Manevi icazet:
Ebubekir Efendi, bu buluşmanın manevi hazzıyla iki yıl kadar Tanta’da kalır. Abdurrahim Tantavi’nin rahle-i tedrisinde bulunur. Yine bir gün o meczup derviş ile beraber o mekana giderler. Bakarlar ki mana aleminde Hz. Muhammed (sav)in huzurunda divan toplanmıştır. Divanda Gavsu’l- Azam Abdulkadir Geylani, Ebü’l-Âlemeyn Ahmet Rıfai, Seyyid Ahmet Bedevi, Burhaneddin İbrahim Dessuki, Ebü’l-Hasan Takıyyüddin Ali Şazeli, Hace Muhammed Bahaüddin Nakşibend ve diğer piran yerlerini almışlardır. Gavsü’l-Azam Abdülkadir Geylani, “Bundan sonra benim dergahımın halifesisin. Ümmet-i Muhammed’i irşad ile görevlisin.”diyerek ilk vazifeyi verir. Kadiri icazetini bu suretle aldıktan sonra Rıfai, Bedevi, Dessuki ve Şazeli tarikatının halifelikleri de kendisine tevdi edilir. Bahaddin Nakşibend hazretleri de görev vereceği sırada Hz.Peygamber (sav), bu kadar kafi diyerek beş tarikattan ders vermeye yetkili kılınır.
Mana âlemindeki bu divanda üzerine beş tarikatın sorumluluğu yüklenmiş olarak o meczup dervişle tekrar Tantavi’nin dergahına dönerler. Abdurrahim Tantavi hazretleri de, Ebubekir Efendi’ye zahiri ilimlerden icazetini takdim ederken: “Evladım, sen Rum Diyarı’na (Anadolu’ya) gideceksin. Orada hizmet edeceksin. Şu icazetin, şu da yol azığın.”deyip onları çileli ama önemli, bir o kadar da mukaddes görevine yolcu etmiştir.
Hacı Ebubekir Efendi, önce payitaht İstanbul’a uğramıştır. Elindeki icazetiyle zamanın padişahı Sultan II. Abdülhamit Han’ın huzuruna çıkmıştır. İcazetini göstererek işaret buyuracağı yerde dergah açmak istediğini söylemiştir. Bunun üzerine padişahın talimatıyla şeyhülislam ve ulemadan müteşekkil bir heyet tarafından imtihan edilmiştir. Sonra Sultan Abdulhamit Han’ın huzurunda, Yedisekiz Hasan Paşa’nın da bulunduğu bir ortamda Hacı Bekir Baba’ya altın sırmayla kelime-i şahadet işlenmiş bir sancak ile bir berat verilmiş ve kendi beldesi olan Çorum’da dergah açıp derviş yetiştirmesi teklif edilmiştir. O da bu teklifi kabul ederek Çorum’a gelmiştir.