Mahallemiz İskilip'in kurulmasında merkezlik yapmış, birçok okumuş, alim insanı bağrından çıkarmıştır.
Akçay ile başlayan sınırı, düz kayanın (Koç kayası) dibine ulaşmış, sol tarafta Tabana Mahallesi, sağ tarafta ise sınırı Kazannı mevkiini içine almıştır. 
Çorumlular sülalesi, bu mahalleye yerleşmiştir. Rahmetlik Hüseyin Çorumlu emminin evi, eskiden İskilip Belediye Başkanlığı binası olarak kullanılmıştır. İki katlı olan evin kat yüksekliği fazla, tavanında ahşap motif işlemeler vardı. Evin giriş ve üst kat zemini, tuğla karolar ile kaplı idi.
Çorumlular sülalesinin aslı, 4. Murat'ın fermanı ile Çorum'dan İskilip'e kadı olarak gelen aile büyüğüne dayanmaktadır. Bu ayrıntıyı şöyle öğrendim. Dayımın oğlu Mustafa Çorsuz’gilin evinde, mumlu beze sarılı paket varmış. Mustafa ağabey merak edip paketi açtığında, içinden Osmanlıca yazılı sayfa çıkıyor. Sayfada yazılanları okuyamıyor. Yolu İstanbul'a düştüğünde, Beyazıt'taki sahaflar çarşısına gidiyor. Paketi açarak sayfayı okutturup, ne yazdığını soruyor. Sahafta "Padişah 4. Murat'ın Çorum'da bulunan şahsı, İskilip'e kadı olarak atama fermanıdır" diyor. Aile büyüğü bekar olarak İskilip'e geldiğinden, İskilip'te evlenmiştir. Daha sonra büyüyen aile, imamlık, gümüş işi, ticaretle uğraşmıştır. 
Aileden en son imam olan, dayım Veyis Çorsuz olmuştur.
Cumhuriyet devrine gelindiğinde sülale, Çorumlu, Çorsuz, Hotman, Azak soyadını almıştır. Beşikçilerin, Hotmanlar ile akrabalığı bulunmaktadır. Çorumlular sülalesi, daha sonra İskilip'in değişik mahallelerine dağılmıştır.   
Namlılar sülalesi de, Hacıpiri Mahallesi’nde idi. Daha sonra bir kısmı Meydan Mahallesi’ne, bir kısmı da Demirciler Çarşısı’nın bitişiğine taşınmıştır. Bu sülalenin asıl mesleği leblebicilik olup, daha sonra manifatura ve ticaret işine girmişlerdir. Mustafa Namlı da milletvekili olmuştur.
Yesirağa sülalesi de, Hacıpirinin aşağı mahallesindendir. Aşağı mahallede, YESİRAĞA MESCİDİ olarak bilinen mescitleri vardır. Yumurta, ceviz, tiftik ticaret ile uğraşır, evlerinde ceviz kırdırırlardı. Elde edilen ceviz içi İstanbul'a giderdi. Halen milletvekili olan Hidayet Vahapoğlu'nun annesi, bu sülaledendir.
Mesutlar sülalesi de bu mahalledendir. Bu sülaleden müftü İsmail Hakkı Efendi, Millî Mücadele Hareketi’nin yanında yer almış, Çorum mutasarrıfına rağmen, Ankara'ya destek telgrafı çekmiştir. Bu sülaleden Ahmet Rasih Efendi, Bursa Gemlik'e yerleşmiş, oğlu da iki devre Mudanya'dan belediye başkanı olmuştur. 
Tayırlar sülalesi de bu mahalleden olup, Tayırın Osman emmi önce inşaat işi ile uğraşmış, sonra da ticaret işine girmiştir. 
Hanönü Camisi’nin yanında evi olan, Şiranlı Mustafa Efendi, bizim komşumuzdu. Kendisi Çorum ve çevresinde, birçok din aliminin yetişmesine vesile olmuş, oğlu Hacı Faik Efendi’de bu geleneği sürdürmüştür.  Torunu mimar Ahmet Şiranlı, Dr. Faruk Şiranlı ülkemize hizmeti sürdürmüşlerdir.
Mahallemizden Beşikçiler sülalesi, nakliyat işi ile uğraşmışlar, Sosyoloji Dr. İsmail Beşikçi'nin babası Hüsnü emmi, öğretmenlik yapmıştır. Harf devrimi yapıldığında, Hüsnü emmi Kuzuluk Köyü’nde öğretmen imiş. Harf devrimi ile görevi sona ermiş.
Almacıgil sülalesinden, fizik mühendisi Ahmet Söylemez ağabey bu mahalleden olup, Antalya'da mobilya malzemeleri üretmektedir.
Hindolu sülalesinden Ömer emmi, babamın arkadaşı idi. Kazannı’da çiftlikleri ve tarlaları vardı. Her sene evinde mevlit okutturur, arkadaşlarını ve dostlarını evine davet ederdi. Ömer emminin vefatından sonra, çocukları bu geleneği sürdürmediler. İskilip'te bir deyim vardır "SENİN HATIRIN KALACAĞINA, HİNDOLUN BİR KATIRI ÖLSÜN." Bu deyim çok söylenirdi.
İskilip'in ilk otobüsçülerinden olan Hacı Ali Dursun'da, bu mahalledendir. Kendisi eniştem olup, son derece sosyal birisi idi. Dünürlüğe gider, ölümler de ailenin yanında yer alır, bazı sorunların çözülmesi için kendisine baş vuranlara, hakemlik yapardı.
Daha sonra bu geleneği, halamın oğlu Hamdi Güler ile rahmetlik sebzeci Mustafa Anaç emmi sürdürdüler.
Bayatlıgil, Saatçiler, Sobacıgil, Zobarlar, Çammıstıklar Hacipiri Mahallesi’ndendiler. 
Mahallenin üzerinde bulunan düz kaya, Tabakhane Mahallesi ve Ulaştepe Mahallesi ile yapılan döğüş alanı idi. Kuş lastiği, sapanlar ile karşı tarafa taş atılır, döğüş karşı tarafın mahallesine kaçması ile sona ererdi. Mahalle kavgası, savaş mücadelesinin eğitimi gibi olurdu. Kayalıkta birbirlerine taş atarak kavga edenler, parka gelir birlikte çay içerlerdi.