Kendinizi tanıtır mısınız?
Adım, Bahri Alkan.
12.02.1941 Çorum Merkez Uç Mahallesi’nde doğdum.

Hangi ilkokuldan mezunsunuz?
Çorum’da o zamanlarda 7 tane ilkokul vardı. Bende mahallemizdeki Cumhuriyet İlkokulu’nda okudum. İlkokula yazılmamız şöyle oldu: Benden önce kardeşlerimden ikisi okula gidiyordu. Onlar büyük kardeşlerimdi. Benden birisi 6 yaş, diğer kardeşimde 8 yaş fark vardı. Onlar da aynı okula gidiyorlardı. Beni de onların hocaları mahalle-mahalle gezerek okula açılışına yakın bir zamanda yazdılar. Dolayısıyla bende okullu oldum. Annem bezden diktiği çantayı omuzuna asarak okula başladım.

Mahalledeki arkadaşlarımızla konuşurken okula yazıldığımda onlar da, bende yazıldım diyerek sevinçlerimizi paylaşmıştık.
Okul açıldığında ne annemiz ne de babamız bizi okula götürmedi. Biz kendi kendimize gittik. Her halde bizi sıraya dizen hocalar olmuştur. Onu dahi bilmiyorum. 1-2-3-4 derken 5.’nci sınıfta diğer küçük çocukların ağabeyi olarak son sınıf imtihanına girdik. 1952-1953 yılında mezun olmuştum bile.

Çorum Ulukavak Mahallesi’nde bulunan iki katkı ahşap yapılı Cumhuriyet Okulu’ndan mezun oldum.

İlkokulu bitirince ne yaptınız?
Sanat okuluna başlaman ilkokuldan mezun olduğum sene olmadı. Beni ilk önce Çorum’da “Esnaftan Akisler” diye mahalli gazete vardı. Onu herkesin evine götürdüm. Hüseyin Yücel Abimiz hafta sonu o zaman yeni açılan bir mağazaya çırak olarak vermişti. Gazeteyi haftada bir evlere bırakır, diğer günler orada çalışırdım. Ordaki görevim, çay söyle - simit al - PTT’ye şu mektubu at. Ayakkabı boyat - su testisi doldur gibi ayak işleri yapardım.

Ancak 1955-1956 senesine kadar o zaman Hüseyin Yücel abimiz, sen okurmusun dediğinde okuyacağımı söyledim. Zaten o iş de beni sıkıyordu.
Gazete dağıtırken köpekli bir ev vardı. Azap Ahmet Cami Sokak’taki gazete alanımız Burhanoğlu Ailesi’nden biri idi. Ona gazete götüremiyordum. Zira evde köpek vardı. Mağazaya gelerek gazetenin gelmediğini söylediğinde köpek olduğu için bırakamadığı söyledim. Benim gazetemi getirsin dedi. Korkumdan birazda Sanat Okuluna gideceğimden orayı bıraktım.

Sanat Okulunun orta kısmına nasıl başladınız?
O zamanki adı ile ESE (Erkek Sanat Enstitüsü) olan okula 1955 öğretim yılyında yine Hüseyin Yücel abimiz beni velim olarak oraya yazdırdı. O zamanlar Cumartesi öğleye kadar giderdik. İlk gittiğimizde bizi bölümlere ayrıdılar. 3 ay marangoz bölümü, 3 ay demir işleri, 3 ay da tesviyecilikte bir yılımız geçti. 2. sınıfta bize herhalde sormadılar. Sınıfımızı 3 bölüme ayırdılar. Ben tesviyeci, kimimiz demir işleri, kimimiz marangoz olarak esas sanatımız olan bölümlerde devam ettik. 3.’ncü sınıfta da böyle devam etmiş oldum. Orta bölümde imtihanla başarılı olanları lise kısmında devam ettik. Artık 4.’ncü sınıfta işimizin ustası oluyorduk.

Bizim okulumuzdakiler, garip yiğit dediğimiz kimselerin çocukları idik. Sanat, altın bilezik derlerdi, onun için biz son sınıf olan 5.’nci sınıfa geçmiştik.
Atölyelerimiz sabahtan öğleye kadar meslek dersleri, öğleden sonra da atölyede kimimiz torna tesviye, kimimiz de eğe işi dediğimiz mengenelerde çalışır. Bize verilen işleri yapardık.
Öğretmenlerimiz atölyede olsun, derslerde olsun, bize verilenleri yapıp, yapmadığımızı ölçü aletleri ile ölçer, öyle not verirlerdi. Çekmecelerimizdeki eğeleri, kumpaslarımızı, temizliği olmazsa olmazdı.

Sanat Okulunu bitirince ne yaptınız?
Mezun olduğumuzda, herkes bir tarafa gitti. Çimento Fabrikası vardı o zaman. Az da olsa arkadaşlar çalıştılar. Çorum’da sanayi siteleri yoktu. Her garajda kaynakçı, tornacı atölyeleri, kamyon tamirhaneleri vardı. Çoğumuz oaralarda çalışırdık.

Kırıkkale-Karabük bizim okulun mezunlarını kapışırlardı. Bu arada dışarı gidenler yüksek tahsile devam ettiler. Ben de narbur- yedek parça dükkanında çalıştım. Bana okulun faydası çok olmuştu.
Okulu bitirdikten 3 yıl sonra askere gittim. 1965 yılının 11.’nci ayında hava piyade olarak Afyon, sonra da, İstanbul Şile’den terhis oldum.

İş hayatında neler yaptınız?
Askerlik bittikten sonra büyük abilerimle yedek parça dükkanına devam ettim. 1980 yılına kadar çalıştım. Aynı tarihte özel bir şirkette ortak olarak evlerdeki tüplerin dolumunu yaptım. 22 sene orda çalıştım ve emekli oldum. Artık başka hiç bir iş yapmadım.

Güngörmüşler Grubu’na nasıl girdiniz?
Güngörmüşler ekibine 2002 senesinde Bahri Balcı, İbrahim Demirci, İsmet Sarıtekin ve ben gelip-gidiyor, çay-kahve içiyorken, kendi kendine bir arkadaş grubu oluverdik. Bu böyle devam etti. Kimsenin meşgalesi olmadığı için Çöplü Mevkii’ndeki Tıkının Kahve bize mekan oldu.

İkindi namazına mütaakiben aynı kahvede birbirimize çay ikramımızı başlattık. Sırası ile 3 çay içip 45 dakikaya kadar sonrası dağılıp gittik.
Grubumuz 5-6 kişiden sonra çoğalarak 28-29 kişi olduk. Herkesin telefonunu yazıp birbirimize verdik. Hastalık veya ölüm kalım anlarında telefon zincirini devam ettirerek haberleştik.

Grubun lokal açması, Belediye Başkanımız Halil İbrahim Aşgın sayesine oldu. Adına da Güngörmüşler Konağı ismini verdi. Kendisine bu davranışından dolayı teşekkür ediyorum.
Ben de teşekkür ediyorum.