz bir şekilde uygulamaktır.

İstanbul`un güvenli olmayan yapı stokunu dikkate aldığımızda, Kanal İstanbul Projesi ile ülkemiz meşgul edilmemeli, İstanbul`un yapı stoku zaman kaybedilmeden güvenli bir hale getirilmelidir.             Deprem yönetmeliğinin ve depreme dayanıklı yapı üretilmesinin ana unsuru inşaat mühendisleridir. Bu nedenle inşaat mühendislerinin iyi yetişmiş olmaları gerekir. Bu duruma rağmen Fiziki şartları yetersiz, öğretim kadroları son derece zayıf, laboratuvarı olmayan ve oldukça fazla kontenjana sahip okulların inşaat mühendisliği diploması veren okullara dönüşmüş olması kabul edilemez.

Bugüne kadar yapılan çalışmalar; deprem öncesi alınacak önlemlerin, deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymuştur. Sorunu sorun olmaktan çıkaracak olan tek yol; deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır. Bu kapsamda Mesleki Yetkinliğin önünü açacak olan ve mühendislerin önünde ciddi bir sorun oluşturan 3458 sayılı yasa mutlaka değiştirilmelidir.

Deprem riskini azaltmak ve depreme karşı dirençli bir toplum yaratmak için AFAD tarafından Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı (UDSEP 2012- 2023) hazırlanmıştır. Konu başlıklarına göre gerekli çalışma ve işbirliklerinin yapılması için sorumlu kuruluşlar belirlenmiştir. Yetkin Mühendislik Yasası`nın hazırlanmasıyla ilgili olarak TMMOB sorumlu kuruluş olarak ilan edilmiştir. 2017 yılına kadar bitirilmesi gereken bu çalışmaya ilişkin AFAD’ın bir tek toplantı bile yapmamış olması deprem gerçeğini dışlamanın kendisi değilse nedir?

17 Ağustos yıkımının 21. yıldönümünde iktidar sorumluluğunu taşıyanları bir kez daha uyarıyoruz. Yapı stokunu depreme dayanıklı hale getirecek önlemleri zaman kaybetmeden alın.”